Belli hükümet kafaya koymuş.. Yerel seçimleri 2013’ün ekim veya kasım ayına çekmeye çalışacak..
Beş ay önceye..
 Bunu nasıl yapacak?
Anayasayı değiştirerek!
Nasıl değiştirecek?
Ya yeni anayasa yazılırken içine katacak ya da bir maddelik değişiklikle yerel seçimleri öne çekmeye çalışacak..
*
AKP bunun niye istiyor?
 Kendince birtakım hesaplar yapmış.. Önce yerel seçimlere yüklenecek.. 26 il, büyükşehir belediyesi yapılıyor.. Başkanlarına süper yetkiler veriliyor.. Elleri kolları kırsala, köylere kadar uzanacak..
AKP önce bunu gerçekleştirmeyi düşünüyor.. Sonra; 2014’ün haziranında ‘başkanlık’  veya ‘yarı başkanlık’  veya ‘güçlendirilmiş cumhurbaşkanı’  seçimini yapmayı..
Milletvekili seçimini de aynı tarihte yapar mı, yapmaz mı daha belli değil.. Başka bir yönetim biçimine geçilecekse vekil seçiminin de yapılması lazım.. Ama orada ince hesaplar var..
Başbakanın atamayla mı, seçimle mi  belirleneceği gibi..
İktidarın hesabı bu..
*
Konumuz bu da değil..
Gelelim konumuza; yerel seçimlerin öne çekilmesine..  Merkezi yönetimin yerel yönetimlerin süresiyle oynaması, süresini kısaltması..
BİR:  Anayasaya aykırıdır..
İKİ:  Daha da önemlisi demokrasiyle bağdaşmaz..
Merkezin, yerel üzerinde bu kadar büyük tasarruf hakkı olamaz, olmamalı..
Anayasa’ya şundan aykırı.. Belediye başkanları Anayasa’ya göre beş yıllığına seçildi.. 
Peki, meclis çoğunluğu Anayasa’yı değiştirirse..
Yine olmaz..
 Cumhurbaşkanı Gül’ün de süresi değiştirildi.. Yedi yıldan beş yıla indirildi.. Hem de halk oyuyla indirildi..  Anayasa Mahkemesi seçildiği gün yürürlükte olan maddeyi dikkate aldı..
Gül’ün görev süresi yedi yıl dedi.. Aynısı belediye başkanları içinde geçerli..
*
Efendim, yerel seçim mart ayının sonuna geliyor; kar, kış kıyamet.. Merhum Yazıcıoğlu’nun helikopteri bu sebeple düştü!!
İlk defa bu tarihte seçim yapılmıyor ki.. 1984 yılından beri böyle..  Aynı dönemde altı defa yerel seçim yapılmış, bu yedincisi..
*
İyi, o zaman halka soralım..
Her zaman en doğru kararı o verir.. Halkın iradesi en üstün iradedir..
O da yapıldı.. Halka da soruldu..
 Turgut Özel 1989 seçimlerini altı ay önceye çekmek için Anayasa’yı değiştirdi.. 26 Mart’ta  yapılacak belediye seçimlerini 13 Kasım’a çekmek istiyordu..
AKP iktidarının yapmak istediği gibi.. 
Referanduma gidildi, halka soruldu..
Yüzde 65 ‘hayır’ çıktı.. 
Halkın hayır dediği ilk referandumdur..

 

Ankara hiç mi hata yapmadı?
Herkes düşmanımız..
Herkes altımızı oymaya çalışıyor..
Herkes tuzak kuruyor..
 Gizli senaristler, görünmeyen orkestra şefleri var.. Biz ne yapsak ne etsek fark etmiyor, onlar bildiğini okuyor.. Birtakım gelişmeler Türkiye’ye zarar versin  diye eğilip bükülüyor, biçime sokuluyor..
Bütün bunlar Türkiye’nin önü kesilsin diye yapılıyor.. Yükselişi durdurulsun diye..
Hâkim söylem bu..
 Kabul edelim.. Olan biteni bu perspektiften bakarak açıklayalım.. Biz doğru olanı yaptık, biz haklıyız.. Onlar yanlışı seçti, onlar haksız..
Dertleri imanları iktidara yönelik kumpas olduğu aklımızdan çıkmasın.. Meseleleri böyle analiz edelim..
*
Olur yapalım da yine de insanın aklına takılıyor..
İktidarın hiç mi hatası yok?
İktidar adamlarına göre; 10 yıldır sıfır hatayla çalışıyorlar.. (Sıfır soruna gönderme yapmıyorum. ) 
Ama kazın ayağı öyle değil..
Dış politikada zincirleme hatalar yaptık .. Mesela Irak’ta.. Saddam’dan sonra Sünni Araplarla, Türkmenlere yatırım yaptık çuvalladık..
Şii Başbakan Maliki ile papazız..  İlk başta muhatap almadığımız Kürtlerle, Barzani’yle samimiyeti ilerlemek istiyoruz; ama bu sefer araya Suriye Kürtleri girdi!..
*
Suriye politikası da yanlıştı..  Sözümüzü dinlemeyen Esad’a ceza kesmek için muhalifleri gaza getirdik, silah verdik, destek çıktık..
Zannettik ki; Esad bir, iki  hafta direnir sonra kaçar..
Kaçmadı, katliama başladı..
İç savaş çıktı.. Şimdi Esad gitse ne olur, gitmese ne olur?
Baas rejimi ile muhalefet arasında arabulucu olacağımıza, Nusayrilerle Sünniler arasını bulmaya çalışacağımıza taraf olduk.. Ülkenin yarısıyla husumet oluştu.. Başımıza bir de PYD’yi sardık..
*
Diyorlar ki; Ankara tuzağa düşürülüyor..
Hayır Ankara tuzağa düşürülmüyor, kendi kazdığı  tuzağa düşüyor..

 

Mahkzm
Sadece benim yazılarımda değil, başka yazarların köşelerinde de zaman zaman mahkûm yerine mahkzm  çıkıyormuş..
Okurlar kuşkulanmış; soruyorlar..
Özel bir anlamı mı var? Varsa biz de bilelim..
*
Çok zaman oldu..  Cumhuriyet gazetesinde başlıkların elle tek tek dizildiği dönem.. Başlık şuydu.. Cumhuriyet’i kutladık..
Mürettip dizerken ‘l’ harfini atlamış, kutadık  yazmış.. Kimse fark etmeyince gazetenin başlığı böyle çıktı.. 
Cumhuriyet’i kutadık..
Okur telefona sarılmış, (hat bulan, çevir sesini yakalayan ) özel bir anlamı mı var diye sormuştu..
*
‘Mahkzm’ da bunun gibi.. Mahkum yazıyoruz ‘u’ nun üzerine şapka koyunca bilgisayar şapkalı u’yu bazen ‘z’ okuyor.. Mesele bu..

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)