Amerika, Rusya, Çin, Japonya, Hindistan... Uzay çalışmaları deyince bir çırpıda akla gelen ülkeler... Türkiye de milli uzay programıyla bu ülkeler arasında yer almak istiyor... Bir kesim programı alaycı bir tavırla eleştiriyor, bir başka kesim ise ‘onca sorun varken, uzay da nerden çıktı’ diye söyleniyor... Diğer bir kesim ise ‘Biz yapamayız’ diye özgüven yokluğuyla eziklik içinde... Halbuki ‘yeni uzay’ yani ‘ticari uzay’ çağımızın en önemli konularından biri oldu...
* * * *
Uzay yolculuğu araştırma amacıyla başlamıştı... ABD’de NASA veya Avrupa’da ESA, Rusya’nın Roscosmos gibi uzay ajansları yürütüyor bu çalışmaları... Teknolojideki hızlı değişim değişim, uzay paradigmalarını değiştirdi... Özel şirketler de her geçen gün katılıyor bu çalışmalara... Sadece isimlerini yazsam bu sütun yetmez... Örneğin Elon Musk’ın SpaceX veya Jeff Bezos’un Blue Origin gibi özel şirketleri, fırlatmadan uzay araçları imalatı veya değişik hizmetleri sunmakta... 2013'te ‘Mars'ta ölmek istiyorum - ama inerken değil’ diyen SpaceX’in başkanı Elon Musk, uzayı daha çok ticarileştirmenin peşinde... Amerikan yatırım bankası Morgan Stanley, bugün 350 milyar dolar olan uzay endüstrisinin 2040 yılına kadar 1,1 trilyon dolarlık yıllık ciroya ulaşacağını tahmin ediyor. Hatta bu rakamı 1,5 trilyon olarak tahmin eden araştırmalar da var...

* * * *

Kolomb, Vasco da Gama veya Magellan gibi kaşiflerin yeni yerler keşfetmek için çıktıkları yolculuklar aslında ekonomik hedefli girişimlerdi... Uzay çalışmaları da bu yöne evriliyor... Ekonomik hedefli hale geliyor... Bu çalışmalar sadece bilimle sınırlı kalmıyor... Pek çok alana yöneliyor... Örneğin, uzaydan veri elde etmek savunma alanının yanısıra bu verilerin kullanılabileceği pek çok ticari alanı rekabette ön sıralara getiriyor... Ticari uzay çalışmalarında son on yılda büyük canlılığı görmemek mümkün değil... Yeni iş modelleri, ‘ticari uzay’ sektöründe sanki ‘altına hücum gibi bir atmosfer’ yaratıyor.
* * * *
Örneğin, Almanya’nın Augsburg kentindeki Roket Fabrikası Augsburg (RFA) adlı firma 50 çalışanıyla bir start-up... Ariane gibi büyük ve pahalı yük taşıyıcılarını tamamlaması amaçlanan mini fırlatıcılar, küçük roketler üzerinde çalışıyor. CEO'su Marco Fuchs geçtiğimiz günlerde şöyle diyordu... ‘Yeni bir pazara giriyoruz ve küçük uyduları ve diğer hafif cihazları uzaya götürmeyi önemli ölçüde daha ucuz hale getiren bir teklif yaratıyoruz..’
* * * *

‘BM Uzay’ın Barışçıl Amaçlarla Kullanımı Komitesi’ne üye Türkiye de şimdi bu yarışa katılmak istiyor... Uzay çalışmalarına sahip ülkeler arasına girmek istiyor... ‘Milli Uzay Programı’nın hedefleri 10 maddeden oluşuyor... 2023'de Ay'a roket göndermek, uzaya bir Türk'ü çıkarmak gibi hedefler akıllarda soru işaretleri bıraktı.

Türkiye'nin Ay'a yeterli teknolojik altyapıya sahip olmadığını savunan çok... Ay'a gitme hedefi galiba yanlış anlaşıldı. Türkiye, Türk Delta V şirketinin geliştirdiği yerli hibrit motorlu roketini başka bir ülkenin roketiyle/teknolojisiyle uzaya fırlatacak. Türkiye’nin bu roketi, uzay sınırında taşıyıcısından ayrılarak Ay’a doğru bir ateşleme yapacak... Daha sonra bir kaç gün içinde Ay’a sert iniş yapacak yani çarpacak... Böylece Türkiye’nin Ay’la ilk teması olacak...
* * * *
Delta V Genel Müdürü Dr. Arif Karabeyoğlu katıldığı bir tv programında ‘Hibrit roketler konusunda, benim tahminime göre teknolojik alanda dünyada iki yıl öndeyiz. Bu avantajımızı devam ettirebilirsek rekabet edebilecek motorlar yapıp dünyaya pazarlama şansımız da olabilir. Ay görevi 2023 için kullanılacak motorun yer ateşlemeleri yapıldı. Artık uzay ortamına uygun olmasını sağlamamız gerekiyor. Bu işlemler de bir yıl kadar devam edecek’ diyordu... Sanayi devrimini kaçıran Türkler, sanırım ‘yeni uzay’ devrimini ıskalamayacak...