Her şey 4 yaşındayken babasının kucağına oturtarak verdiği birkaç yudum içki ile başlıyor. Zamanla bağımlılığa dönüşen bu durum Derya K.’yı, misafirler için düzenlenen içkili akşam yemeklerinde yarım kalan kadehleri içmeye kadar götürüyor. 4 yaşından itibaren gece yarılarına kadar uykusuz kalan ve 7 -8 yaşlarında kendi deyimi ile aktif içici hale gelen Derya K.’nın çocuğu da alkole bulaşmış. Derya K., daha rahat içki içebilmek için çok sevdiği üniversiteden ayrılmak, doktorasını yarım bırakmak zorunda da kalmış. İçki yüzünden yuvası da dağılan Derya K.’nın ailelere tek bir sözü var: “Çocuklarınıza gerçek sevgi ve güveni verin. Çocukları her şeyden koruyan tek şey bu.”

Derya K. (44), alkolü bırakmak isteyenlerin bir araya geldiği 'Adsız Alkolikler (AA)' adlı gruba katıldıktan sonra alkolü bırakabilmiş insanlardan sadece biri. Son 6 yıldır ağzına likörlü çikolata bile koymamayı başarma noktasına gelmiş. Bununla birlikte ‘kayma’ tehlikesinin farkında ve bu bilinçle iradesini hep canlı tutmaya çalışıyor ve şöyle devam ediyor: “Alkolizm bir hastalık. Hem de aslında iyileştirilemeyen bir hastalık. Sadece durdurulabilir. O da ilk kadehi almayarak mümkün. Biz adsız alkolikler de sadece bir gün içmemeye çalışırız. Her sabah içmeyeceğim ben diye kalkar, her akşam bugün içmedim diye şükrederiz. Ve şunu çok iyi biliriz: Bizim için bir kadeh çok, bir kasa azdır.”

İlk içki ile tanışması, şu anda 76 yaşındaki babasının, kucağına oturtarak verdiği birkaç yudum. Derya K. bu ilk yudumu ve sonrasında kendini alkol bağımlığına kadar götüren süreci şu cümlelerle anlatıyor: “Babam kucağına alır, 3- 4 yaşında bana içki içirirmiş. Ben daha sonra öğrendim. Kendimle ilgili 7 -8 yaşlarımı hatırlıyorum. İçkili akşam yemeklerinde misafirler geliyor. Biz akşam 8 gibi yatmak zorundayız. Tabii çok kızıyorum buna: Herkes eğleniyor ben yatıyorum... Gecenin ilerleyen saatlerine kadar gözlerim açık bekliyordum. İnsanlar içsin, muhabbete dalsınlar, sağda solda bardakları kalsın. Gizli gizli kalkıp koltukların arkasından sürünerek yarım kalan bardakları içiyordum. Yani benim alkole başlama yaşım 3 -4, aktif hale gelmem 7-8; fakat tam anlamı ile dağıtma dönemi, tamamen kontrol kaybı diyebileceğimiz dönem yaklaşık 30'lar. Ondan sonra dağıtmaya başladım. Her gün düzenli içicilik, kontrol kaybına kadar gidiyor.”

TÜM ÇOCUKLUĞUM İÇMENİN NORMAL OLDUĞU BİR KÜLTÜRDE GEÇTİ

Çocukluğunun içmenin normal bir olduğu bir kültürde geçtiğini anlatan Derya K., “Fakat babam da bence bir alkolikti. 76 yaşında ve hala içer. Ciddi bir alkolik ama o alkolikliğinin farkına varmadı. Ona çok kızgın idim. İnanılmaz bir kin, inanılmaz bir öfke… Kendi bedenime, ondan bir parça olduğum için zarar vermek istediğim ve zarar verdiğim anlar bile oldu. Ama bu sadece bana zarar verdi. Babamın ruhu bile duymadı. Onu affettim, ama bu hiç kolay olmadı. Ama adsız alkoliklerde şunu da gördüm ki, içki içmenin normal olduğu bir kültürde büyümek ya da büyümemek alkolizmin sebebi değilmiş. Sorunlu bağımlı bir bünye ile dünyaya gelmekmiş. Bir şekilde bir maddeyle aktif hale gelen bünye o maddeyi sonuna kadar kullanıyor. Benim başka kardeşlerim de var. Onlar alkolik olmadı.” diyor.

