Bu güne kadar insanları Viking, Angıl, Sakson, Beyaz Adam, Zenci, Apaçi, Mohikan, Moğol, Türk, Ermeni, Alman, Katolik, Rus, zengin, fakir, Alevi, Doğulu, Batılı, Arap, Şii, obez, sıska, yakışıklı, çirkin , işsiz, meslek sahibi diye binlerce yıldır kategorilere ayırdınız! Ayırdığınız, ayrıştırdığınız bu kategoriler kocaman bir yalandı! İnsanlar veya hayvanlar veya bitkiler veya dağlar veya denizler sadece iki kategoridir. Birinci kategori; bizi yaratanın yarattıklarına saygı duyan, onlara asla zarar verme niyetinde olmayan, onları gücü ve imkanları dahilinde koruyan ve kollayan canılardır. İkinci kategori ise hayata, yaşama, bizi yaratana ve yarattıklarına zerre miktar saygısı olmayan, sürekli pislik ve kötülük niyetinde ve fiilinde olan  meçhul ve karanlık varlıklardır.

Bir çiçeği, bir gülü dalından kopartmak bile karanlık bir niyettir. Çünkü çiçek ve gül dalında, doğada güzeldir. Senin elektrik aldığın dişi mahluk iki defa koklayacak ve karşında yelkenleri suya indirecek diye o çiçek, o gül dalından kopartılmaz. Bir kedinin kuyruğuna teneke bağlanmaz. Bir köpek terbiye edilecek diye esaret, zulüm altında tutulmaz. Yunus balıkları havuzlarda küçük çocuklara şaklabanlık yapacak diye henüz yavru iken sopa ile, kırbaç ile, açlık ile eğitilmez. Ağaçlar otopark yapılacak diye kesilmez. Sağa sola bombalar koyularak insan öldürülmez. Bombayı koy, uzaktan cep telefonu ile patlat! Birileri ölsün! 100 kişiye yakın insan ölsün,200 kişide yaralansın ki, kaos olsun ve senin eylem dediğin bu kahpelik sana göre başarı ile sonuçlansın.

Türk, Kürt, Alevi, Şii, Müslüman, Katolik, Ermeni, Rus, Amerikalı olman veya başka bir şey olman bu insanlık haritasında hiç önemli değil! Sen kaosun fedaisi, sen karanlık lortların kölesi, sen cehennemin uşağı, sen ölümün yılışık palyaçosu, sen kral olsan ne olur, prens olsan ne olur! Senin ırkının insan olması, milliyetinin ve mezhebinin ve dininin şu, bu olması hiçbir önem ve öncelik, hiçbir anlam taşımıyor! Kaos yaratmak, acı vermek, öldürmek istiyorsun ve yapıyorsun da ama neden diye sormayacağım. Çünkü aklı, zekası olan, ruhu ve kalbi olan varlıklara sorulur, onlar makul cevaplar verebilirler. Bunlardan yoksun insanlara saatin kaç olduğunu bile sormayacaksın, nasılsınız bile demeyeceksin! Çünkü sen her ne sorarsan sor o ‘’ Beni öldürmelisin!’’ diye anlar! Çünkü fıtratı budur! Mayası budur! genetik haritası budur! Kimya analizi budur! Kanser, sarılık, tifo, AIDS, veba mikrobu gibidir. Programı veya niyeti ya da şartlanma ilkesi iyi olan, güzel olan ne varsa kirletmek, çirkinleştirmek, yok etmek, acı vermek ister. Bunun için kendisini bile kıçına bağladığı mayınlarla patlatır.

‘’ Allah belanızı versin!’’ demeyeceğim! Çünkü senin, benim dememle Allah sistemini işletmez! Ama kalleşin, hainin, sinsi psikopatın, önüne geleni sokan kudurmuş yılanın belasını Allah’ın vereceğine inanırım. Öldürdün! Kaos yarattın! Ruhundaki huzursuzluğu ve pisliği cümle aleme yaydın! Eee Sonra? Ne oldu! Senin dinin komple cennet kapısı mı oldu? Senin mezhebin bütün alemlere rahmet ve bereket mi getirdi? Senin milliyetin her neyse, bütün alemlere hükmeden baki bir imparatorluk mu kurdu?

