Adamı vezir de yapar rezil de...
Ama kimi insanoğlu, alınteriyle kazanıp dürüstçe yaşamak varken;
güya en çok korktuğu fakat en çok ağzına doladığı Haram’ı tercih etti.
Vezirlikte tabii kelime anlamı gibi tarihe karıştı,
rezillikse diz boyu!
Zenginlik denildiğinde hep annemin bir sözü aklıma gelir;
“Kızım, ne kadar zengin olursan ol, sadece bir kase çorbadır karnını doyuran”
Ama herkesin ailesinin böyle düşünmediği kesin...
Onlar “ Hırsızlık; babadan mı oğula, oğuldan mı babaya geçer ” diye tartışa dursun, biz geçenlerde arkadaşlarla Londra’dan Van’a nasıl yatak, yorgan yollayabiliriz onu planlıyorduk.
- Nüfusun üçte biri yoksulluk sınırında aç yaşarken,
- Van’da depremzedeler hâlâ barınaklarda soğuktan donarken,
- Çocuklar ayakkabısız okula yürüyüp ve hâlâ sokaklarda mendil, su satarak geçimini sağlamaya çalışırken
- Asgari ücretle çalışan yarı aç yarı tok evine ekmek götüremezken;
Birde öğrendik ki;
Devlet bankasının genel müdür’ünün ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolarcık çıkmaz mı?!
Bu yazıyı uzatmaya gerek yok!
Baylar bayanlar bu sadece bilindik bir gerçeğin tekrarıdır.
Bizler halkı bu kadar fakir olup; devleti, hükümeti, milletvekili en zengin olan bir ülkenin vatandaşlarıyız.
İngilizce veya başka bir dilde tercümesi olmayan sözler kimilerinin aklında meğer ne güzel yer etmiş....
“Devletin malı deniz yemeyen keriz”
“ Benim memurum işini bilir” , vs...
Ama bu sözler dürüst insanı yolundan çıkarmaya yetmiyor.
BakınTürkiye’nin bir ucu Siirt’ten İdris İlhan durumu ne güzel özetlemiş;
“Dünyanın en zengin ülkesi olmamız gerekirken, insanlar açlıktan ve soğuktan donuyorsa bunun sebebi; doymak bilmeyen siyasetçiler, bürokratlardır...”