Suriye mültecileri dünyaya ibretlik bir hale geldi ama gören yok, duyan yok, bilen yok, idrak eden yok. Buradaki mülteci dramı veya trajedisi 93 bozgunundan sonraki Balkanlardan, Rumeli’den, Kafkasya’dan yapılan göçlerle büyük benzerlikler taşıyor. İçlerinde koç gibi, aslan gibi delikanlılar var. Taşı sıksa suyu çıkartırlar. Ama dileniyorlar.  Suriye’nin 20 milyona yakın nüfusu vardı. O nüfusun çok büyük çoğunluğu Suriye’yi terk etti veya öldü. Şimdi Suriye’de 5 milyon Suriyeli var mı? Belki evet, belki hayır! Belki de Suriye’de artık sadece Esat ve Ona sadık güçler ve teröristler var. Belki normal vatandaş diyebileceğimiz Suriyeli artık Suriye’de kalmadı. Bence Suriye toprakları artık Romalı gladyatörlerin ölümüne dövüştürüldüğü 186.475 metre karelik kocaman, derya gibi bir arena haline geldi. Suriyeliler Suriye’yi terk ettiler ve kalan birkaç milyon kişi daha varsa eğer, Onlarda kaçmak, firar etmek için yollara çoktan düştüler.

Irk lafından pek hoşlanmam, sadece tüm insanlara insan ırkı demek çok doğru olur diye inanırım. Ama millet kavramı, millet gerçeği vardır ve tüm Araplar bir, tek millettir. Belki de ümmet lafını yanlış kullanıyoruz. Tüm İslam dinine inananlara ümmet demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Ümmet sözü belki de millet, Arap milleti anlamına geliyor. Suudi Arabistan, Yemen, Katar ve daha bir çok devlete bölünmüş Araplar, Birinci Dünya Savaşından sonra sömürgeci birleşik devletlerin kurnazlıkları sayesinde işte böyle parçalanmış bir halde, irili ufaklı devletlere bölündüler. Ne gariptir ki, İsrail’de bir Arap devletidir. İsrail dediğimiz ,Yahudi dediğimiz Arap milletinin ta kendisidir, ta göbeğidir.

Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kırım Tatarları, Doğu Türkistan, Türk milletinin ta göbeğidir. Bulgaristan, Rumeli ,Anadolu, Kıbrıs Türklerinden farksızdırlar. Ama Ruslar özellikle Sovyetler döneminde ve daha da öncesinde Çarlık döneminde Kafkasya’daki, Bulgaristan’daki, Makedonya’daki Türkler için Bulgar, Sırp taşeronluğu ile öyle bir asimile programları uyguladılar ki, Anadolu dışındaki Türkler kendilerini ayrı, farklı, başka milletler olduklarına inandılar. Bulgarların aslında Hazar, Oğuz Türklerinin ta kendileri olduklarını ama Çarlık ve Hıristiyan kültürünün etkisi ile Müslüman, Türk düşmanı bir hale getirildiklerini de üzülerek belirteyim. Yani Hindistan ve Pakistan arasındaki kan akıtmalar, Türkler ve Bulgarlar arasında akıtıldı. Sebep? Sebep dini kullandırtan Rus ve Sırp kurnazlıklarıdır! Çin aynı politikaları Doğu Türkistan Türkleri için 1960 yılından beri uygulamaktadır ve orada normal nüfus istatistiklerine göre şu anda 150 milyondan fazla Türk mevcudu olması gerektiği halde, orada şu anda Türk nüfusu 20 milyonun altına düştüğü bilinmektedir.

Türk, İngiliz, Fransız, Fransız, Alman, Japon, Çinli, Arap, Rus her biri millettir. Hangi millet üstündür? Böyle bir soru ve böyle bir cevap yok! Milletlerin milletlerden üstünlüğü söz konusu olmaz! O milletleri oluşturan fertlerin akıllarını nasıl kullandıkları ve bu akılları sayesinde nasıl bir millet, nice bir toplum oluşturdukları söz konusudur.

