Genç sosyologlarımızdan Haluk Haydar Ceylan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde, “Türkiye’ye yönelen geri dönüş göçleri” başlıklı bir Yüksek Lisans Tezi hazırlamış. Bu vesileyle, Almanya’daki Türkler üzerine çalışmalar yapan Ceylan’la Türkiye’ye dönen Avrupa Türklerinin yaşadıkları re-entegrasyon sorunları üzerine konuşurken, konu ister istemez, yaz tatili için Türkiye’ye gelen yurttaşlarımızın öz vatanlarında karşılaştıkları gayri insani yorumlara geldi.

Sosyal medyayı takip edenler mutlaka onaylayacaklardır. Geçen yıllarda olduğu gibi, bu yaz tatilinde de, bazı kesimlerin Avrupa’dan Türkiye’ye gelen vatandaşlarımıza yönelik nefreti, tahammülsüzlüğü, hakareti, bedduası ve mesnetsiz açıklamaları çizmeyi aşmıştır. Özellikle sosyal medya platformlarında, ne olduğu belli olmayan bazı tiplerin yorumları, Avrupa’daki Türklerin gündemini günlerce meşgul etmiştir. Avrupa’daki bazı Türk kurumları olayı ciddiye alarak basın açıklamaları yapmışlardır.

Her yıl dozu artırılarak yapılan bu yorum ve yayınlar, hiç şüphesiz Türkiye’deki bazı kesimler tarafından bilinçli ve maksatlı olarak dillendirilmektedir. Bu kesimlerin, Avrupa’daki Türklerle ilgili algıları, farklı sebeplerden ve bazı önyargılardan dolayı maalesef olumsuzdur. Öyle ki, bu kesimin bir bölümü, politik nedenlerden dolayı, Türkiye’deki Suriyelilere nasıl davranıyorlarsa, neredeyse Avrupa Türklerine de aynı muameleyi hak görmeye yöneliyorlar.

Bunun yanı sıra, Avrupa’da akrabaları, dostları, kardeşleri, çocukları, gelinleri, damatları ve iş ortakları olan yani onları tanıyan, onlarla ilişkileri olan kesimlerin de, yukarıda belirtilen grup kadar vicdansız olmasa da, algılarının olumsuz olduğunu yer yer gözlemliyoruz.    

Diğer taraftan, Türkiye’deki bu kesimlerin Avrupa Türkleriyle ilgili algıları bu şekildeyken, kimi karar vericilerin ve bürokratların da, Avrupa Türkleri ile ilgili algılarının, farklı olduğunu söylememiz oldukça zor. Tecrübeler, gözlemler, uygulamalar, davranışlar ve gerçekler, Türkiye bürokrasisin de, Ankara’nın son dönemde geliştirdiği diaspora politikalarına rağmen, Avrupa Türkleri ile ilgili algı ve zihniyetinin, ne yazık ki, 1960’larda oluşan ‘işçi’ algısından bir türlü kurtulamadığını söyleyebiliriz.

Alt alta sıraladığımız gözlemleri onlarca örnekle, yaşanmış tecrübeyle, yazılmış, yayınlanmış literatürle daha açık ve net ortaya koyabiliriz. Ancak niyetimiz, örneklerle olayı daha da zorlaştırmak ve içinden çıkılamaz hale getirmek değildir. Dikkat çekmek istediğimiz konu, her yaz tatilinde dozu artırılarak tekrar edilen Avrupa Türklerinin ötekileştirilmesinin psikolojik alt yapısı ve oluşan zihniyete dikkat çekmektir.

Daha net bir şekilde ifade etmemiz gerekirse, sosyolog Haluk Ceylan’ın da çalışmasında değindiği gibi, “Avrupa Türklerinin zihinlerinde yer alan anavatan tasavvuru ile Türkiye’deki gerçeklik uyuşmazlığı” söz konusudur. Bu uyuşmazlık, bir taraftan Türkiye’ye geri dönen Avrupa Türklerinde, bir dizi entegrasyon sorunlarına yol açarken, diğer taraftan her türlü zorluğu göz önüne alarak, büyük bir heyecanla yaz tatili için Türkiye’ye akın akın gelen Avrupa Türklerine, neredeyse nefrete varan ötekileştirme ve dışlama olarak ortaya çıkmaktadır.

Zihniyet değişiminin ve buna paralel olarak norm ve değerlerin oluşmasında insanların yaşadıkları sosyal çevrenin belirleyici rol oynadığını biliyoruz. Buradan hareketle, özellikle Avrupa Türkleri üzerine çalışan genç sosyal bilimcilerimizin, Avrupa Türkleri ile Türkiye Türkleri arasında, “değerler oluşumu ve çatışmalarını” araştırmaları kaçınılmazdır. Unutmamak gerekir ki, değerler sistemi dinamik bir yapıya sahiptir. Toplumsal değişim ve gelişimler önemli rol oynar.

Bu değişimlere rağmen, yukarıda yer alan ifadelerden hareketle, Türkiye’deki Türklerin ezici çoğunluğunun Avrupa Türklerini ötekileştirdiklerini söylememiz mümkün değildir. Diğer taraftan da Avrupa Türklerinin tamamının sütten çıkmış ak kaşık olduğunu da söyleyemeyiz. Her hâlükârda, kimi dengesizlerin, ukalâların ve komplekslilerin onur kırıcı yorumlarının gündemimizi belirlemesine müsaade etmeden, gelişmelere daha realist bakmaya çalışmalıyız.

Veyis Güngör
31 Temmuz 2023