Doğumdan ölüme geçen ayraca zaman diyorum.

Göz kapaklarının birbirine dokunmasıyla geçtiğini anladığımız ömre zaman diyoruz.

Büyümek için yeri göğü yırttığımız gençlik çağlarına gelip nasıl bitti dediğim zaman biter

Kayıplar

Kazançlar

DÜRÜLÜR

O halde neden bekledim anlam veremediğim günleri dedikçe zamanın insanı ahlak karekter olarak büyüttüğünü öğrenmiş oldum. İnsanların sorumluluktan kaçtığı tabiatın gereği takipleşen doğum ve ölüm aslında insan denen büyük kayalık paraçasını milim milim aşındırarak olmak isediği şekle biçime koymak için heykel tıraş görevini üstleniyor. Dünyada düzen var atmosferinde dahil olduğu bu planda en büyük rol sahibi insanlardır. Özgürlükleri sınırlı nefeslere katılmış başlangıcın sonu olduğunu hatırlatmak insan psikolojisinde ne denli verimlilik gösterir muamma. İnsan kendini düşünerek anlamaya düşünceleri hayata geçirerek biçimlendirmeye başlıyor dünyayı anladığı gibi yakalayıp kafesliyor. Engin hayalleri üzerine kumaş parçalarınca kesiyor karakterine uygun kıyafetler dikiyor. Anlamadan büyüyor istediği gibi olmasa da kendisine en yakın modellerle topluma karışıyor. Zaman vuruyor ensesine güneş, yağmur gibi tıraşlanmış keşkeler içinde anı hayat mücedelesinde yok ederek farkında olmadan düzendeki role uygun davranıp yok olarak senaryonun içine dahil oluyor. Bir de husus sıralamak istersem doğuşun bitişinde insan olmanın ne olduğunu bilmeden yok olan onlarca kelebek cesedinden bahsetmiyorum. Toprak yaşamın anasıdır koynuna düşeni yeşertmesiyle tanısanızda üstündekini sahipsiz bırakmaz.... Doğumdan itibaren gördüğümüz yaşadığımız elde edip etmediklerimizle olgunlaşma beklenir. Zaman bedeni büyütür akla karışmaz...