Medyadaki bazı kalemler, İslami kavramları kullanarak inançlı kesimleri değersizleştirmek için çok sinsi bir saldırı kampanyası yürütüyorlar.

Ve de bu saldırı kampanyası, belli periyotlarda ortaya çıkan olaylardan üretilen argümanlarla yürütülüyor.

Mesela, soldan kaytarıp, cami ile kışla arasında kendisine bir türlü yer bulamayan kalemlerin, muhafazakarlara vurmak için her gün tekrar tekrar yazdıkları konuları toplasanız sayısı 5-6’yı geçmez.

Uludere, Çamlıca’ya cami projesi, şehir tiyatroları ile ilgili tartışma, AVM’lere mescit, İstanbul’a atanan yeni terör müdürü ve Alevilerin Meclis’te Cemevi talebi. Hepsi bu kadar...

Adı geçen bütün bu konular üzerinden siyasi iktidarları eleştirmek elbette her zaman mümkün.

Ancak, Uludere’de ‘Wall Street Journal’ın ‘Türkiye düşmanlığı’na ayarlı yorumlarını kullanarak iktidara karşı ‘nefret’ üretirseniz, Çamlıca’ya cami projesi üzerinden gizli ‘cami düşmanlığı’ yaparsanız, AVM’lere mescit açılmasını vesile kılarak dindarları aşağılarsanız, geçmişiyle ilgili işkence iddiaları bulunan terör müdürünün atanmasını bahane ederek dindarları ‘işkenceci’ gibi gösterme telaşına kapılırsanız, bunun adına eleştiri değil, ‘medya tetikçiliği’ denir.

 

Hiçbir dindar ve muhafazakar işkenceyi onaylamaz ve asla kimseye işkence yapmaz. Ama hiçbir dindar da, geçmişiyle ilgili işkence iddiaları bulunan bir emniyetçiden dolayı töhmet altında bırakılamaz.

 

Her gün yazılarında, ‘vicdan’ pazarlamacılığı yaparak, bize dindarlık satmaya kalkanların, önce kendi vicdanlarını ve dürüstlüklerini kontrol etmeleri gerekiyor. Ayrıca unutmayalım ki, ortalarda ‘demokrat kılığında’ gezip, dindarları küçümseyenlere ‘vicdanlı’ değil, ‘tetikçi’ ödülü veriliyor.

Hepimiz biliyoruz ki, maalesef ‘eski Türkiye’de işkence bir sorgu aracıydı ve kimse de bundan dolayı hesap sormuyordu. Bugün beğenmediğiniz AK Parti iktidarı döneminde işkence ve faili meçhuller tarih olmuştur.

Eğer bugün, işkence konusunda bu kadar rahat konuşabiliyorsanız, hatta geçmişteki işkenceleri sorgulayabiliyorsanız, mevcut iktidarın işkenceye ‘sıfır tolerans’ ilkesi sayesindedir.

Evet, geçmişiyle ilgili işkence iddiaları bulunan Selim Ay’ın İstanbul emniyetine terör şefi olarak atanması bir hatadır. Umarız, yakında düzeltilecektir. Ancak kabul etmek gerekiyor ki, bugün müdür olarak atanma ehliyetine sahip emniyetçilerin belli bir bölümünün geçmiş sicillerinde maalesef benzer sıkıntılar mevcuttur.

Uludere’de, emniyette ve tartıştığımız bütün konularda siyasi iktidarın hataları olabilir. Ayrıca, siyasi iktidarlar hatadan münezzeh filan da değildirler. Ama, “Şimdi de AKP iktidarı ‘askerî vesayetin’ bütün ezberlerini piyasaya sürüyor” diye bir cümleyle başlayıp, ‘70’li yıllardan kalma sol jargonlara sarılarak, iktidarı ‘zorbalıkla’ suçlarsanız, bunun adına Ortodoks sol kurnazlığı denir.

(Star gazetesinden alınmıştır)