Entrika, kumpas, baskı, tehdit, şantaj, yalan, şiddet, iftira, hile, nankörlük! Siyasette, ekonomide, ticarette, uluslararası ve bireyler arası ilişkilerde görebileceğimiz taktiklerdir. Gerçekten taktik midir? Satranç gibi midir? Yoksa insanların aşağılık yönleri midir? İnsan mühendisleri, bilim adamları artık böyle şeylere siyaset bilimi, psikolojik harp, kara kampanya, gri propaganda, sosyoloji bilim, psikoloji gibi isimler veriyorlar. Çok üst katmanlardan baktığımız zaman da tüm bunlara insan aklı, insan zekası da denilebilir. İsmini ne koyarsan koy, o şeyin özünü veya mayasını bilirsin. Yani pisliğe, dışkıya istediğin kadar parfüm diyebilirsin ama bu onun pislik veya dışkı olduğu gerçeğini değiştirmez.

Hayvanlar incelendiği zaman hayvanlar arasında da bu aşağılık davranışlar değişik tarzlarda mevcut olabilir. Hayvanların da kendi aralarında namerdi var, yiğidi var, sinsisi var, samimisi var. Yani insan, hayvan veya bitki, ya da tek hücreli amipler arasında ve eğer canlı iseler gezegenler arasında da bu davranışların olduğunu söylersek kesinlikle yanılmayız.

Belki hayatta kalmak, var olmak böyle bir şeydir. Belki bunlar da hayatta kalmanın, canını korumanın yöntemleridir. İyi, kötü, doğru, yanlış, günah, sevap kavramları belki bizim kendimizi ikna etmek için kullandığımız kelimelerdir.

Bu yazacağım belki de yeryüzündeki insanlar arasındaki sakat, kirli ilişkilerin temeli olmuştur. Bitkiler, hayvanlar doğa kanunlarına isteseler de, istemeseler de uyarlar. Buna göre yaşarlar. Ama akıllı, zeki geçinen salak insanoğlu bir taraftan doğa kanunlarına meydan okuduğunu sanırken, diğer taraftan da kendi kanunlarını yazar ve istense de istenmese de yazdığı bu kanunlara diğerlerini zorunlu olarak biat ettirir. Çünkü kanunları gücü ellerinde bulunduranlar yazar.

Demokrasi aslında komünizm, faşizm, kapitalizm, sosyalizm, radikal dincilik gibi tüm yönetim şekillerini, biçimlerini içinde barındırabilen, barındırabilecek, içinde hepsinden bol miktarda bulunan karma, koalisyon bir yönetim şeklidir. İnceleyelim, araştıralım, demokrasinin içinde hepsi mevcuttur. Demokrasi aslında dört dörtlük güzel bir yönetim şekli değildir ama yönetenler için dörtlük, etkili ve susturucusu bulunan bir silahtır. İstediğin zaman istediğinin kafasına sıkabileceğin bir kurşundur demokrasi.

Kanunları gücü ellerinde bulunduranların yazdığı ve uygulanması için askeri, polisi, tankı, biber gazını, copu, kurşunu, tüfeği, dipçiği, hakareti, tutuklamayı, kelepçeyi kullanan kanunlar aslında demir perde, demir yumruk kanunlarından farksızdır. Bir taraftan da deriz ki, özgürlük başkalarının özgürlük alanına girmediğin sürece hakkındır. Ama mesele burada başlıyor işte! Gücü ellerinde bulunduranlar ve kanunları yazanlar, sana nefes alma imkanı tanımaksızın, memleketin her tarafını kendi özgürlük alanları olarak parselliyorlar, tapuluyorlar, ruhsatlarını kendi kendilerine çıkartıyorlar. Yani sen bacaklarının, kollarının, boynunun;  zincirlere, prangalara vurulduğunu, kuduz köpek gibi bağlandığını ya hiç hissetmiyorsun veya hissettiğinde artık vakit çok geç oluyor. Zincirinin boyunu uzun tutarlarsa bunu hissetmiyorsun ama fazla havlamaya başladığın zaman zincirini ellerinde bulunduranlar bunun boyunu yavaş yavaş kısaltıyorlar ve o zaman sen daha da havlamaya başlıyorsun ve zincirin daha da kısalıyor.

