Kıbrıs konusunun hareketlendiği bu günlerde, Yunanistan adeta bir iç yıkım yaşıyor.

Troika'nın yaptırımlarını harfiyen uygulamaya koyan Yunanistan'da işler iyiye gideceğine kötüye gidiyor.

 

Yunanistan'daki mali krizin yarattığı yıkım dalgası artık insanları da vurmaya başladı. Sıkı para politikası ve devlet harcamalarının kısıtlanması sağlık sektörünü olumsuz etkiledi.

 

Sağlık sektöründe yapılan yüzde 40 kesinti ilaç eksikliğinin yanında kökü kazındığı zannedilen hastalıkların hortlamasına yol açtı. Yunan sağlık sektöründe, Yunanlılar gereksinim duydukları ilaçları temin edemiyorlar, sağlık hizmetini de çağdaş bir insana yaraşır şekilde alamıyorlar artık.

 

Parasızlıktan bıçak kemiğe dayanmadıkça doktora gitmiyor Yunan halkı. Ne vakit hastalıkları geri dönüşü zor bir evreye giriyor, o vakit gidiyorlar doktora.  Başa bela olan işsizlik ve parasızlık artık insan hayatına mal olmaya başladı.

 

Avrupa Sağlık Sistemi ve Politikaları ve Gözlem Merkezi'nin yayınladığı istatistikler Yunanistan'da mali krizden ve sıkı para politikası uygulamasından sonra intiharların arttığını söylüyor.

 

Yunanistan'daki "Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü" yaptığı açıklamada hastanelerin kapasitesi azaltılırken, sağlık hizmetlerinde yapılan kesintilerin doktor, cerrah, hemşire ve tıp personelinin sayısının azalmasına yol açtığını bu nedenle de gerektiğinden çok düşük bir seviyede bulunduğu yolunda.

 

Sadece Atina'da 2011 yılında kayda geçen HIV enfeksiyonu sayısı, 2010 yılına kıyasla yüzde bin 500 yüz artmış durumda. 2012'deki durum ise daha da vahim. Nedeni de hastalara verilen "disposable" yani kullanıp atılan enjektörlerin az sayıda olması ve hastalar tarafından birbirlerine ödünç verilmesi.

 

Parasal kesintiler Yunanistan'da yıllardır görülmeyen ve kökü kurutulduğu iddia edilen "Sıtma",  "Deng Humması" ve "Verem" gibi hastalıkları da hortlatmış durumda.

 

Özellikle son 60 yıldır Yunanistan'da hiç görülmeyen ve bu yönde bir tek kayıtın bile olmadığı "Sıtma", bu günlerde Yunanistan topraklarında tekrardan hayata gözlerini açmış vaziyette ve yaşamını karartacak canların peşinde koşuyor. Yunan Hükümetinin 2011 yılındaki tasarruf tedbirlerinden nasibini alan sivrisinekle mücadele harcamaları sıfırlanınca, adeta sivrisinek cennetine dönen Yunanistan'da aşırı çoğalan sivrisinekler beraberlerinde sıtmayı da getirdiler.

 

Tüm bunlara ilaveten bir de Yunanlılar arasında depresyon belası baş göstermeye başladı. İstatistikler parasızlıktan ve işsizlikten dolayı depresyona girenlerin sayısının son 2 yıldır iki kat daha artmış durumda olduğunu gösteriyor.

 

Avrupa Birliği içinde ise işsizlik rekor düzeye çıktı. EuroStat'ın verilerine göre Şubat ve Mart aylarında işsiz kalanların sayısı 60 binden fazla. Euro bölgesi içindeki devletlerde işsizlerin sayısı ise 19 milyonu aşmış durumda. Sadece geçen yıl neredeyse 2 milyon kişi işsiz kaldı bu bölge içinde.

 

AB'nin kendi başına sürecek merhemi olmadığından Yunanistan'a yeterli yardımı yapamıyor. İlk başta Kıbrıs Rum Yönetimine verilmesi planlanmış olan 11.2 Milyar Euro, üye ülkeleri birbirine düşürdü ve reddedildi. Hiç bir üye ülke Kıbrıs Rum kesimine yardım için kendi payından kesinti yapılmasını kabul etmedi. İngiltere hazine Sekreteri Greg Clark bu konuda açıkça rest çekti ve önerinin kabul edilemez olduğunu açıkladı.

 

Üye ülkeler şimdi kendi açıklarını kapatabilmek için vergi arttırma, harcamaları kısma ve bazı alt yapı projelerinden vazgeçme veya erteleme zorundalar.

Müthiş bir "kredibilite kaybı" sorunu yaşayan AB, içinde bulunduğumuz 2013 yılının faturalarını bile ödemekten aciz durumda. Kimin kime yardım edeceği belli değil, kimin sürüneceği, kimin de batacağı ise hiç belli değil. Her an birileri gidebilir. Bilinen bir tek şey var; AB'nin önümüzdeki 3-5 yıl içinde  kolay kolay belini doğrultamayacağı…