Benim tek beklentim; yeni, sivil, devleti değil insanı önceleyen, demokrat ve özgürlükçü bir anayasa ile artık insanların daha fazla acı çekmediği ve huzur adasına dönmüş bir ülke.

Telefonun ucundaki ses 'Meryem Hanım, Yeni anaysa’yı konuşacağız Çorlu’da, siz de konuşmacı olur musunuz' dedi.

Kıramayacağım ismin bu teklifine olur dedim. Tabi konferansın diğer tebliğcilerini duyunca da çekinmedim değil hani. Herbiri kendi alanlarında oldukça başarılı isimlerdi çünkü.

Haberci Gazetesi ve Çorlu’daki sivil tolum kuruluşlarının ortaklaşa düzenlediği  bu konferansta, Prof. Dr Yücel Sayman, Prof. Dr Erol Katırcıoğlu, Doç. Dr Osman Can ve ben Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan moderatörlüğünde tebliğlerimizi sunduk.

Hava çok soğuktu ve buna rağmen salon hınca hınç doluydu. Dinamik ve yaş ortalaması oldukça genç bir kitle karşısında Yeni anayasayı konuşmak, gelecek adına umut verici bir deneyimdi.

Panelistlerinin hepsinin özgürlükçü ve sivil içerikte konuşmalar yapması da salondan büyük alkış aldı.

Tebliğcilerin hepsi “Bu sizin anayasanız, bu anayasayı siz yapmalısınız” sözleri karşısında kendilerine iyice güven gelen salondakilerden 10 kişi çıkıp nasıl bir anayasa istediğini anlattı.

Tebliğ  sırası bana geldiğinde ise seçimlerden bu yana kendi çapımda çevremde yaptığım anketin cevaplarını aktararak sözlerime başladım.

Aslında insanlar “Anayasa çalışmalarına siz de katılın” dendiğinde hukuksal bir sürece dahil edileceklerini sanıp çekiniyorlar. O yüzden “Nasıl bir Türkiye istiyorsun diye sormakta fayda var” dedim ve insanlara sordum.

Gelecekte “Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz?” soruma;

Başörtülü bir arkadaşım;

“Başörtümle özgürce okuyabildiğim, çalışabildiğim ve hakir görülmediğim bir Türkiye”,

Kürt bir arkadaşım;

“Ana dilimde eğitim gördüğüm, iş, aş ve barışın egemen olduğu bir Türkiye”,

Alevi bir arkadaşım;

“Cem evlerine statü verildiği, geçmişte yaşanan acıların ve kırılan kalplerin tamir edildiği bir Türkiye”,

Gayrimüslüm bir arkadaşım;

“Ruhban okulunun açıldığı, el konulan mallarımızın iade edildiği ve geçmişte yaşadığımız sıkıntılar yüzünden devletin bizden özür dilediği bir Türkiye”,

Anadolu’da Akdeniz’den Karadeniz’e kadar gittiğim yerlerde insanlara sorduğumda ise;

“Huzur istiyoruz, sadece huzur! Kimse kimsenin huzurunu bozmasın yeter.”

diye yanıt verdiler.

Bu ülkenin insanları yeteri kadar acı çekti. (Her kimlikten ve her zümreden insanları dahil ediyorum buna.)

Benim tek beklentim; yeni, sivil, devleti değil insanı önceleyen, demokrat ve özgürlükçü bir anayasa ile artık insanların daha fazla acı çekmediği ve huzur adasına dönmüş bir ülke.

Ve ben konferansta yukardaki anektodları aynen izleyicilerle paylaştım.

Ve anladım ki herkes yaralı.