Bugün, geçtiğimiz hafta bir kadın derneğinde, az da olsa kulak misafiri olduğum bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.  Bu konuya tanık olduktan sonra bir kez daha anladım ki, her ne çeşidi olursa olsun, kadına karşı uygulanan şiddet, tüm Dünya kadınlarının kanayan yarası olmuş durumda.

Konumuzun başrolünde, 19 yaşındaki Pakistan asıllı bir genç kızımız var.  Son umut olarak görüp kapısını çaldığı dernekte, dernek başkanına, içinde bulunmuş olduğu kör düğüm halini anlatmaya başladı.

Bu güzel genç kız, babası ve ailesi tarafından hiç görmediği ve tanımadığı, aynı zamanda da Pakistan’da yaşayan bir adamla evlendirilmek isteniyor.  Düşünsenize, içinde bulunduğumuz yüzyılda, bu yöntemle evlendirilecek ve evleneceği kişiyi de evlendiği gün görecek!

Genç kızın, aynı zaman da uzun süredir yaşadığı bir birliktelik ve bu birliktelikten beklediği bir bebeği var.  Kızın ailesi, dedikleri kişiyle evlenmeyi kabul etmediği taktirde kendisini ölümle tehdit ediyor.  Ve bu genç kız çaresizlik içinde kendisine umut kapıları arıyordu.

İşte, kimisi koca tarafından şiddete maruz kalırken, kimisi de malesef ki onu bir ömür boyu koruması gereken babası tarafından şiddete maruz kalmakta.

Ya olacak, ya ölecek!

Ya ömrünü esir olarak, sevmediği bir adam ile geçirecek, ya da ölümü seçecek!

Ya bu dünya’da yaşayan bir ölü olacaksın, ya da öbür dünya’ya göçeceksin!

Ve bu iki ölüm şeklinden başkasını da seçme hakkın olmayacak!

Aslında bu seçeneklerin çıktığı tek yol, ona açıkça intihar et demektir...

Ne kadar adil(!) bir seçme hakkı, öyle değil mi?

Bu şekilde, türlü bahaneler ile ölüm tehdidi alan ne kadar kadın var?  Bunun cevabını hiç birimiz net bir şekilde veremeyiz.  Kocasından ayrılmak istediği, sevdiği insanla evlenmek istediği ve istemediği bir adamla evlenmediği için ölüm korkusuyla bastırılmaya, susturulmaya çalışılan tahmin bile edemeyeceğimiz kadar çok kadın var.  

Susmayan kadınların da birçoğu cinayetlere kurban veriliyor malesef. 

Bu konuyu başka bir açıdan da ele alırsak, özellikle Türk ve benzeri kültürü almış olan erkekler, kadının okumasını ve çalışmasını istemez.  Fakat zamanımıza baktığımız da, eskiden anneler kızlarını ev kızı olarak yetiştirirken, şimdi okutmaya ve meslek sahibi yapmaya uğraşıyorlar.

“Aman kızım oku, kimseye muhtaç olma!”

“ Yarın öbürgün başına birşey gelse kendine bakabilmelisin.”

“ Elin adamına güven olmaz, kendini kimseye ezdirme” gibi nasihatler ile kızlarını, belkide kendi başlarına gelen yada tanık oldukları şiddet ve baskıdan ötürü koruma iç güdüsü ile hareket ediyorlar.

Tabi bu durum, toplumumuzda ki birçok erkeğin hoşuna gitmemekte, tabiiki istisnalar hariç.  Kadınların bu duruma gelmesine sebep olan faktörler için, yaşanan ekonomik zorluklardan da bahsetmek mümkündür, fakat konumuzu şiddet açısından değerlendirdiğimiz için, bu faktörü kesinlikle ele almamız gerekir.

Olaya bu açıdan bakıldığında, çevre de tanık oldukları aile içi şiddet, kısa süren ve mutsuz geçen evlilik hayatları bulunan genç kızlar evlilikten korkar, ve gard alırcasına bir tedirginlikle başlarlar hayata.   Zihinlerde oluşan soru işaretlerine cevap bulamaz ve erkeklere karşı olan güven duygularına yenik düşerler.

Tabi, konumuzun özü olan Pakistan’lı kızın da başına gelen durumu göz önüne alırsak, babalardan görülen bu şiddet türleri de, kızların hayata karşı yenik bir adım ile başlaması sonucunu ortaya doğurabilir. 

Gözlemlerimden edindiğim kanaate göre, evde şiddet ve baskı olduğunu düşünürsek, okuyup bir meslek sahibi olmayan kızlar, genelde babalarından gördükleri  baskı ve şiddet’den kaçmak için, iki çift tatlı söze kanıyor ve daha henüz tanımadığı bir insanla evliliğe adım atabiliyor.  Tabi sonunda her ne kadar mutlu olabilme ihtimali olsa da, genelde kabus dolu bir evlilik yaşama ihtimali daha ağır basıyor.

Kimisi de, babalarının “bu adamla evleneceksin!” dediği kişiler ile evlenmek zorunda kalıyorlar.  Sonra da ayrılık söz konusu olduğunda “bu evden gelinlikle çıktın ancak kefenle geri dönebilirsin!” cevabına muhattab oluyorlar.

Okuyan kızlar ise , evde gördükleri şiddet ve baskıya karşı, kendilerini daha da güçlü kılmak adına, hayata büyük bir hırsla başlayıp, evlenmeyi dahi düşünmeden hayat maratonuna hızlı bir şekilde geçiş yapıyorlar.  Amaçları genelde, iyi bir meslek edinip kafalarında oluşturdukları “ideal erkek” tipini bulana kadar evlenmemek veya kariyer yapma hırsıyla hiç evlenmemek olabiliyor.

Tabi bu anlattıklarım, şiddet görmüş veya tanık olmuş kızların durumlarını anlatıyor.  Bu durumda bütün iş öncelikle babalar’a düşüyor.  Evlatlarınızı koruyun ve her ne şekilde olursa olsun, kız evlatlarınıza sonuna kadar sahip çıkın. 

Yarın öbürgün elden ayaktan düştüğünüzde ilk kapısını çalacağınız ve hatta çalmanıza bile fırsat vermeyecek birisi var ise, o da evladınız olacaktır.  Şefkat kanatlarınızı evladınıza şimdiden dolayın ki, sizden bu vicdanı öğrenmiş olan evladınız da ihtiyacınız olduğunda sizi şefkat kanatlarıyla sarmalayabilsin.

Artık, şiddet’ten uzak, sevgi dolu ve mutlu olan aileler görebilme dileği ile...