“KIRMIZI ŞARAP FAYDALIDIR DİYE, ÖZEL GÜNLERDE KÜÇÜK BİR KADEH DE 9-10 YAŞINDAYKEN OĞLUMA VERİRDİM”

Derya K. aynı zamanda iki çocuk annesi. Şöyle devam ediyor: “Yılbaşında birer kadeh biz içerdik. Küçük bir bardak da oğlanlara verirdim. Özellikle küçük oğlanda bağımlılık hastalığı varmış, ben aktif hale geçirmişim, ben ne bileyim? Bilmiyordum. 9-10 yaşında küçük bir bardakla, yılbaşı sofrası, mumlar, çın yapıp içerlerdi. Bana kötü gelmiyordu ki. Kırmızı şarap yararlıdır, kan dolaşımını hızlandırır, kan yapar... Bunlar da bizim bahanelerimiz. Arada küçük bir kadeh iyidir, yararlıdır. Şimdiki aklım olsaydı, mümkün değil vermem. Neden vereyim, deli miyim? Ama o zaman deliymişim. Hiç düşünmedim, sorgulamadım, kendi bildiklerimi doğru sandım. Sanırım en büyük tehlikemiz de bu. Herkes doğru bildikleri üzerinde kendisini kilitliyor. Bu kilitlemenin çok yanlış olduğunu gördüm.”

12 YAŞINDAKİ OĞLUM NEREDEYSE ALKOL KOMASINA GİRİYORDU

Derya K.’nın oğullarından birinin başına gelen ise canını oldukça yakmış. İçelim, eğlenelim düşüncesi ile 12 yaşındaki küçük oğlunun, neredeyse alkol komasına girdiğini anlatıyor: “Küçük oğlum ile ciddi bir sorun yaşadık. Birkaç denemesi oldu. Denemelerden bir tanesinde alkol komasına ramak kala hastaneyi dağıtma, yaş 12 ve tamamen kontrolden çıkma, hiçbir şey hatırlayamama, arkadaşlarına da hastanenin eşyalarına da ciddi zarar verme… Ertesi gün konuştuk. Neden? Nasıl oldu? Ne hissediyorsun? Çocuk renkten renge girdi. Bir pişmanlık, bir utanç bir suçluluk duygusu… Kendini kötü hissettiğini söyledi. Ben de o zaman bunu tamir edebiliriz dedim. Madem kendini kötü hissediyorsun… Ne yapacağım? Önce dedim babanı arayacaksın ve durumdan haberdar edeceksin. Sorumluluğunu üstlen. İkincisi hastaneye gideceğiz, doktordan, hemşireden özür dileyeceksin. Orada bir şey kırıp döktüysen ödeyeceksin. Hastane masraflarını babaannen karşılamış, 175 lira tutmuş. Bu borcu ödeyeceksin. Arkadaşlarınla konuşacaksın, ağabeyine seni taşıdığı için teşekkür edeceksin.”

“ESKİ KAFAM OLSA, OĞLUMLA KADEHİ TOKUŞTURUR BİRLİKTE İÇERDİM"

Bu yaklaşımı alkolü bırakma sürecinde tanıştığı 'Adsız Alkolikler' grubundan öğrendiğini söyleyen Derya K., “Yani çocuğa kendi sorumluluğunu tamamen yüklemek. Madem pişmansın, madem utanıyorsun, madem suçluluk hissediyorsun bunları yapacaksın. Yapmak istemiyorsan sen bilirsin. Sorumluluğu ona yükledim. Bu çok işe yaradı. Eski kafa olsaydı, afiyet olsun oğlum derdim, onunla kadeh tokuştururdum, gel birlikte içelim diye; 12 yaşında çocukla bara giderdim. Bunu yapardım.” diye konuşuyor.

