Etle tırnak olmuş bir milleti ayrıştırmak için sürekli tohum ekenler, yorum yapanlar, sözde düşünce üretenler değil, çok şükür ki hep "biz kardeşiz" diyenler haklı çıktı bugün. 

Van’da deprem oldu ama Türkiye’nin her yeri hissetti. Canlar enkaz altında, insanlar korku içinde soğukta beklerken Türkiye de onlarla bekledi, Van’ı yalnız bırakmadı. 

Vanlılar gece dışarıda soğukta uyuyamazken kimse de sıcak yatağında rahat uyuyamadı. Herkes yardıma koştu. 

Bütün Hükümet, muhalefet partileri, her partiden belediyeler, iş çevreleri, sivil toplum kuruluşları, medya, üniversiteler, büyük ve küçük şirketler hepsi ama hepsi “Van” dedi. 

Günlük hayatta birbirine selam bile vermeyen insanlar, Van için el ele verdi. Şükürler olsun ki Türkiye böyle bir ülke. 

Sosyal ve ekonomik durumu, etnisitesi, inancı ve siyasi görüşü ne olursa olsun herkes işin ucundan tutmak ve “çorbada benim de tuzum olsun” diyebilmek için çırpınmaya başladı. 

Adeta “Hayırda yarışınız" ayetinin tecellisi gibi depremzedelere karşı hayır yarışına girişti. 

Zor zamanlarda, terörden tutun, eğitime ve ekonomiye kadar bütün dertlerini bir kenara itip birbirine yardıma koşan dünyada bizden başka bir millet yoktur herhalde. 

Etle tırnak olmuş bir milleti ayrıştırmak için sürekli tohum ekenler, yorum yapanlar, sözde düşünce üretenler değil, çok şükür ki hep "biz kardeşiz" diyenler haklı çıktı bugün. 

 Demek ki yıllardır çok suni gündemlerle bozulmaya çalışılmış bu kardeşlik. 

Marmara depreminde de “devlet” degil, bu reflekse sahip olan ”millet”, kendi yarasını kendisi sarmamış mıydı? 

Van da ise yıllardır görmeye alışık olmadığımız bir tablo var; artık devlet-millet omuz omuza vermiş kendi yaralarını sarıyor.

Birkaç kendini bilmez insanın sosyal medyada sanal maskelerin arkasından saçmaladığı sözler dışında halk bütün farklılıkları ile depremzedelere yardıma koştu. Saçmalayanlar da her zaman olacak ama hiçbir zaman çoğunlukta değil çok şükür. 

Marmara depremi olduğu zaman neredeyse evindeki bütün eşyalarını deprem bölgesine gönderen ve maddi durumu da iyi olmadığı için kendisi 2 yıl sobasız evinde halısız oturan bir dostum vardı. Niye böyle yaptığını soranlara “çadırdaki kardeşlerime göre sizce de fazla konforlu değil mi şu anda evim?” diyordu.

Herşeye rağmen bizi “bir” ve “diri” tutan da bu olsa gerek…