Daha ilkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Sabah erkenden kalkmış, evimizin direği annemin yılda bir gün de dahi olsa, özel olduğunu hatırlatan gününü, sıra dışı bir gün etmek istemiştim. Evimizin üç tarafı da yeşildi; bahçemiz büyüktü. Elma, şeftali ve vişne ağaçları evin iki yanında, güllerimiz ise ön bahçede idi. Mahallenin değil belki o civarın en güzel vişnelerini bizim ağacımız verirdi. Abartısız erik kadar büyük ve nar gibi koyu kırmızı olurlardı... Evimiz, mahallenin en güzel eviydi, belki de mutlu olduğum içindi. Çocukluğumdan kalan en güzel anılarımla... Ama gerçekten güzeldi... Annem de o güzel evin en güzel gücü ve meleği idi.

Annemin simit almam için verdiği paraları biriktirmiş, merkezdeki Barakalar Çarşısı'na komşu kızı olan okul arkadaşımla gitme kararı almıştım. Gittiğimizde ise, onlarca yazma arasından bir tanesine karar vermiştik. Annem için pamuklu yazma olurdu da, içinde polyester karışımı olamazdı. Çiçekleri küçük, sade fakat zarif olmalıydı... Tezgahtar ağabey, seçimimde yardımcı olmuştu. Annem güzel kadındı... Güzelliği halen var olsa da, o gün bir başka güzeldi. Gücüm tek yazmaya yetmişti. Belki de az simit yeseydim, bir değil üç tane de alabilirdim...

Evet bir tane aldım! Eve geldim. Nuran Abla'ma gösterdim. "Annem kesin beğenir" dedi. Şiirimi de önce ablama okudum; provası tamamdı yani. Babam Avrupa'da olduğu için haftada bir telefonda konuşurduk. Henüz evlerde telefon pek yoktu. Arayacağı zaman, Demirciler Çarşısı’ndaki iş adamı olan dayılarımı arardı. Dayımlar, bir iki gün öncesinden, "Bacı gel, eniştem arayacak." derdi. Sonra, biz de giderdik. Anneler Günü’nü, biz, hep biz bize annemizi severek geçirirdik. Ama güzeldi be... Tertemiz, özel, neşeli günlerdi o günler.

Gelelim bana! Ben, gazete kağıtını almış, kocaman Alman bandıyla hediye paketi gibi sarmıştım. Evdeyiz. Küçük odaya annemin yanına gittim, "Anne" dedim. Baktı bana. Uzattım gazeteyi. O bakarken kağıta, ben de annemin yüzüne bakarak, hazır ol duruşunda şiirimi okudum. Heyecanlıydım ki sormayın. Anneme okuduğum ilk şiirimdi. Annemin nasıl bir tepkisi olacak tahmin edemezdim de... Nereden bileyim ne de olsa bir ilkti bu...

Anneciğim

Anneciğim seni ben,

Çiçeklerden, yemişten,

Sarı saçlı bebekten,

Canımdan çok severim.

Gitme hep yanımda kal,

Beni kollarına al,

Pembe gülden daha al,

Yanağından öperim.

(Melahat UĞURKAN)

Elini öptüm. "Anneler Günü’n kutlu olsun Anneciğim" dedim. Annem uzandı, minik beni öptü. Sarıldı. Dolu gözlerle -sessizce- ağladı... Biliyordum, mutluluk gözyaşlarıydı… Küçük bedenim halen asker gibi bekliyordu karşısında! Sevdiğim, en çok sevdiğim o güzel annenin… Annemse, şiire bayılmıştı. Gazete arasından çıkan yazmaya şaşırmış, beğenmiş ve mutlu olmuştu. Hayatımda en güzel hediyeydi... Belki de en güzel teşekkürü de almıştım… Hatta teşekkürü etmiştik birbirimize; ana kız! Her dakikasını dün gibi hatırlıyorum.

Annem, sağlıklı, mutlu ve huzurlu ömrün olsun. Senin gibi diğer annelerin de... Anneler Günü”müz kutlu olsun.

Var mı sizin de böyle hatıranız?

Hülya Kars