“ALKOL BAĞIMLISI KİŞİLERİN ARKASINI TOPLAYIP, HATALARINI ÖRTMEK SEVGİ DEĞİL”

Alkol kullanma eğilimi olan ve bunu sorun haline dönüştüren insanların arkasını toplamak, onun hatalarını örtmeye çalışmanın sevgi olmadığını söyleyen Derya K., “İnsanlar benim hakkımda kötü bir şey düşünmesin düşüncesinden kaynaklanan şey, kibir duygusundan başka bir şey değil. Her şey yolunda görüntüsü vermek. O benim kibrimi gösteren bir şey. Kimse benim hakkımda, çocuklarım hakkında kötü düşünmesin diye olayı örtüyorum demektir. Ama bunu deşifre etmesini istemek, sorumluluğunu üstlenmesi ve bunun bedelini ödemesini sağlamak olayı çözdü.” diyor.

“GİZLİ İÇİCİ İDİM, PEK ÇOK KADIN ALKOLİK ÖYLE”

“Alkolü bırakmam çocuklar sayesinde oldu diye düşünüyorum.” diyen Derya K. şöyle devam ediyor: “Bende hastaneler, sürünmeler, rezil rüsva olmalar gibi şeyler o kadar olmadı. Ben gizli bir içiciydim. Pek çok kadın alkolik öyle. Akşam, kocası çocukları yattıktan sonra, bir şişeyi dikip yatan cinstendim. Dışarıda fazla içmeyip, iyi görünen, şirin görünen, iyi kadın, iyi iş kadını, iyi anne… Fotoğraf öyle. Akşamları içiyordum. Ondan sonra iş konusunda yavaş yavaş verimsizlikler oluşmaya başladı. Düşüşler, yalan söylemeler… Sabah telefon açıp, ‘bugün biraz rahatsızım gelemeyeceğim’ demeler. Halbuki gece deliler gibi içmişim. Arkasından büyük bir utanç, suçluluk, becerememeler… Her şeyi birbirine karıştırmalar… İnanılmaz bir öfke… Sabahları gergin çelik tel gibi kalkıp, birden parlamalar, her şeyi yakıp yıkma... Öfke çok kötüydü. Ondan çok rahatsız oldum. Ve iş yapamama. Kabiliyetimi yitirmeye başlama... Beni çok korkuttu." En çok da doktorasını yarım bıraktığı için üzüldüğünü dile getiren Derya K. “Ama afla geri döndüm. Yapıyorum şimdi.” diyor.

“EŞİM DE ALKOLİK AMA ARTIK AYRIYIZ”

Eşinin de alkolik olduğunu dile getiren Derya K., “Bırakmasını bir sene kadar bekledim. O süreç, ‘Bu iş böyle gitmiyor, bir şeyler yapmalıyız, yuvamız dağılıyor.’ demekle geçti. En son, ‘ya biz ya şişe’ demiştim ona. Şişeyi seçti. Peki, dedim o zaman. Yapacak bir şey yok. Allah yolunu hayretsin dedim ve bıraktım. Tabii kolay olmadı affetmek. Hala zaman zaman öfke dalgaları gelip gidiyor, ama onları kontrol edebiliyorum çok şükür.” şeklinde konuşuyor.

“GELECEKTEN UMUTLUYUM. KARA BULUTLAR DAĞILDI”

Temiz geçen yıllar ile birlikte geleceğe yönelik umutlarının da artığını söyleyen Derya K., “Artık kara bulutlar dağıldı. Adsız Alkoliklere 37 yaşında başladım. O zaman çocuklarım 7 -9 yaşındalardı, şimdi 15-17’ler. 37 yaşında hayat bitti diye geldim ben buraya. Bırakmamdan sonra ilk üç ayda kaymalarım oldu. 5 -6 kere. Şu anda alkol benim için çok tehlikeli. Kendim ve çevrem için kesinlikle dokunmamam lazım. İçinde bir damla likör olan çikolatayı bile yememem lazım. Uzak da duruyorum zaten.” şeklinde konuşuyor.

