ESAT FIRAT

ANKARA

Önce Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali’ye Arap Krallığı'nı vadeden ardından Sykes-Picot antlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını Fransa ile paylaşan İngiltere, 1917’de Manda yönetimi öncesi süreçte işgal altında tuttuğu tarihi Filistin topraklarında Yahudilere bir devlet vadederek, 1948’de işgal toprakları üzerinde bir İsrail devletinin kurulmasına uzanan yolu hazırlamış oldu.

"Halksız vatana, vatansız halkı yerleştirme" söylemiyle yapılan kampanyalar çerçevesinde, 2 Kasım 1917’de dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un Siyonist hareketin önemli isimlerinden Baron Walter Rothschild’e yazdığı, daha sonra ortaya çıkan ve "Balfour Deklarasyonu" olarak bilinen mektup ile tarihi Filistin topraklarına ciddi boyutlara ulaşan bir Yahudi göçü başlatılmıştı.

"İsrail devletinin kurulmasında sahip oldukları rolden dolayı gurur duydukları ve Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yıl dönümünü gururla kutlayacaklarını" söyleyen İngiltere Başbakanı Theresa May’in ülkesi 100 yıl önce Filistin halkını yok sayarak 1948’de Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulmasına zemin hazırladı.

Savaş Hükümeti Dışişleri Bakanı Balfour’un 100 yıl önce yazdığı mektup ve ardından sürdürdüğü Manda Yönetimiyle, Filistin topraklarını Yahudilere "vatan" kılan ve devlet kurmalarına yol açan İngiltere, 2012’deki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in devlet olarak tanınmasına ilişkin oylamada ise çekimser oy kullanmıştı.

- Balfour Deklarasyonu nedir, nelere yol açtı?

İngiltere'nin I. Dünya Savaşı sırasındaki Dışişleri Bakanı Balfour'un savaşın üçüncü yılında Siyonist hareketin önde gelen figürlerinden Rothschild'e hitaben yazdığı "Filistin topraklarında Yahudiler için bir vatan vadeden" belge Balfour Deklarasyonu olarak ilan edilmişti. Deklarasyon, İsrail devletinin kurulmasına giden süreçte en önemli kilometre taşı olarak görülüyor. 

Rothschild ve Balfour arasında karşılıklı yazışmalar sonunda hazırlanan deklarasyon, İngiltere'nin savaşa yeni dahil olan ABD'deki güçlü olduğuna inandığı Yahudi diasporasını etkilemeyi amaçlıyordu.

“Saygıdeğer Lord Rotschild, Majestelerinin Hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım.” sözleriyle başlayan Balfour’un deklarasyonu şöyle devam ediyordu:

"Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin'deki mevcut Musevi olmayan toplumların sivil ve dini hakları ile başka ülkelerde yaşayan Musevilerin sahip oldukları hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır."

Balfour’un, "Bu deklarasyonu Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım." sözleriyle son verdiği bu mektup, daha sonra İtalya, Fransa ve ABD’nin de desteğini almıştı.

- Filistin topraklarına Yahudi göçü arttı 

Tarihe "Balfour Deklarasyonu" olarak geçen mektubun yayımlandığı 2 Kasım 1917 tarihinden bir hafta sonra basınla paylaşılan Balfour Deklarasyonu'na, savaş sonunda Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Sevr Anlaşması'nda yer verildi. Milletler Cemiyeti'nde 1922 yılında kabul edilen Filistin topraklarındaki İngiliz manda yönetiminin temelini de bu deklarasyon oluşturdu.

Balfour Deklarasyonu sonrasında İngiliz mandası altındaki Filistin'e, 1920-1940 arası dönemde Yahudi göçü hız kazandı ve son olarak Avrupa'da II. Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yönelik Nazilerin gerçekleştirdiği soykırım sebebiyle göç oranı giderek arttı.

Bu süreçte Filistinliler, topraklarındaki Yahudi nüfusun artışına karşı çıkmaya çalıştı. Ancak İngilizlerin mandayı sonlandırarak Filistin'den çekilmesinin ardından, 1948 yılında Filistinlilerin Nekbe (Felaket) diye andığı İsrail devletinin kuruluşu gerçekleşti.

İngiltere Filistin'den çekildikten sonra İsrail devletinin kurulmasıyla işgal süreci daha da yoğunlaştı ve yüzbinlerce Filistinli yurtlarından sürüldü, büyük oranda can ve mal kayıpları yaşandı.

Balfour’un zeminini hazırladığı, uluslararası camianın büyük çoğunluğunun destek verdiği ve tarihi Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail devleti, yarısından fazlasını göçe maruz bıraktığı Filistinlilerin halihazırda yaşadığı bölgelere hala "halksız vatan muamelesi yapıyor.