Sevgili Okurlar,


Bir süredir ara verdiğim yazılarıma tekrardan başladığım için çok seviniçliyim. Bir süredir yazmiyor olsam da, deneyimlerim, yaşadıklarım, gözlemlerim, okuduklarım, seyrettiklerim ruhumu doldurduğu esnada ben de klavye başında olmasam da, adeta zihnimden konuşmakta ve yazmaktayım.  Zihnim  yeni bilgilerle dolu olunca,  ruhum deneyimlerin duygulariyla doldukca, dolup taşan bir bardak misali farklı enerjilerle dolduğumu hissediyorum. Bunun en güzel aktarımı ise, yazmak oluyor benim için. Yaratim anlamında ise benim açımdan anlamı da, herhangi bir şeyi ortaya çıkarmak ve bununla gurur duyabilmek! Enerjimizi bu şekilde aktarabilmek ne büyük bir sans!


Sevgili okurlar, bu yazımda sizlere okuduğum bir takım kitap, yazı ve araştIrmalardan esinlenerek çocukluk dönemi ile ilgili bilgiler aktarmak istiyorum. Sizlere örnekler vererek, özellikle çocukluğumuzda ailemizden aldığımız sözlü ya da sözsüz mesajların, içinde bulunduğumuz ortamın önemi üzerinde durmaya çalışacağım.


Yaz başında Edinburg a yaptığım kısa süreli seyahat esnasında izlediğim bir film ve sonrasında yaptığım araştırma ile ilgili bilgiler aktarmak istiyorum sizlere. Bu film Winston Churchill  ve onun çocukluğu ile ilgili idi. Tarihe olan ilgimden dolayi Winstonun hayatini araştırırken pek çok nokta ilgimi çekti ve çocukluk devresinin önemi ile ilgili önemli bir örnek daha bulduğumu fark ettim.


İngilterenin başbakanı olmuş olan Winston Churchilli yetişkin dönemlerindeki güçlü ve kararlı yapan çocukluğunu ve gençlik dönemini ögrenmiş oldum ve bu bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.


Winston Churchill aristocratic bir ailede doğar, babası politikacıdır. Küçük yaşta yatılı okula gönderilir ve anne ve babası tarafından ziyaret edilmez. Bu dönemde annesi, kendisine bakması için bir yaşlı hanımı görevlendirilir ve bu hanım Winstonun adeta annesi yerine geçer. Annesinden alamadığı ilgi ve sevgiyi bu yaşlı bakıcıdan alır. Churchillin hatıralarındaki önemli hatıralardan en önemlisi, yatılı okulundan annesine mektuplar yazarak özellikle de törenler esnasında kendisini gelip  izlemesini istemeşidir. Malesef ki, Winston’un annesi bu isteğini hiç bir zaman yerine getirmemistir, oğlunu izlemesi için hiçbir şekilde okula gelip kendisini izlememiştir.


Babası ile ilgili de çocukluk ve gençlik döneminde Churchill’in hatıraları oldukca olumsuz olmuştur. Churchillin babası oldukca hırslı bir politikacıdır ve kendisinden, cevresindekilerden beklentileri oldukca yüksektir. Dolayisi ile sürekli olarak eleştiren ve yargılayan bir tavırla yaklaşmıştır genç Churchille. Yetişkin yıllarında ve önemli politik yaşantısında Churchill, babası ile olan ilişkisinin kendi kişiliğinin oluşumunda ne kadar önemli bir rol oynadiğini ifade etmiştir. Oldukca hırslı, azim dolu ve zeki olan  Churchill tüm hayatı boyunca adeta babasınin kendisine yüklediği beklentileri ve idealleri gerçekleştirmek için uğraşmıştır.


Sizlerle paylaşmak istediğim başka bir duşunur ise Oscar Wilde ve Wildein çocukluk dönemindeki deneyimlerinin kendisini nasıl etkilediği.


19.yüzyılin ünlü düşünürlerinden olan Oscar Wilde çocukluğunda, anne ve babası tarafından oldukca farklı bir şekilde büyütülmüş ve oldukca renkli bir ortam içinde büyümesi sağlanmıştır. Wilde özellikle annesi ve annesinin entellektuel arkadaş cevresi sayesinde çok küçük yaşta dahi derin sohbetleri dinleme ve daha sonra da onlara katılmak durumda kalmıştır. Wilde’ın anne ve babası gerçek entellektuellerdir ve özellikle de antic Yunan ve Hellenistik medeniyetlere olan ilgileri Wilde’ın da bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlamıştır.


Bu iki düşünürün çocukluk dönemlerinden sizlere örnekler vermemdeki amaç, bu dönemin öneminin altını cizmem istememdi.


Bizler hayata gözlerimizi açtiğimizda yanimizdakiler, bizi büyütenleri kendi gelişimimiz esnasında aynamız olarak görürüz. Öncelikle gözlemleyerek, çok da bilinçli olmadan, daha sonra ise, bizi yetiştirenleri ya da bizi büyütenleri dikkatlice örnek alarak.. Sonuç olarak ev ortamındaki anne ve babalarımız, ev ortamının özellikleri bizleri şekillendiren en önemli etken olarak karsımıza cıkar!


Öyle  ise sevgili okurlar, sevgili anne babalar, gelin aynayı kendimize tutalım! Yetiştirdiğimiz  çocuklarımız için nasıl örnek oluyoruz? Onlara hangi mesajları veriyoruz? Değer yargılarını nasıl oluşturuyoruz? Onlara verdiğimiz sözlü ya da sözsüz mesajlar neler? Tüm davranış ve tutumlarınızın, hayata duruşunuzun çocuklarınızı şekillendirdiğini unutmayalım!


Çocuklarımıza değerli olduklarini, her zaman her sartta sevildiklerini, emekleri için her zaman takdir edildiklerini, hoşgörüyü, sevgiyi,  saygiyi öğretelim!