Herkes her şeyi istediği gibi okuyup istediği gibi anlayabilir; nihayetinde 'düşünce ve ifade özgürlüğü' diye bir şey var.

Anlamakta zorluk çektiğim şey şu: Bir yazı yanlış anlamak için niye okunur?

Hayır yani, madem maksadın yanlış anlamak; okuma zahmetine hiç katlanma, direkt yanlış anla.

Taammüden yanlış anlamak için okuyan olmaz demeyin.

Var böyle insanlar!

Mesela, geçenlerde bu köşecikte çok basit bir soruyu hatırlatmıştım: 'Türban neyi örtüyor?'

Durduk yere değil elbette.

Dün (28 Şubat sürecinde) başörtülülere hayatı zindan etmek için 'türban neyi örtüyor' diye velvele kopartanların, bugün iki türbanlı kızımızın 19 Mayıs gösterilerinde arzı endam etmesini sitayişle görmesi üzerine getirmiştim bu soruyu.

Cevap ne oldu biliyor musunuz: 'Senin gözlerini örtüyor Salih Tuna'

Yok yok, fakirin yazısını okumuş beyefendi; okumuş da öyle cevap vermiş.

Nerden mi çıkarıyorum bunu?

Şurdan: 'Salih Tuna, dünkü yazısında Aydınlık'ın bastığı fotoğrafı konu etmiş. İki türbanlı genç kız, Türk bayraklı, Atatürklü pelerinleriyle 1. sayfamıza konuk olmuşlardı. / Tuna, 'Eskiden türban neyi örtüyor, diye sorarlardı. Şimdi ben soruyorum türban neyi örtüyor?' demiş...'

Demek ki okumuş; bunu tartışamayız.

Peki ne anlamış?

'Görelim bakalım türban neleri örtüyor?' diye başlamış saymaya: ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'la yapılan gizli sözleşmeden girmiş, Müslüman halklara karşı yapılan Haçlı seferlerinden çıkmış.

Yani...

Beyefendiye göre türban bütün pislikleri, ihanetleri, hileleri, alçaklıkları, ahlaksızlıkları örtüyor.

Sizin anlayacağınız o eski martavala devam ediyor.

Yani gram gelişme yok.

Madem öyle...

Madem 28 Şubat sürecindeki gibi hâlâ 'türban neyi örtüyor' çizgisindesiniz; madem 'türban' bütün fenalıkları örtmeye yarıyor; 19 Mayıs eylemlerindeki o iki 'türbanlının' varlığından neden sitayişle bahsediyorsunuz?

Türban benim gözlerimi örtüyormuş!

E aferin; müthiş polemik yaptınız, beni yerle yeksan ettiniz.

O halde şu soruya da cevap verin: 19 Mayıs eylemlerinde boy boy fotoğraflarını yayımlayarak övdüğünüz o türbanlı kardeşlerimiz sizin neyinizi örtüyor?

Soru buydu?

Şuncacık şeyi anlamak zor mu?

Bir gazetenin koskoca genel yayın yönetmenine bu kadar anlaşılır soruyu anlayamamayı yakıştıramadığım için de, yazımızın başında taammüden yanlış anlamaktan bahsettim.

'Türban' Haçlı seferini örtüyor şeklindeki zırvaya karşı, Haçlıların elleri 'başörtüsüne' uzandığı andan itibaren kırılmaya başlandı desek de fayda etmez.

Zaten okuduğunu yanlış anlamaya koşullu bir zihniyete de her şeyi anlatmaya kalkışmak olmaz.

Beyefendi bir de, 'Parmaklardaki swarovski yüzükler, 10 bin dolarlık saatler bile görünmez oluyor türban sayesinde..' demez mi?

Halbuki cevap verdiğini zannettiği yazıda, 'Gösteri toplumunun şebeği haline dönüşen 'türbanlılara' ağzımı açmayıp, 'Kemalist türbanlılara' şarlayacak değilim..' diyen bendim. (12 Mayıs, 2012, Yeni Şafak)

Aman ha, yazımızın başlığına bakıp da bu beyefendiye 'sayın odun kafalı' dediğimi zannetmeyin.

En azından Vatan gazetesi yazarı Ruhat Mengi gibi, 'Salih Tuna yazısında 'Türban karşıtları salak salak 'laiklik, Cumhuriyet karşıtı simge' demeye devam etmişlerdi' benzeri cümlelerden sonra törene katılan türbanlı kızlar için de 'gösteri toplumunun şebeği türbanlılar' şeklinde bir hakareti uygun görmüş...' demiyor.

Ruhat Mengi'nin de anlama yeteneğine saygısızlık yapmak istemem.

Bu yeteneğini benim yazım üzerinde göstermesine üzüldüm sadece. Yeryüzünde yazılarını anlayamayacağı tonlarca insan varken niye ben?

'Sayın odun kafalı' kime mi diyorum?

Kime olacak, Şinasi'ye.

Söz konusu yazım üzerine gönderdiği mailde, 'iki türbanlı 19 Mayıs eylemine katıldı diye Atatürkçülük niye bitsin abi' demez mi?

Vay odun kafalı vay; biz ne yazıyoruz, sen ne okuyorsun!

(Yeni Şafak)