Dönemin Sovyetler Birliği, 4 Ekim 1957’de 83 kg. ağırlığındaki parlak alüminyum gövdesiyle ‘Sputnik 1’ adlı uyduyu yörüngeye yerleştirmesi uzay çağını başlattı... ‘Sputnik 1’den yayılan la bemol ‘bip’, ‘bip’ sesleri radyo dalgalarıyla işitilir... Ama bu bip sesleri Türkiye’den duyulmaz... Çünkü amatör telsizcilik yasaktır... ABD’de NBC spikeri ise uzay çağını başlatan anı şöyle aktarır... ‘işittiğiniz ses eskiyle, yeniyi ebediyen ayırıyor...’ Gerçekten o andan itibaren hiç bir şey eskisi gibi olmaz...
* * * *
O tarihten beri uzay yarışı sürüyor... Geçen hafta NASA’nın uzay aracı ‘Perseverance’ yedi aylık bir yolculuktan sonra Mars’a indi... Mars’ta bir zamanlar yaşam olup olmadığına dair kanıt arayacak. Uzayda nedense hiçbir yer Mars kadar romantik değildir... Belki de bu zihinlerde yıllarca oluşan bir düşünce... Buna İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’ye sığınan Alman Wernher von Braun da inanmış... Alman V2 roketlerinin babası... O, ABD’nin Saturn V roketlerinin de beyniydi... Gerçek tutkusu uzay yolculuğu olan Alman mucit, daha 1952'de yayınlanan ‘The Mars Project’ isimli bir kitap da yazmış...
* * * *
Okudum... İngilizce bilenlere tavsiye ederim... Kitap, Mars gezegenin kolonileşmesi, orada özerk bir hükümetin kurulmasını anlatıyor... 70 astronot, dokuz mürettebat aracını taşıyacak 10 büyük uzay aracından oluşan bir filoyu detaylı anlatıyor... Hatta koloninin yöneticilerine ‘Elon’ unvanı verilmesini öneriyor... ‘Elon Musk’ ile ilgisi olduğunu sanmıyorum... Muhtemelen, ‘meşe ağacı’ anlamına gelen, bilgeliği ifade eden İbranice ‘Elon’ kelimesinden geliyor sanırım...
* * * *
Mars’ın şu an gündemde olmasına veya tüm romantikliğine rağmen uzay yarışında, dünyanın uydusu olan ‘Ay’ ayrı bir yere sahip... 1969’da Apollo-11 ile Ay’a giden Neil Armstrong, ‘insanlık için büyük olan’ adımlarını Ay üzerinde attı. 1972’ye kadar Ay’a 10 astronot daha gönderen NASA, Artemis projesiyle 2024'e kadar yeniden Ay'a insanlı seferler düzenlemeyi amaçlıyor... Rusya Uzay Ajansı Roscosmos, insanlı projeyle 10 ila 15 yıl içinde Ay yüzeyine ayak basmayı planlıyor...
* * * *
Rusya, 2040 yılına kadar Ay’da aşamalı olarak bir uzay istasyonu inşa etmek istiyor.
Çin, son olarak ‘Change-5’ keşif aracını Ay'a gönderdi. Hindistan da bu yarışın içinde... Japonya da Ay'ın keşfine katılmak istiyor. Hidrojen, Japonların gelecekte Ay’daki buz birikintilerinden çıkarmak istediği bir yakıt... Japonya, bir ay istasyonu kurmayı ve 2035 civarında Ay'ın güney kutbunda bir yakıt fabrikası kurmayı planlıyor...
* * * *
Türkiye’nin Milli Uzay Programı da ‘Ay’ ile başlıyor... Ay, dünyanın doğal uydusu... ‘Güneş Sistemi’ içinde beşinci büyük doğal uydu... Dünya ile Ay arasında merkezden merkeze uzaklığı 384 bin 403 kilometre... Dünyanın çapının yaklaşık otuz katı kadarı... Ay'ın çapı ise 3 bin 474 kilometre... Dünya çapının dörtte birinden biraz fazla... Ay'ın hacmi dünyanın hacminin yüzde 2'si kadar... Ay’da çekim etkisi yer çekiminin yaklaşık yüzde 17'si kadar.... Ay, dünyanın etrafında bir turunu 27 gün 7 saatte tamamlıyor...
* * * *
Almanya doğumlu yazar Hermann Hesse’yi duydunuz mu bilmiyorum... 20'nci yüzyılın en önemli yazarlarından biridir... 1946 Nobel Edebiyat Ödülü ona verildi... O, ünlü ‘Basamaklar’ şiirinde şöyle diyor... ‘Ve her başlangıç içinde bir sihir barındırır / Bu sihir bizi korur, yaşamımıza devam etmemize yardım eder’... Türkiye de ‘Milli Uzay Programı’yla başlangıç yapıyor... Sanıyorum bu başlangıç içinde bir sihiri barındırıyor... Hermann Hesse’nin dediği gibi devam etmesine yardımcı olacak...