AB’de İslam düşmanları

Angola’da “İslam Dini’ni” yasaklayan “sapık” politikacılar maalesef sadece Afrika’da yaşamamaktalar.

Avrupa Birliği’nde de aynı Angola’da olduğu gibi “İslam”, “Müslümanlar” ve müslüman olmamızdan dolayı “Türkler” ile sorunlu, hatta bize “düşman” “sapık kafalılar” maalesef sayıca artmaktalar.


Aslında bunlara “sapık” demek bile onları bir tür “daha az zararlı” gibi tanımlama anlamına gelebilir. Dört dörtlük “ ırkçı kafatsçı” aslında bu “İslam Düşmanları”.

“Angola kadar olamadık” diye hayıflandıklarından emin olabiliriz. 

AB genelinde “en büyük tehlike” olarak tanımladıkları “müslümanlara karşı” mücadeleyi daha iyi organize edebilmek amacıyla şimdi tüm bu “kafatasçı gruplar” 25 Mayıs 2014 tarihinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu Seçimlerine hazırlanmaktalar.


Bugüne kadar “İslam Dini’nin Avrupa’ya yayılmasına karşı yeterli mücadele vermediğini” iddia ettikleri AP’de “Haçlı Savunması’nın bayrağını” bizzat kendileri taşımak arzusundalar.

Hollandalı Geert Wilders ve Fransız Marine Le Pen AB’deki “kafatasçıların” en popüler liderleri konumdalar.
Her iki isim de ülkelerindeki kamuoyu yoklamalarında çok başarılılar. 

Geert Wilders, AP Seçim Kampanyası’nı Hollanda Parlamento Binası’nda (maalesef oralardalar artık) gerçekleştiridiği bir basın toplantısıyla tanıtmaya kalktığında gazeteciler tıklım, tıklım salonda yer bulamadılar! Hollanda’da çok ilgi görmekte bu “kafatasçımız”.


Kendilerini “AB karşıtları” olarak tanımlayan aşırı sağcı ırkçı parti ve gruplar aslında kendi bakış açılarına göre “müslüman dostu olduğu için ve de “Avrupa’nın müslümanlaştırılmasına karşı direnmediğinden” AB’ye karşılar.

Fransa’da “Front national”, Hollanda’da “PVV (Özgürlük Partisi), İtalya’da “Lega Nord”, Avusturya’da “FPÖ”, İngiltere’de “Ukip (UK Independence Party)”, Belçika’da “Vlaams Belang”,
Finlandiya’da “PS (Gerçek Finlandiyalılar”) ve Danimarka’da “DF (Danimarka Halk Partisi) gibi partilerde yuvalanan “AB karşıtlarının” aynı görüşte oldukları “kavgalarının ana hedefi: İslam”.
AB para birimi “Avro’ya” karşı ya da “AB’nin diğer politikalarına karşı” konuşmaları veya eylemleri hiç bir zaman “İslam karşıtı toplantıları” kadar dolmuyor ve “ateşli nutuklara” sahne olmuyor.
“Türkleri istemiyoruz!” sloganı aslında en etkili olan söylevleri.

Her geçen gün güçlenen, modernleşen ve dünyada sayılı ülkeler arasında yerini alan Türkiye ve onun yeri geldiğinde sözünü esirgemeyen Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bizim “bizimle sorunlu olanları” çok hem de çok rahatsız etmekte.


“İslam Dini, müslümanlar ve Türkler” hakkında öylesine “saçma sapan iddialar” yayıyorlar ki aslında “aklı başında” hiç bir Avrupalı bunlara “inanmaz” diye düşünmeden edemiyorsunuz. 

Ancak gerçek tam tersi.

Sadece “cahil” kesimlerin değil aralarında çok sayıda “yüksek tahsilli” insanın da olduğu geniş kesimlerde destek bulabilmekteler “kafatasçı yalanlarına”.

Tarihte atalarının “Haçlı Seferleri” adı altında “ecdadımıza” karşı savaşmış ama yenilmiş ve Avrupa’nın oldukça büyük bir kesiminin yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalmış olmasını da “hazmedemeyen” bir kesim anlatılan saçmalıklara “inanmaya” meyilli olduğundan olsa gerek 25 Mayıs 2014 tarihinde yapılacak olan ve genel olarak katılımın az olduğu AP Seçimlerinde tercihini “kafatasçılardan” yapmaktan yana. Kamuoyu yoklamaları bu açıdan parlak değil!

Aralarında isimlerinin önünde “Prof” ya da “Dr” etiketleri de olan bir takım bilim adamları “bilim ile uzaktan yakından ilgisi olmayan” tezlerini son zamanlarda çok daha aktif bir şekilde yaymaya başladılar. Sizlere bu kışkırtıcı saçmalıkları aynen çeviriyorum ki görün “örümcek kafalı kafatsçılar” işi nasıl azıtmışlar:


Hepsi AB kamuoyunu “uyarma” ihtiyacı duymakta. Avrupa kıtasında “1945 yılında sadece 600.000 müslümanın yaşadığını” hatırlatan “kafatasçı teorilerin yazarları” kıtada bugün “50 milyon müslümanın yaşamakta olduğunu” ve bu sayının 2050 yılında “100 ile 150 milyon arasında olacağını” iddia etmekteler. Bunlara göre 2027 yılında Fransa nufüsunun %20’si müslüman olacak ve 2050 yılında Fransa neredeyse bir “İslami Cumhuriyete” dönüşecek. Hatta “2025 yılında Hollanda nufüsünün yarısı müslüman olacak”. İngitere’de de durum farksız! AB’nin kafatasçıları “İngitere’de hali hazırda 1000 caminin bulunduğunu” iddia ediyorlar ve İngilizleri uyarıyorlar “kiliseleriniz camiye dönüşecek” diye. AB genelinde müslümanların sayısı her on yılda bir “iki misli” artmaktaymış. Günümüzde Belçika’da her doğan iki çocuktan biri müslümanmış. Avrupa genelinde doğan çocuklara en fazla koyulan ismin “Muhammed” olması bir “alarm” işaretiymiş.


2045 yılında Almanya’da 51 milyon müslüman yaşıyor olacakmış. Bu durumda Almanya Federal Meclisi “Bundestag’ta” üçte ikilik çoğunluk müslümanlarda olacağından Anayasa’yı da diledikleri gibi değiştirebilirlermiş. Almanya’nın “Bundeskanzler’i” artık bir müslüman olacakmış.


Bu tarz propaganda içerikli ve sokaktaki sıradan hristyan AB vatandaşını korkutma amaçlı “içerikler” her ne kadar çoğu kez bize “yuh” dedirtse de ciddiye almak zorundayız.

AB ülkelerinde sayımız arttıkça ve bizler toplum içinde her geçen gün daha da etkin konuma geldikçe bize yönelik “düşmanlık” besleyenler de karşı atağa geçme durumunda olacaklar. 
Avrupa’da müslümanlar olarak varlığımız, Avrupa’nın bir “hristiyan kıtası” olmadığının en güzel kanıtı.

25 Mayıs 2014 Avrupa Parlamentosu Seçimleri’nde bu nedenle aktif ve “uyanık” olmalı, bir yandan provakasyona gelmemeli ama öte yandan da “AB’de İslam Dini düşmanlığı” yaymak ve biz Avrupalı müslümanları husursuz etmek isteyenlere meydanı boş bırakmamalıyız.


Müslüman adayları ve “kafatasçılara karşı tavır alan” partilerin listelerini aktif bir şekilde desteklemeliyiz.