Her zamanki yağmurlu ve soğuk bir Londra gününde, aklımda uzun zamandır görmek istediğim ancak bir türlü gitmeye fırsat  bulamadığım, herkesin de çok bilmediği bir müze vardı.  Büyük bir heyecanla telefonumun navigasyonunu ve şemsiyemi kapatarak ufak adımlarla içeri yürümeye başladım. Burası tahmin ettiğimden farklı bir binaydı. 1753’te Berkshire’da doğan ve - 1837 yılında Kraliçe Victoria döneminde vefat eden ünlü mimar Sir John Soane, birçok ünlü işlere imza atmış. Bank of England’ın yapımı ve Dulwich Picture Gallery’nin tasarımı bunlardan bazılarıdır. Soane, Lincoln’s Inn Fields’ teki numara 12, 13 ve daha sonra 14’ü de sırasıyla alarak bir araya getirmiş ve önceleri ev-ofis-kütüphane şeklinde kullanılan bu bina Soane’un  ölümünden uzun bir süre sonra Sir John Soane’s Museum olarak halka açılmış.

Soane, iyi bir koleksiyonerdi. Müzeyi gezerken bunu çokça vurgulayan objeler gözüme çarpıyordu. Perslerin 1800’ lerde yaptığı astronomik saat, Romalılardan kalma antik mermer Tanrı ve Tanrıça heykelleri, alçıdan yapılmış gotik orta çağ duvar süsleri, William Hogart’ın 1755’te resmettiği ünlü “An Election Entertainment” tablosu, ünlü filozof Plato’ nun bronz büstü… Muhteşem bir kütüphanesi vardı. Yerden tavana kadar dizilmiş, eski, okumaktan yıpranmış, saman kağıtlı ansiklopediler, sözlükler kütüphane camının arkasına dizilmişlerdi. O sayfaların kokusunu hissedebiliyordum, odanın içine sinmişti sanki. Önünde duran mor renkli sallanan deri koltukta, önce kendisini kitap okurken hayal ettim. Sonra da karşı koltukta kendimi. Ona soracak çok sorum vardı.

Daracık koridorlardan geçerek her odanın ayrı büyüsünü yaşadım. Soane’un eski zamanda evindeymişim gibi, mutfağını gezdim; orada karısının yemek pişirmesini, duvardaki kocaman saate bakarken acaba kaç kere bir yerlere geç kalıp acele ettiklerini düşündüm. Zamanda kaybolmuştum. Mutfak gibi bazı odalar loş, soğuk ve taştan duvarlarla kaplıyken, diğerleri ise eski ahşap zeminle döşenmişti, yürüdükçe gıcırdıyor ve o sessizliğin içinde kısa bir gerilim yaratıyordu. İnanılmaz büyülenmiştim. Nereye bakacağımı şaşırıyordum, evin her yerinde bir obje, tablo veya sütun vardı. Birden karanlığın içinde ışık tutulmuş gizemli bir kuytu gördüm ve devamında da merdivenler vardı. Aşağı doğru inerken, buranın bir kript (mahzenmezar) olduğunu anladım. Bir ses geliyordu, yöneldim. İngilizcesi akıcı ancak aksanı bozuk olan, üzerinde  eski çağ kostümü bulunan ve yüz mimiklerini kullanarak okul gezisi için gelmiş olan çocuklara, etrafına dizildikleri eserin hikayesini anlatan bir adam gördüm. Dinlemeye koyuldum.

Önümde bir lahit duruyordu, Antik Mısır’a ait en önemli keşiflerden biriymiş.  M.Ö. 1279 yılında ölmüş olan 19. Mısır Hanedan’ından Firavun 1. Seti’nin (1. Ramses’in oğlu)  mezarıymış bu. Üzerinde hiyerogliflerle firavunun ölümü anlatılmış ve mezarın içinde; tabanında ise  Mısır Gök Tanrıçası Nut’un resmi vardı. Bu mezarlığı İtalyan kaşif ve arkeolojist Giovanni Belzoni (Mısır Uygarlığı alanında çok başarılı incelemeleri olan uzman) keşfetmiş ve  British Museum, o dönem 2,000£ (günümüzün 200,000£’u) gibi bir fiyatı kendisine vermeyi reddetmiş; böylece Soane  kendi koleksiyonuna 1824’te dahil etmiş. Ardından bin kişiyi davet ederek, üç yüzden fazla yağ lambası kiralayıp bütün binayı aydınlatmış ve kutlama yapmış. Bu gelenek hala müzede devam ediyor.

Müzenin her bir odası, ayrı bir hikaye, ayrı bir hayat dolu. Buradan ayrılırken, garip duygularla doluydum, bilmediğim daha ne çok bilgi vardı ve ne kadar az zaman. Aklım o tarih kokan, samimi ama sırlarla dolu, mistik evde kaldı. Siz de en yakın zamanda vakit kaybetmeden ziyaret edin derim. Giriş ücretsiz. Çıkışta ufak mağazalarına uğrayıp, belki bir hatıralık alıp, müzeye katkıda bulunabilirsiniz.

Sir John Soane Museum, 13 Lincoln's Inn Fields, London WC2A 3BP

Görsel kaynaklar

  • instagram.com/soanemuseum

Bilgi kaynakları:

  • Sir John Soane’s Museum - A Short Guide
  • Wikipedia https://en.wikipedia.org/wiki/John_Soane