DÜNKÜ yazımızda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) açıkladığı “İnsani Gelişme Endeksi-2011” raporunda Türkiye’nin küresel sıralamada 187 ülke arasında 92’nci basamakta yer almasına yol açan faktörleri değerlendirmiştik.
UNDP’nin insani gelişme endeksi, ülkede kişi başına düşen milli gelirin yanı sıra sağlık, eğitim gibi faktörleri hesaba katarak bulunan bileşik bir değeri bir yansıtıyor.
Bugünkü yazımızda UNDP tarafından tutarlı zaman serileri, yeni bileşik göstergeler ve yöntemler ışığında hazırlanan Türkiye’nin yaklaşık son 30 yılına ilişkin insani gelişme yönelişlerini gösteren tabloyu analiz etmek istiyoruz.

YAŞAM SÜRESİNDE ETKİLEYİCİ ARTIŞhttp://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=14927101

Bu tablo, Türkiye’nin 30 yıllık bir süreçte insan odaklı gelişmede nereden nereye geldiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Türkiye’nin 1980 için 0.463 olarak hesaplanan insani gelişme endeks değeri, 2011 yılında 0.699’a yükselmiş. Bu, 31 yıl içinde toplam yüzde 51’lik bir artışa işaret ediyor.
Tabloda en etkileyici gelişmenin yaşam süresi beklentisinde ortaya çıktığını söylemek mümkün. Türkiye’de 1980 yılında 56.5 olan ortalama yaşam süresi 2011 yılında 74 yaşa yükselmiş bulunuyor.
Türkiye, küresel endeks sıralamasında “En Yüksek”ten bir sonraki “Yüksek Gelişme Grubu”nda yer alıyor. Bu gruptaki ülkelerin ortalama yaşam süresi 73.1. Türkiye, 74 yaş ile grup ortalamasının üstüne çıkıyor. Bununla birlikte, “En Yüksek Gelişme” grubunun 80 olan yaşam süresi ortalamasının 6 yıl altında. İnsani gelişme endeksinde dünya birincisi olan Norveç’te bu süre 81.1. Küresel endekste 12’nci basamaktaki Japonya 83.4 yaş ile dünyada en uzun yaşam süresine sahip olan ülke.

BÜTÜN KAPILAR EĞİTİME ÇIKIYOR

Okul yaşı gelen çocukların okullaşma süresi beklentisinde ise 30 yıl içinde 7 yıldan, yani orta ikinci sınıftan 11.8 yıla, yani lise dördüncü sınıfa gelmişiz. Burada dikkatimizi çeken bir durumun altını çizelim: Beklenen okullaşma süresi 1980-1990 arasında 1.4 yıl, 1990-2000 arasında 1.9 yıl yükseldikten sonra, 2000-2010 döneminde bu düzeyin biraz altına düşerek toplam 1.5 yıl artmış.
Ortalama okullaşma (25 yaş üstü) süresinde son 10 yıl içinde, 1990-2000 arasında olduğu gibi 1 sınıf yukarı çıkarak 6.5 yıla gelmişiz. Buradan Türkiye’deki yetişkinlerin ortalama eğitim düzeyinin orta iki düzeyinde olduğunu anlıyoruz.
Artış oranlarının önümüzdeki 10 yıl içinde aynı çizgide seyretmesi halinde, ortalama eğitim beklentisinin 2020’de üniversite ikiye (13.3 yıl), 25 yaş üstü ortalama eğitimin de orta üç düzeyine (7.5 yıl) çıkmasını bekleyebiliriz.
Kişi başına düşen gayrisafi milli gelirde 1980’de 5 bin 595 dolar olan rakam, 2011’de 12 bin 246 dolara yükselmiş. Burada toplam yüzde 119 oranında bir artış söz konusu.
Aslında her şeyi bu rakamlar anlatıyor. Toplam 30 yıl içinde kişi başına milli gelir yüzde 100’ün çok üstünde artarken, insani gelişme endeksindeki artış yüzde 51 ile sınırlı kalmış. Bu da Türkiye’de insani gelişmenin ekonomik gelişmenin gerisinde kaldığını gösteren bir başka gösterge.
Dönüp dolaşıp yine aynı sonuca varıyoruz. Önümüzdeki 10 yılda eğitimde radikal bir atılım yapmadığı sürece Türkiye’nin insani gelişme ile ekonomik büyüme arasındaki uçurumu kapatabilmesi mümkün değil.