Sarımsağın ismi sarımsaktır. Kötü kokulu tombul  fıstık veya tadı acı fındık diyemezsin. İsimler nasıl konmuş, kimler koymuş bilmiyorum ama her dilde her nesnenin, olayın, maddenin, sebzenin, meyvenin ismi farklıdır. Ancak özel kişi ve yer isimleri, farklı dillerde farklı yazılsa da anlamı aynıdır.


Çok yazmak iyi bir huydur, yazmanın zararı yoktur. Ama çok konuşmak iyi bir huy değildir. Çünkü yazdıkça kendini boğulmaktan, bataklıktan kurtulmuş gibi, ferahlamış hissedersin ama konuştukça batarsın. Konuştukça batmamak için psikolog, psikiyatr, danışman, yaşam koçluğu gibi yeni meslek türleri icat edilmiştir.


Türk milletinin ismi de Türk milletidir. Azeri, Özbek, Oğuz, Türkmen, Kazak, Kırgız, Başkurt, Yakut, Uygur,  Makedonyalı, Balkanlı, Trakyalı, Rumelili, Ahıskalı, Dağıstanlı gibi tanımlamalar ayrıntıdır. Bu ayrıntıları Çin, Rus, Sırp, Bulgar, Yunan yönetimleri, oralardaki Türk halklarının Türklük duygularını, kültürlerini, dillerini unutmaları için özellikle planlanmış ve ileri sürülmüştür.
Öyle ki, Ruslar herkesi Sovyet yapmak için ,herkesi Ruslaştırmak için  ‘’ Azeri, Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız halkları farklı , ayrı uluslardır. Ruslarla yakın akrabadırlar. Türk ulusu ile hiçbir bağları, ortak noktaları, tarihi birliktelikleri yoktur ’’ tezini işlemişlerdir. Bulgarlar ise tarihte acı acı gülümsediğim, içimi burkan, gönlümü acıtan soydaşlarımız olmuştur. Yanlış ifade etmeyeyim sakın ! ‘’ Bulgaristan Türkleri !’’ demiyorum, Evet! Bulgaristan Bulgarlarının ta kendilerinden bahsediyorum. Aslında Peçenek ve Oğuz Türklerinin devamından başka bir halk değillerdir. Ama Rusların, Sırpların asimile çalışmalarının başarılı olmalarının neticesinde  soy, sop, millet değişimine uğrayan bir halk örneğidir. Kısacası Bulgarlar, en az Bulgaristan Türkleri kadar Türk oğlu Türk’tür ve ne yazık ki kendilerini çok ayrı, farklı soylar, milletler sanarak ve Türkleri de kendilerine düşman belleyerek onlara en acı, en kötü düşmanlıkları, zulümleri yapmışlardır. Buna da Bulgar Türklerinin özellikle kendileri değil, onların başındaki politikacıların, siyasetçilerin, hükümetlerin kasıtlı politikaları ve girişimleri yol açmıştır. O politikacıların, hükümetlerin arkasında da bazen Rus, bazen Sırp, bazen İngiliz entrikalarının kuvvetli izlerini görürsünüz.


Tarihçiler, gerçek tarihçiler milletlerinin, halklarının ve bu dünyanın gerçek gözleri, kulakları, dilleri, sözcüleri, kayıtçıları, tercümanları olmuşlardır ama maalesef bu dünyanın yetiştirdiği gerçek tarihçi parmakla gösterilecek kadar çok azdır.
Bugünden, 2000,milenyum dedikleri yıllardan itibaren dersek, gelecek kuşakların güvenle okuyacağı tarihçi yoktur ve gelecek kuşaklar bir konuyu araştırmak istedikleri zaman ; bugün  veya yakın hatta uzak gelecekte ; facebook,  twiter, blog, Google+1 sayfalarından, İnternet sitelerinden bakmakla yetinmek zorunda kalacaklardır  ki , ve göreceklerdir ki, bir konu, bin değil, binlerce ayrı biçimde, farklı şekilde anlatılmış ve hiç birisi de diğerlerine hiç benzemiyor, ötekilerle hiçbir ortak çizgi, nokta taşımıyor.