Ölümün bile hayırlısı vardır! Sen en hayırsız, en lanet, en bela, en ibretlik şekilde gebereceksin! Normal varlıklar ise makul ölçülerde canlarını teslim edecekler ve bedenlerini terk eden ruhları sükun ve huzur içinde daha güzel alemlere yürüyecekler, koşacaklar, yükselecekler!

Sen burada kimin taşeronluğunu yapıyorsan, kime uşaklık edeceğine dair sözleşme imzaladıysan, hangi kahpe kabadayılar sana ne vaatlerde bulunduysa son nefesini zehir gibi üflediğin zaman her şeyin boş olduğunu anlayacaksın!

Yaşatmayı seçenler karşılığını güzel görürler. Öldürmeyi seçenler de karşılığını çirkin göreceklerdir.

Sadece bu fani ve kalleş dünyada değil! Tüm alemlerde iyiler ve kötüler,  Habil ve Kabil gibi damgalanacaktır ve o damgalar sonsuza kadar senin hakiki kategorini belirleyen dövme olacaktır.

Ve sen beyefendi, sir, mösyö, mister, sinyor maskesi takmış erkek ve sen hanımefendi, matmazel, madam, sinyorita maskesi takmış dişi! Bütün bunlar biraz daha fazla havyar, çikolata yemek ve birkaç kadeh daha kaliteli şampanya, viski içmek için mi? Kilonuzu korumak için özel  Saunanıza biraz daha doğalgaz temin etmek için mi? Özel yatınızın, helikopterinizin, uçağınızın, zırhlı ve kurşun geçirmez otomobillerinizin mazot rezervlerini birkaç ton daha fazlalaştırmak için mi? Golf sahalarınızı daha berrak sularla günde üç defa sulamak için daha sağlam ve kilometrelerce uzunlukta tesisatlar döşemek için mi? Kafanızda ki saçsız kısımlara saç operasyonu yapmak, beyazlamış kısımlara da siyahlaştırma operasyonu ,suratınızın ve poponuzun  buruşmuş kısımlarına estetik, botoks işlemleri uygulamak için mi? Oğlunuza, kızınıza  doğum gününde özel bir yat hediye etmek için mi? Doğuran metresinize  Orta Amerika’da beş yıldızlı otelde lohusa hediyesi vermek için mi? Tetikçi ile azmettiren arasında ; hukuken, vicdanen, ruhen, ahlaken bir fark var mı? Silahı, bombayı, mermiyi veren sensin ve sonra tüm dünyanın gözünün içine dalga geçer gibi bakarak barış, sanat, edebiyat  ödülleri veren de sensin!

Ne halt edersen et, bu dünyada 100 seneden fazla kalamayacaksın ve sessiz gemiye bineceksin ve meçhul alemde ruhunun tüm yaptıklarını yine ruhunla ödeyeceksin!

İtalyan Atasözü der ki ; Kendi işini yapmayıp da, başkalarının işini yapan kişinin aklı azdır.

Sinemaya uyarlanan Rüzgar gibi geçti kitabının yazarı ABD’li yazar Margaret Mitchell (1900-1949) ‘’ Her güne hayatının en güzel günü olma şansını ver’’ diyor.

Hekimler ,bilim adamları ,akademisyenler siyasetçilerden çok akıllı ve zeki kişiler. Çünkü siyasetçiler mikropları, öldürücü virüsleri anlamaya çalışıyor ve hatta onlarla işbirliği yapacak kadar ahmaklık içine düşüyorlar ama hekimler ve bilim adamları mikropları temizlemeye veya elden ayaktan düşürüp güçsüzleştirmeye çalışıyor.

Vay modern batı medeniyeti vay! Şimdi hiçbir şey olmamış gibi bazı heykellerin, taşların önüne karanfiller bırakırsınız, sırtınızda siyah takım elbiseler, siyah gömlekler, siyah kravatlar ve medya kuşlarını toplayıp terörü ayıplarsınız, kınarsınız falan filan….

….iktirin gidin be!