DİYELİM ki, yabancı bir şirkete imtiyaz veriyorsunuz, Anadolu’da boydan boya demiryolu yapacak, karşılığında yol boyunca 40 km genişliğindeki arazide maden arama imtiyazını elde edecek...

Ne dersiniz? Verir misiniz bu imtiyazı?

Bu imtiyaz Chester adlı Amerikan şirketine verilmiştir. Mustafa Kemal imzası vardır! Milli Mücadele devam ederken üstelik...  

Amaç hem İngiltere’ye karşı Amerikan desteğini almak, hem her neye mal olursa olsun Anadolu’da “demir ağlar” kurulmasını sağlamaktır.

Chester projesinin uzun bir tarihi vardır. Hatta Mustafa Kemal’in 23 Ocak 1922’de yayınladığı “Amerikan milletine beyanname”de Amerika’ya ve Amerikan sermayesine yaptığı övgülerin amacı da budur: İngiltere’ye karşı Amerikan desteğini kazanmak, Anadolu’da demiryolu yapmak... 

Yabancı sermaye?

Fakat bizim Kemalist “İnkılap Tarihi Enstitüsü”, bu beyannameyi, “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri”ne almamıştır! ‘Antiemperyalist Gazi’ şablonuna uygun bulmamış olsa gerek!

Resmi ve ‘solcu’ tarih yazımında Atatürk adeta stilize edilerek laiklik ve ulusçuluk şablonlarına indirgenmiştir. Bu yüzden hem Kemalistlerin hem muhafazakâr ve liberallerin bakış açısı bu iki konuya kilitleniyor, dehşetli kavgalar oluyor.

Halbuki cumhuriyetin iktisadi sorunları ve politikaları da fevkalade önemlidir. Bunlardan biri “demir ağlar” politikasıdır.

Cumhuriyet “demir ağlar” için yabancı sermeye aramış fakat bulamamıştır. O zamanki dünyada böyle bol sermaye yoktu. Chester projesi de güdük kalmıştır.

Amerikan unu

15 Ocak 1924’te liberal Fethi Bey (Okyar) Meclis’te adeta gözleri yaşararak konuşuyor: “Senede 20 milyon lira, yani bütçenin beşte biri Amerika’dan un ithaline gitmektedir! Konya buğdayını Haydarpaşa’ya götürecek tren hattının yapılması ne kadar pahalı olursa olsun, bu 20 milyonun yurt içinde kalmasını sağlayacaktır!”

1860’larda Sultan Aziz de “Demiryolu yapılsın da gerekirse bağrımı çiğneyip geçsin” diyerek başlatmıştı bu politikayı. Savaşlar ve isyanlar fırsat vermedi... Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu’da buğdaylar tarlada kalmış, cephede Mehmetçik açlık çekmişti, tren taşımacılığı olmadığından.

“Demir ağlar” kurucu nesillere vatan gibi, bayrak gibi heyecan veren bir idealdir.

Kim yaparsa yapsın

İsmet Paşa 28 Ocak 1924’te yaptığı konuşmada Fethi Bey’e cevap verir gibidir:

“Bir an evvel memlekete bir karış fazla demiryolu yapmak; ne vasıta ile, kimin tarafından olursa olsun... Şirketler mi yapacak, ben mi yapacağım, o mu işletecek, velhasıl kim yapacaksa yapsın!”

Dış kaynak bulunamamış, iç kaynaklar zorlanarak on beş yılda Türkiye “demir ağlarla örülmüştür!” 1928’den 1938’e demiryollarında yolcu ve yük taşımacılığı kilometre başına üç kat artmıştır. Demek ki, Avrupa ulus devletlerine göre yüzyıl gecikmeyle de olsa, Türkiye bölgeler arası entegrasyona demiryollarıyla başlamıştır, burjuvazimiz demir ağlardan yola çıkmıştır!

Şablonların dışından

Bu gerçeği muhafazakârlar ve liberaller görmelidir. Cumhuriyet’in otoriterliğini eleştirmek, bu gerçeğin üstünü örtmemelidir.

1950’lerden bugüne, çok şükür kara ve hava yollarımız artık Avrupa’yı yakalamak üzeredir. Hızlı tren aşamasına da geldik. İstanbul’a büyük bir havalimanı daha yapılacak. Diyarbakır’da vatandaşlarımız Türkiye’nin çeşitli illerine yılda 1 milyon uçuş yapıyor... 

Bu başarıyı da Kemalistler görmeli... 

Şablonların dışına çıkarak böyle bakarsak belki kavgalarımızın bu kadar sert olmaması gerektiğini de görürüz.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)