Milattan önceki zamanlardaki devlet, millet, halk isimlerine bakın!  Orta çağdakilere bakın!  Birinci Dünya Savaşından 100 yıl öncekilere bakın!  Birinci dünya savaşından 5-10 yıl sonrakilere bakın!  İkinci Dünya Savaşından sonrakilere bakın!  Siyasi coğrafya, siyasi harita sürekli format, şekil, biçim değiştiriyor. Yeni milletler icat edilmeye çalışılıyor, eski ve asıl milletlerin tarihteki izleri silinmeye çalışılıyor.
Bunları kimler ve niçin yapıyor? Tabi ki bunları sömüren, kapitalist veya komünist ülkelerin hükümetleri, dünyaya hükmetmek isteyen ülkeler in veya dünyaya efendi  olmak isteyen devletlerin yöneticileri;  danışmanlarının ,akil adamlarının kendilerine verdikleri stratejik yöntemler, akıllar gereği yapıyorlar.’’ Böl ve yönet! ’’ taktiği eskimeyen bir taktik olarak uygulanıyor.


Kimi hükümet sözcüleri de diller, dinler, kültür birliği gibi palavralarla global, tek kutuplu, tek merkezli bir dünya kurulmasının insan ırkı için ne kadar hayırlı, uğurlu olacağını açıktan veya dolaylı olarak insanların beyinlerine nakış gibi, 1o değil, 20 değil, 50 yıl, 100 yıl süren sabırlı ve sinsi çalışmalarla işlemeye çalışıyorlar. Bunlara kampanya, propaganda, psikolojik harp deniliyor.


Bu işlemelerin neticesinde teröristlere uluslararası yasal kimlik kazandırılıyor veya sadece var olma haklarını kullanmak isteyen gruplar terörist damgası ile damgalanıyor. Çin hükümetinin, ABD hükümetinin, Rus hükümetinin, Türk Hükümetinin, Alman hükümetinin, Fransız hükümetinin terör örgütleri isim listeleri alfabetik sıraya göre  her yıl değişiyor, her yıl veya 6 ayda bir bu listeye başka isimler ilave ediliyor veya bazı isimler bu listeden çıkartılıyor ve her devletin, her ülkenin bu isim listeleri çok farklıdır ve her devlet içinde, her hükümet, yönetim değişikliğinde bu isimler yine çok farklı bir hal alıyor.


Çin’in terörist örgütleri ABD için iyi bir grup olabiliyor. Türkiye’nin dost grupları İngiltere ve Almanya ve Rusya için terör örgütü olabiliyor. İsimler önemli demiştim. ’’ Terörist  ‘’ İngilizce bir sözcük ve korku, dehşet kelimelerin temelinden türemiş. Korku ve dehşet saçan demektir. İstediklerini kabul ettirmek için baskı, yıldırma, şiddet uygulayandır. Ama teröristin, terör gruplarının istekleri asla bitmez, son bulmaz. Verdikçe daha da ister. Verdikçe aslında teröristin isteme iç güdülerini beslemiş, iştahını açmış, onu heveslendirmiş ve cesaretlendirmiş olursun.


Teröristler kendilerinin terörist olarak isimlendirilmelerine çok kızarlar ve satılmış, hain, iki yüzlü, sinsi, teröristlere çalışan hükümet üyeleri de teröristlere verdikçe verirler ve onlara asil kahramanlar muamelesi yaparlar, onların heykellerini dikmelerine aylarca seyirci kalırlar, birilerinin canına tak deyip o heykeli yıkınca da niye yıktın diye yıkan kişi hakkında soruşturma açarlar, teröristlere terörist denilmesini yasaklayan kanunlar çıkartırlar.


Bu terör gruplarını kuran aslında komünist veya kapitalist veya diktatörlükle idare edilen yönetimlerin  çalışmaları resmi yasalar ile güvence altına alınmış olan  devlet istihbarat teşkilatlarıdır.


Çünkü üçüncü dünya savaşları bu şekilde sürdürülmektedir.
Kimin istihbarat teşkilatı daha iyi entrika çeviriyorsa, teknolojiyi kim daha sinsi ve isabetli kullanıyorsa ve doğurdukları, emzirdikleri terörist yavrularını kim daha güçlü tosunlar haline getiriyorsa işte o istihbaratçıların hükümetleri kazanan taraf olmaktadır.


