Son bir ay içerisinde Türkiye gündemi ne kadar hızlı değişir oldu öyle değil mi?

Aile içi şiddet'e maruz kalan kadınlar, terör olayları, Van depremi ve 13 yaşındaki bir kızın yaşadığı talihsizlik.  Hepsi de gündemi altüst eden konulardı, ve hepsi için onlarca yazı yazıldı, haber yapıldı.  Her bir konuda gündem çalkalandı ve bir çok yazar aynı konuya adeta hücum etti.

İlk başta, kocası tarafından sırtından bıçaklanan bir kadının fotoğraflarının, gazetelerde yayınlanması oturdu gündeme.  Çok sıklıkla olan bir olaydı halbuki, o kadının başına gelen hazin son.  Bir çok kadının, tabiri caizse ağzı burnu patlatılıyor ve bir çoğunun da ölüm bileti kesiliyordu katillerince.

Bu yazarlar, benzer durumda olan bir çok olay varken, bu konunun üzerine neden akın etmişlerdi merak etmedim de değil.  Acaba gerçekten "can"mıydı dikkatleri üzerine çeken, yoksa gazetenin, o haberin fotoğrafını alelade yayınlamış olmasımıydı?  Okuduğum yazıların bir çoğunda, malesef kadının katilinden çok, gazetenin, fotoğrafları yayınlamış olmasıydı tepkileri üzerine çeken.

Fotoğraflar etik olmayabilir, ama internetin her türlü olanaklarından yararlanabilen(!) çocuklar, zaten anne babaları dizilerle haşır neşir iken, odalarında her türlü görüntüyü izleyebiliyorlar.  Filistin, Irak vb. ülkelerde ki çocuklar, zaten canlı canlı izlemekteler bu tür görüntüleri, hem de daha beterlerini.  Ama bizim bünyemiz/midemiz kaldırmıyor işte.  Çünkü hatırlamak ve görmek istemiyoruz.  Malzeme çıksın yeter.

Yakın zamanda yaşanan terör olayları (askerlerimize Allah'dan rahmet diliyorum), iyice milleti çileden çıkarmıştı.  Kürt düşmanlığı öyle zirveye tırmanmıştı ki, hemen peşinden gelen "Van depremi" ırkçı kusuşlara kurban olmuştu.  Allah helak etmişti kürtleri(!) bir çok kişiye göre.  "İyi oldu"lar, "hak ettiklerini buldu"lar, "daha beter olsun"lar yayıldı etrafa kin kokuları eşliğinde.  Halbuki "insan"dı ölen, "can"dı yitirilen, "kan"dı dökülen.

En yakınlarımdan bile duyduğum, öfke ve kin dolu cümleler, dönen dolapların çarkından saçılan amaçların, hedefine ulaştığını anlamama sebep oldu bir anlamda.  Ben Türk doğmayı, sen Kürt olmayı, bir başkası da Avrupalı olarak yaşamayı seçmemişti halbuki.  Hepimiz insan, hepimiz ölümlü ve hepimiz insanca yaşamayı hak ediyorduk elbette.  Piyon olmaktan vazgeçsek aslında da, şahlarla vezirlerin gerçek yüzlerini ve oyunlarını görebilsek. Keşke.

Eskiden bende aynı kafadaydım, itiraf etmeliyim.  Türkçüydüm, ama şimdi sadece Türküm, ve her ne olursam olayım, sonuçta ben de herkes gibi kolayca hata yapabilen, Van'da ölen masum bir bebek için gözyaşı dökebilen, aciz bir insanım.  Kendi seçmediğim bir ırk için, kendimden farklı olan ırkları asla hakir görme hakkına sahip olmayan sade bir kulum.

Türkiye'yi karıştırmak ve insanları en hassas damarlarına basarak birbirine düşürmek isteyen zirve sevdalılarının da farkındayım.  Çok şükür.

Son olarak da, bütün bu Türkiye gündemini değiştiren 13 yaşındaki N.Ç. ye değinelim biraz.  Aslında değinilecek bir tarafı da yok.  Herşey bütün utanç vericiliğiyle, açık ve seçik ortada.  Yazmaya kalem bile varmıyor.  Tabii varmaz.

18 yaşının altında bir "genç kız"ın, kendi rızasıyla da olsa, velisinin imzası olmadan evlenmesine izin vermeyen, evlendiği taktirde de, sevdiği gencin hapis yatmasını uygun gören yasalar, 13 yaşındaki bir "kız çocuğu"nun, kendi rızasıyla birlikte olduğu kararıyla, 26 kişi hakkında doğru düzgün bir cezai hüküm vermemesine, şaşmamak elde değil gerçekten.  Bu "kıvraklık", adamına göre değişiyor mu yoksa?

Aslına bakarsak, sanki birileri bu olayları zamanlıca gündemde tutmamızı, kan tempomuzu avuçlarına bırakmamızı istiyordu.  O yüzden hiç yazmadım, yazmak da istemedim.  İçimden gelmedi aslında. 


Nasıl gelsin ki, malzeme yapılan "can" iken.



Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte barış, huzur, sağlık ve güven dolu bir ömür geçirmeniz dilerim.