Irak’ı, Afganistan’ı, Mısır’ı, Somali’yi, Nijerya’yı, Kongo’yu, Libya’yı, Fas’ı, Tunus’u, Cezayir’i, Yemen’i, Suriye’yi uluslararası ve ulusal medyadan içim ürpererek izliyorum. Ama Azerbaycan’ı, Özbekistan’ı, Türkmenistan’ı, Kazakistan’ı, Kırgızistan’ı da coşku, gurur, heyecan ile izliyorum. Neden? Çünkü Sovyetler Birliğinin hamisi, patronu, kurucusu, holding patronu Ruslar, sırtında kambur olarak görmeye başladığı bu özerk devletlerini Gorbaçov zamanında ‘’ haydi artık başınızın çaresine bakın’’ dediği zaman askeri, ekonomik, stratejik üstünlüğü ve aslan payını cebine, çantasına koymayı da ihmal etmedi. Buradaki Türk ve diğer milletleri dam dazlak, cascavlak ,aç, açıkta, çıplak diyebileceğimiz, üryan diyebileceğimiz bir halde bırakarak  arkalarını dönüp gittiler. İşte ondan sonra buralardaki Türkler harikalar yaratmaya başladılar. Buralardaki devletler Asya’da, dünyada söz sahibi birer devlet haline geldiler. Ekonomik, siyasi, askeri güçleri ile dünyanın hayranlığını kazandılar. Özellikle Kazakistan babayiğit bir ülke haline geldi. Astana muhteşem bir şehir haline geldi.

Vatan nedir? Vatan senin gibi, senin tarihini yaşamış, senin kültürüne sahip insanların yaşadıkları topraklardır ve bu topraklar korumak için şehit kanları ile sulanmıştır. Yani Türkiye dışındaki Türk insanlarının söz sahibi olarak yaşadıkları yerler de her Türk insanının vatanıdır.

Yavru vatan, ikinci vatan ifadelerini bu yüzden hiç sevmem. Bunun yavrusu, ikincisi yoktur. Vatan vatandır. Avustralya’da yaşıyorsan senin vatanın orasıdır. Türk, Arap, İngiliz olsan ne olur. Ama oradaki Aborijin arkadaşları  tarihin geçmişinde katletmeden oralara gidilseydi daha bir insani, vicdani olurdu.

Yaşadığın vatanda dinim budur, mezhebim şudur, etnik aslım şöyledir dayatmaları, inatlaşmaları ile kan dökmenin, döktürmenin ipe sapa gelir tarafı yoktur.

Vatan senin köyündür, senin şehrindir, senin mahallendir, senin sokağındır. Vatan caddelerinde mutlu ve huzurlu dolaşabileceğin kent ve kasabadır. Hele bir de tarih, gönül birlikteliği varsa bu sokakların, bu caddelerin tadından geçilmez. Mutluluktan vaktin nasıl geçtiğini anlamazsın. Gülümseyerek yaşlanırsın, gülümseyerek ölürsün.

Vatanın etnik, din, mezhep hatta tarih birlikteliklerine bile dayandırılamayacağına örnek ABD’dir.  Ama bu örnek o toprakların asıl sahipleri Kızılderilileri ( belki de Orta Asya’dan göç eden ve Bering Boğazını aşan cesur Türkler) öldürmeden, zehirlemeden ,katletmeden, soy kırım yapmadan buralara gidilseydi daha içimiz rahat verirdik bu örneği.

Ama din, mezhep, etnik farklılıkları kaşıyarak başka vatanların analarını ağlatan da ABD’dir.

Terör, terörist ise tüm vatanların içine eden, vatan kavramı asla olmamış ve olmayacak içi zift dolu beyinlerin, küflü  zihinlerin işidir. ABD maalesef taşeronluk yaptırdığı cinayet, katliam örgütlere terörist değil, müttefik veya stratejik ortak diyor. Bu da başka dehşet bir gerçektir.