Bana göre herhangi bir devletin aleyhine faaliyet sürdüren her silahlı veya silahsız örgüt, dernek, vakıf terörist bir gruptur. Bana göre bir kişiyi dahi isteyerek öldürmüşse o grup terörist bir gruptur.
Bana göre herhangi bir terör grubuna (kendi ülkesinin listesinde yer almasa bile, eğer başka bir ülkenin listesinde yer alıyorsa) maddi, lojistik, stratejik, cephane, istihbarat, teknoloji, silah, asker, hukuk yardımında bulunan bir devletin hükümeti de terörist bir hükümettir.


Ben bu grupları seviyorum, onlar aşk ile Allah için, millet için, din için savaşıyorlar diyen insanlara, hükümetlere itibar etmek bile bir vebaldir.


Bu dünyanın haritasını , siyasi coğrafyasını her 50 yılda bir değiştirmek zorunda değiliz. Artık dünyanın siyasi haritasını değiştirme heveslerimizi bir kenara bırakalım ve gerçekten global hizmet niyetleri taşıyorsak, açlık, susuzluk, kuraklık, işsizlik, uyuşturucu, bulaşıcı ve salgın hastalıklar, gıda ve biyolojik yozlaşmalar, çevre kirliliği, bilgi kirliliği, psikolojik ve sosyolojik kitlesel sorunlar gibi tehlikelerle uğraşalım ve bunun da kimseye saldırmadan, kimseyi öldürmeden yapalım.


Soğan soğandır, sarımsak sarımsaktır. Elma elmadır. Ekmek ekmektir. Tadı, besin değeri, lezzeti önemlidir. Bunların isimlerini ve genetik çalışmalarla tatlarını ve biçimlerini değiştirmek hayır getirmez. Karışıklığa, kaosa yol açar. Biyolojilerimiz, genetik yapımız bir gün gelir çıldırabilir!


Terör gruplarını destekleyen devletlerin hükümetleri (sanırım tüm devletlerin hükümetleri bu işin içindeler) aslında kendi çocuklarının, kendi torunlarının bastıkları toprakların altlarını oymaktadırlar veya onların içtikleri suya kezzap dökmektedirler.


Birleşmiş Milletler dediğimiz teşkilat bile aslında Birleşememiş, Birleşmeyi başaramamış milletler teşkilatıdır ki, 2024 senesinin 22 ağustos itibarı ile bu dünyada kaç yasal devlet vardır, hangi terör grupları vardır? Bunu bile cevabını veremez haldedir.


"Yazı yazma helaya, başın girer belaya ’’ derdi bize ilk okuldaki öğretmenlerimiz ama bunu hela duvarlarına ve kapılarına küfürlü sözler yazan arkadaşlarımız için söylerlerdi. Şimdi bu sözü gerçekleri yazan gazeteciler, yazarlar için söylemek isabetli olur. Çünkü gerçekler demek hükümetlerin ve onların istihbarat teşkilatlarının pislikleri demektir. Onlar hakkında yazmak en az lağıma ,helaya yazmak kadar pistir ve tehlikelidir ve insanın başını belaya sokar.


En son bir Amerikalı gazeteci bir terör grubu katili tarafından vahşice öldürüldü. Bu ölümün sorumlusu bu terör grubundan çok bu gruba  destek vermişse eğer veya seyirci kalmışsa;  ABD, Rus, Çin, İngiliz, Arap, İsrail, Alman, Fransız veya başka hükümetlerinin istihbarat teşkilatlarından  başkası değildir.


Bu kadar aklı başında, bu kadar ekonomiye, teknolojiye, askere, polise, istihbarat teşkilatına sahip devlet varken, bu terör gruplarının, bu uyuşturucu şebekelerinin, bu mafya teşkilatlarının bu dünyada işi nedir? Cevabını ben vereyim, bazı hükümetler tarafından veya bu hükümetlerdeki bazı yetkili, etkili şahıslar tarafından insanlığı terbiye etmek bahanesi ile insanlığın kanını emmek isteyen bu örgütler desteklenmektedir.


Vedat Kuşaklı

[email protected]