Yıllardır bankaların nasıl haksız kazanç elde ettiğini kamuoyuna anlatmaya çalışan biri olarak Hükümet ve Yetkili Kurulların attığı adımları mutlu bir ifadeyle izliyorum. Türk Halkını koruma adına çok önemli adımlar atılıyor ve sorumlu Bakanlar özellikle bankacılık lobilerine “kulaklarını tıkayarak” yollarına devam ediyorlar... Çıkılan yol önemli ve inanın az kaldı, kurtulacak Türk Halkı BANKALARIN zulmünden!


Sevgili dostlar, son olarak kısa bir süre önce konuyu gündeme taşımış ve şu detayları paylaşmıştım; “...Bir ülke düşünün bankacılık sektörü ile vatandaş arasındaki bütün düzenlemeler vatandaşın aleyhine yapılmış! Bir ülke düşünün dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama yapılıyor. Konut kredisi alıyorsunuz, adına dünya ile uyumlu şekilde mortgage diyorlar ama yaptıkları dünya yüzeyinde eşi benzeri olmayan detaylar içeriyor... Konuta karşılık verilmesi gereken kredi için bütün malvarlığınız hatta ailenizin bütün varlıkları tehdit altına alınıyor! Bir ülke düşünün bankadan gelen öde emrine itiraz etmeniz için önce ödemeniz gerekli, sonra Yargı makamına gitme hakkınız var! Bir ülke düşünün düşük kredi faizi diyerek reklam yapılıyor, işlem yaptığınızda peşin komisyon, dosya parası, kur farkı gibi abuk subuk kalemler ile kredi faizi inanılmaz noktalara geliyor... Bir ülke düşünün aylık kredi kartı gecikme faizi ABD ve AB’deki yıllık faizden daha yüksek! Dahası da var bitmedi! Bir Ticaret Kanunu düşünün bütün detaylar vatandaşın aleyhine çalışıyor ve size gönderilen ödeme emrine itiraz etmeniz için en az o ödeme kadar paranız olması gerekiyor! Bir ülke düşünün bankaları katrilyonlarca kar açıklarken, reel sektör yok oluyor! Var mı böyle karlı, ballı bir ticaret! Bu noktada adım atması gereken siyasi otorite. Aslında 2009 yılından bugüne birçok değişiklik oldu ama YETERLİ değil! Bu yüzden bir vatandaş olarak bir daha siyasi otoriteye sesleniyorum; mortgage düzenlemesinden başlamak üzere, her satırı vatandaşımızı koruyacak şekilde, ABD ve AB düzeyine getirelim! LÜTFEN ACİL olarak yapalım! Ve bankacılık lobilerinin seslerini de hep birlikte keselim...Hayati bir soru: kredi aldınız ödeyemediniz, banka krediyi kapattı ve zarar ederek vergiden düştü. Sonra aynı krediyi bir alacak şirketine sattı! Peki vergiden düştüğü sonra yeniden satarak kazandığı kısım ne olacak...”


Sevgili dostlar, yukarıdaki satırlar yıllardır savaşını verdiğim “bankalar bizi yedi, bitiriyor” tezinin sadece bir özeti... Bu noktada konu hakkında çok cesur açıklamalar yapan Zafer Çağlayan ve Hayati Yazıcı’dan bazı alıntılar yapmak istiyorum...


Bakın Çağlayan ne diyor; “...Bir koyundan iki ya da daha fazla post çıkartmaya çalışan bankacılık sistemi tefecilik sistemidir. Ben buna ‘bankacılık’ diyemem. Çünkü faizin faizi hesaplanıyorsa artık orada tefecilik yapılıyordur...” Yazıcı’nın da parmak bastığı dert aynı; “...Bankalar kart ücreti adı altında kar hanesini katlıyor. 17 milyarlık banka haracına son vermeliyiz. Yıllık aidat ücretleri ve işlemsizlik gibi taleplere son verilmesi gerekiyor...”


Sonuç:
 Bu ülkede adına “banka” denen bazı yapılanmaların kanunları hiçe sayarak vatandaşın damarlarına taktığı kanülleri söküp atmamız gerekli. Esas olan “birey”, esas olan “vatandaş”! Bu gerçeği bilerek hissederek sistemi yeniden kurmalıyız...


Not:
 Bankaların “komisyon, dosya, sigorta” gibi isteklerine “evet” demeyin! Kanuni hakları yok! Sizden isteklerine karşı “yazılı olarak size bildirmelerini” isteyin ve vermeleri durumunda hukuki süreçleri zorlayın!


(Star gazetesinden alınmıştır)