Hayvanlar aleminde hiçbir hayvan diğerini yönetmez! Bunun aksi sadece çizgi filmlerde, çocuk masallarında olur. Hayvanları ve bitkileri sadece doğa kanunları yönetir. Ama insanlar birbirini yönetirler, hayvanları ve bitkileri yönetirler, doğayı ve evreni yönetmeye çalışırlar ve bu ayrıcalık insanlarda kibir, ego, hırs, saltanat ve ihtişam hevesi  gibi ruh hallerinin meydana gelmesine sebep olmuştur.

Kibir, ego, hırs, saltanat ve ihtişam esiri insan bir taraftan esiri olduğu bu görünmez efendilerine hizmet eder, diğer taraftan sevgi şiirleri okur ve ağlar, başka taraftan da kumpasın, ihanetin, entrikanın en alasını kurgular ve uygular.

Hayvanlar aslında daha akıllıdır. Kobra yılanları ile engerek yılanları birbirlerine savaş açtıkları zaman, diğer hayvanlar bu savaştan uzak dururlar. Çünkü bilirler ki, ikisi de yılan! Hiç olmazsa birisi diğerini yok etsin ki diğeri için Allah kerim! Akıllı Kartal yüksek bir yerden durumu dikkatle takip eder, gözlemler ve birisinin diğerini yutmasını bekler! Beklediği an gelince,  bir taraf diğerini halledince, sağ kalan diğer tarafın başını da kuvvetli pençeleri ve demir testere gagası ile o kopartır!

Hayvanlar daha akıllıdır! Hiçbir hayvan türü düzeni sağlamak için aralarında akil hayvan görevlendirmezler! Onlarda sadece sürü başı vardır! O da akil değildir! Sabit de değildir! Sürü başı değişebilir!

Belki de hepimiz cennetin tertemiz melekleriydik ama orada bir yanlış yaptık ve bu yanlışın bedelini ödemek için insan olarak bu dünyaya indirildik! Diyorum ben! Ama fazla demeyeyim sonra bu dünyaya yeni bir din getirmek isteyen akil bir adam sanırım kendimi ve egolarım patlayıncaya, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar şişer! Kibrim cilalanır ve altın gibi parlamaya başlar, gözlerim kamaşır, kör olurum!

İşte bu sebepledir ki, ben artık kızdığım hiçbir insana hayvan diyemiyorum! Tam tersi ! Çok yüce, çok saygın bir çok insana belki de bazı hayvan isimlerini ,Onu övmek için lakap olarak vermek gerekir diye düşünüyorum!

Tabi ki bizimki sadece gevezelik! İnsanoğlunun bir de gevezelik gibi kötü bir huyu var. Leyleğin ömrü laklak ile geçer. Laklak… Sadece laklak…

İyi günler kendimizi medeniyetin havarileri ve özgürlüğün bekçileri sanan biz kıytırık insanoğulları!

Karıncaların, solucanların bile bizlerden öğreneceği hiçbir şey yok ama bizim Onlardan bile öğreneceğimiz çok şey var.

Ama her nedense kibir bizde, ego bizde, saltanat bizde, ihtişam bizde…..

Allah büyük! Her şeyin doğrusunu o biliyor! Bizimkisi sadece kuru gürültü ve boş gevezelik…Bunun adına da muhabbet, sohbet, paylaşım demiş salak insanoğlu!

Salak insanoğlu her çaldığı minareye bir kılıf geçirmiş, her uydurduğu yalana bir isim takmış, her beceriksizliğine bir bahane uydurmuş…

Hayvan oğlu daha akıllı, daha zeki, haddini, hududunu, boyunu, posunu, kapasitesini daima biliyor, hiç unutmuyor ve unuttuğu anda doğanın geri dönüşüm kuyusuna veya tarlasına, yada okyanusuna düşeceğini, başka bir hayvana mama olacağını biliyor.

Hayvan oğlu hayvan var olma mücadelesi veriyor, insan oğlu insan ise yok etme harpleri veriyor!

Üzerine de Bir Yunus şiiri, bir Karacaoğlan dörtlüğü patlatıyor, iki duble şarap ve üç dört damla duygusal kıvamda gözyaşı…

Yürü bre gafil! diyorum içimden ! Gafil diyorum  çünkü Osmanlıca da bilirem! Yani hava atıyorum belli etmeden! İnsan olmayan şeylerin havasını daha kolay atar. Mesela züğürt cömertlikle, namussuz onurla, korkak cesaretle ve yiğitlikle hava atar…Bir şeye gerçekten sahip olabilmiş kişi, grup, toplum, devlet, hükümet;  o sahip olduğunun havasını atmaz!