‘’Türkiye kendi savaş uçağını yapamaz, Türkiye’nin bunu tek başına gerçekleştirebilecek teknolojik Know-How’a sahip değildir, bunun için milyarlarca dolar gerekir, ayrıca böyle bir teknolojiyi geliştirmek de çok uzun zaman alır." Sözleri ile Türkiye’nin bu işin içinden çıkamayacaklarını, psikolojik olarak engellemeye çalışsalar bile Türkiye’nin kendi uçağını yapması hiç o kadar da zor değildir.

Elin Amerikalısı, Elin İsraillisi, Elin Rus’u yaparda Türkiye yapamaz mı? Bal gibide yapar.

Kendisini Rahmet ve Minnetle andığımız Nuri Demirağ’ın güzel bir kaç vecizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. ‘’Bizim çocuklardan, gelişi güzel birini çağırıp: Dünyanın en iyi tayyaresini yapar mısın? diye sorunuz. Size, mümkün değil yapamam cevabını vermez. Çünkü yapamam demek, benliğimden, varlığımdan vazgeçtim. Aczimi zaafımı kabul ettim demektir. Hâlbuki Türk aciz değildir ki aczi kabul etsin.’’ (Nuri Demirağ, 1942 )

Şunu unutmayın ki; Bir gün içimizden birileri çıkarda Türkiye’nin kendi uçağını yapması hayaldir derse bilinki; O ülkesinin aciz bir ferdidir. Birgün elin ülkesinden biri çıkarda Türkiye’nin kendi uçağını yapması hayaldir derse bilinki; Türkiye kabuğunu kırmıştır, Türkiye büyümektedir ve Türkiye'nin kendi uçağını yapmaması için sudan bahanelerle alay etmekte ve caydırma politikaları uygulamaktadırlar.
 

Türkiye uçağını yapacak, genç girişimciler arıyor, dalında uzman bilgi ve donanıma sahip kişiler arıyor denilsin yüzlerce Türk Genci ülkesine bu konuda destek vermek için tüm bilgilerini menfaatsiz heba eder. Önemli olan ne biliyor musunuz?  

“Elin oğlu müteşebbisinin önüne devletin imkânını koyarken bizde devlet, var gücü ile evladına çelme takar.” (Nuri Demirağ)

Evet, önemli olan bugüne kadar devletin evladına hiçbir konuda bir kapı açmaması, elinden tutmaması, desteklememesi; bu değilmidir gençlerimizi umutsuzluğa iten, bu değil midir gençlerimizi her şeyden soğutan. Nice beyinler göç etmedi mi? Nice beyinler destek çıkılmamaktan yakınmadı mı? Nice mucitlerimiz ülkem olmazsa devletimde sahip çıkmazsa projemi, patentimi yok ederimde elin gâvuruna satmam diyenlerin haddi hesabı yoktur buna emin olun.
 

Hiç kimse ahkâm kesemez bu konuda, hiç kimse Türkiye savaş uçağını yapamaz diyemez. Nasıl ki 1936 yılında Türklerin iyi bir uçak sanayii kurabileceklerine inanmayanlar veya inanmak istemeyenler, Türklerin bu işin altından kalkabileceklerine inanmayanlar, ileride bir pazar kaybetmenin endişesi içerisinde olanlar Türklerin ne zaman ne yapacağını çok iyi bilirler.

 

O zaman verilen siparişler iptal edilmezse idi, o zaman Fransız firmasından üretimden kalkmış külüstür ve hurda Henrio tipi uçaklar alınmasaydı, o zaman THK’nın gönlü yabancı uçaklardan yana olmasaydı, ozaman Nuri Demirağ’ın kıymeti ve durumun gelecek nesillerdeki ehemmiyeti bilinseydi bu gün hiç kimse Türkiye ‘nin kendi uçağını yapması hayaldir diyebilir miydi.
 

Bilmeliyiz ve inanmalıyız ki, Hava sahasına hakim olmayan ülkeler, yerlerde sürünmeye, mahkumdur.
 

Ne zaman ki, devlet olarak mucitlerimize Fransız kalmasak, o zaman unutmamalıyız ve bilmeliyiz ki Türkiye’nin kendi savaş uçaklarını yapmasıda , uzaya çıkmasıda hayal değildir. Elbet Türkiye er veya geç teknolojik anlamda rakiplerini gececek ve kabuğunu kıracaktır.
 

Vaktiyle ecdadımız yirmi bin, otuz bin atlı ile macar ovalarını alt üst ederler... büyük zaferlerini bu akıncılarla ihraz eylerlermiş... Bugünün akıncıları da, tayyarelerdir. Acaba yirmi otuz bin Türk atlısıyla, tarihin en şanlı zaferlerini kazanmış olan Türk ordusunu kanatlandırmak mümkün değil mi? Mümkün, hem de çok mümkün. (Nuri Demirağ, 1938)

Saygılarımla…