ÇOCUKLARI HER ŞEYDEN KORUYAN, SADECE GERÇEK SEVGİ VE GÜVEN

Derya K.’nın tüm bu yaşantılardan sonra tek önerisi ise özellikle anne ve babalara: “Aslında söylenecek çok şey var, ama bunu söylemek o kadar zor ki. İki cümle ile özetlemek mümkün. Ama her bir kelimenin altı çok dolu. Başından itibaren çocuk sahibi olurken ve çocukları dünyaya geldikten sonra, aileler onlara gerçek sevgiyi ve gerçek güveni versinler. Sevgi adı altında anladığımız şeylerin çoğunun fasa fiso olduğunu öğrendim. Hepimiz bir paket program alıyoruz. Sevgi şudur diyoruz. Hayır, sevgi o değil. Güven şudur diyoruz, hayır güven o değil. Onu çok iyi öğrendim. Gerçek sevginin peşine düşsünler ve gerçek güveni sağlasınlar. Çocuklarımı koruyorum diyerek onları kontrol etmeye çalışmasınlar, denetlemesinler, yönetmesinler, baskı uygulamasınlar. Onu seviyorum demek en iyi okullar, en iyi kitaplar, en iyi oyuncaklar… Hayır bunlar sevgi değil. Aslında bunların hiçbirine teknik olarak ihtiyaç da yok. Varsa para tabii ki yapılır, ama bunların hiçbirine ihtiyaç yok. Sadece sevgi ve güven. Çocukları her şeyden koruyan tek şey bu.”

“BENİM EN BÜYÜK HATAM, KENDİ DOĞRULARIMIN İÇİNE HAPSOLMAK OLMUŞ”

Ailelerin kendilerini sorgulaması gerektiğinin söyleyen Derya K. “Çocuk psikologları, ‘Bize gelen çocukların yüzde 98’i çok sağlıklı. Sorun hep annelerde babalarda.’ diyor. Anneler ve babalar kendilerini lütfen sorgulasın. Sadece doğru bildiklerini yapmasınlar. Doğru bildiklerinin doğru olup olmadığını da sorgulasınlar. Lütfen sadece bu. Herkesle konuşsunlar, fikirlerini alsınlar, zenginleşsinler. Benim yaptığım en büyük hata buymuş. Kendi doğrularımın içine hapsoldum. Biraz önce verdiğim örnek, ‘küçük bir kadeh kırmızı şarap yararlıdır.’ Ayrıca 'Bir anne çocuklarını korur, korumak için kendisinin dediği her şeye itaat etmek zorundadırlar, itaat etmiyorlarsa anneyi sevmiyorlar demektir.', 'Çok yoruldum, bir tek atarsam yorgunluğum geçer', 'Beni ilgilendiren konularda her şeyin en iyisini ben bilirim, kimse de buna laf edemez' gibi daha nice niceleri. Kızmak, öfkelenmek, kin duymak doğrudur diye düşünüyordum. Birisi bana haksızlık yaparsa bunları hissetmek ve ona ‘kötü’ bir şey yapmak ya da onu silmek doğrudur diye düşünürdüm. Yanlışmış. Birisi şunları şunları yapıyorsa bana değer veriyordur, yapmıyorsa vermiyordur derdim. Bu da yanlışmış. Her şeyin altından kalkabilecek kadar cesur görüyordum kendimi. Cesaret şöyle dursun, kendime ve başkalarına karşı çok korkakmışım. Kısaca, beni alkolizme iten düşünce ve duygu yapımı, alkol almaya başlayınca daha da karmaşıklaştırıp çözülemez hale getiren benmişim. İçebilmek için yanlış düşünmem ve yanlış hissetmem gerekiyordu. Kendime acıdım içtim, coştum içtim, kızdım içtim... Bu kadar bahane gerçek dünyada bulunmuyor elbette. Dedim ya alkolizm bir hastalık. Fiziksel, ruhsal ve zihinsel bir hastalık. Bunların hepsini iyileştirmek ve bu hastalıkla birlikte yaşanır hale gelmek kolay değil, ama değer bence. Hayat bitti derken başladığım yeni hayat bunun bendeki kanıtı. İsteyen herkes de bunu elde edebilir. Çevrenizde bir alkolik varsa, zengin-fakir, çocuk-genç-yaşlı, üniversiteli-işçi, kadın-erkek-transeksüel-biseksüel hiç fark etmez; bu kişiler alkolden vazgeçmek istiyorlarsa çare Adsız Alkolikler olabilir. İstemiyorlarsa ağzınızla kuş tutsanız onları iyileştirme şansınız olmaz. Tıp dünyası da bu bulguyu destekliyor. Boşuna kendinizi harap etmeyin derim.”


(Cihan)