Bazen öyle duygular gelir oturur ki yüreğinize, ne derdiniz olduğunu düşünmek olur derdiniz.

Haykırmak istediğiniz susuşlarınızı ateşe atar, küllerini bırakırsınız geride tüm umutlarınızın.  İfadesizlikle yoğrulan gecelere sığınır, yalnızlığın dipsizliğinde kaybolur, ve sırtından vurmak istersiniz tüm gitmeleri.  Kaçışsız kovalamacalarda yitirdiğiniz var olmuşluğunuzu, tam da bulmak üzere iken kaybedersiniz zamanın en derinliğinde.

Çakma insanlıklara tanık olur, kanışlarınızın hükümsüzlüğünü yudumlarsınız idam sehpalarında.  Kan çanağına dönmüş gönül gözünüzle, uykularınızı rehin bırakır bir gün doğumuna, çıkarsınız dikenli umut yolculuklarına.  Herşeyin ilacı olan zamanın, aslında geç kalışlara sürüklediğini anlar, fakat tek yönlü gidilen yolda, geri dönüşlerin en imkansızlığını yüklenirsiniz omuzlarınıza.

Bütün ışıklarınız söndürülür göz alırcasına, lal konuşmalarla verilir son hükmünüz ve çığlıklarla yırtılır sağırlığınız, bir anda.   Alacakaranlıklara gark olur hayalleriniz, engin okyanusunların, tam da ortasında bulur kendinizi, yöneldiğiniz her boşlukta alabora olur yüreğiniz.

Tam da teslim olmuşluğunuzla, sitemler yağdırırken yalnızlığınıza, uzaktan gördüğünüz bir serap’a çekersiniz umut küreklerinizi ve son çırpınışlarınızı oynarsınız hayat sahnesinde.  Hem kendinizi bıraktığınız, hem de götüreceğiniz yere dalarsınız derinlemesine, boğulurcasına inişler ve nefesinizce çıkışlara sürüklenirsiniz.

Mücadele, yorgunluk verse de yokuşlarda yarım kalmışcasına, bağladığınız tüm umutlar, çözülür bir bir kördüğümlerinden aslında.  Farkedişiniz, karaya ulaşmanızda gizlidir ve çabalar anlamlaştıkça ulaşırsınız sizi bekleyen geç kalınmışlıklara.

Nefes nefese kalınmış bir vuslata sadece bir umut kala, takatinizin son demine vurmasıyla, gözlerinizi yumar ve pes etmelerin en acımasızlığına teslim olursunuz.  Son an’da bulduğunuz ümidinizi de yitirip, kendinizi bırakırsınız  kaybolunmuşluklara.

İşte o an’da, bir anka kuşu dirilir yüreğinizde.  Narince kanatlarına alır yüreğinizi  ve sonsuzluğa taşır umutlarınızı.  Dünyanın tüm sıkıntılarını izlersiniz gökyüzünden, aslında, biraz da umut taşıyan kalplerin varlığını.  Her ne olusa olsun, direnişinden asla taviz vermeyen ve geleceğe ışıklar saçan insanları görürsünüz.  Bir yetimin sıcacık bir tebessümünü,  savaşın ortasında öylece kalakalmış bir çocuğun, bitmek bilmeyen umutlarını, ölüm kalım savaşı veren insanların, her defasında daha da güçlendiğini görür, her görüşünüzde kendinizden utanırsınız.

Yeniden doğrulur, güneşe ve umuda yol alırsınız anka kuşunun kanatlarında.  Vardığınızda güneşin sıcak kucaklamasına iki melek yakalar avuçlarınızdan, yüreğinizdeki umudu bıraktığınız yere götürür sizi, bırakırlar yeniden doğuşlara.  Artık daha başka bakıyorsunuzdur hayata, ve umudunuzla yeni umutlar aşılarsınız tüm insanlığa. 

Unutmayın, umut, tam da yitirdiğinizi düşündüğünüz an’da, yeniden doğmaya gebe kalır aslında ve umudu olursunuz tüm umutsuzlukların zamanla.