Yurt dışında oy kullanabilecek Türk seçmenlerinin ancak üçte birisi veya üç kişiden birisi oy kullandı. Bunun anlamı Türkiye dışında Türklerin üçte ikisi artık Türkiye ile, Türkiye’nin geleceği veya geçmişi ile pek ilgilenmiyor. Başka bir açıdan bakılacak olursa, Türkiye dışındaki seçmenlerin üçte ikisi Türkiye’de hangi siyasi görüş hükümet kurarsa kursun kendisinin yaşam tarzında, refah düzeyinde, sosyal haklarında herhangi bir farklılık olmayacağını düşünmektedir. Türkiye dışında yaşayan seçmenlerden oy kullananların büyük bir kısmı Türkiye’ye kesin dönüş yapmak niyetinde olanlar olabilir veya yurt dışında geçici olarak bulunanlar olabilir.

Amerikalı, Rus, İngiliz, Fransız, Japon, Çinli, Alman, İspanyol, İtalyan gibi milletlerin kurdukları ülkeler ulusal kimliklerini inkar etmeyen ülkelerdir ve bunun gereği olarak ülkeleri dışında geçici veya daimi olarak yaşayan vatandaşlarını en uç seviyede takip ve kontrol altında bulundururlar ve bunu söz konusu vatandaşlarının korunması ve kollanması için yaparlar. Büyük ülke olmanın, güçlü devlet olmanın göstergesidir ve şartıdır bu. Ama gerçek anlamda takip ve kontrolden bahsediyorum. Yoksa tarihi günlerde, sosyal şenliklerde oradaki soydaşları veya dindaşları toplayıp nutuk atmaktan bahsetmiyorum

Türkiye’de bu güne kadar hükümet olabilmiş siyasi görüşler, Türkiye dışında yaşayan vatandaşları için neler yapmıştır? İkinci, üçüncü kuşak babaları, anneleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasına rağmen kendileri hala Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını alamamış soydaşları için neler yapmıştır? Ama vakıfların, cemaatlerin Türkiye dışındaki Türklerin milli ve dini değerlerini kullanarak, onlardan makbuzlu ve makbuzsuz ne kadar, ne ölçüde nakit para yardımları topladıkları da bilinen bir gerçektir. Toplanan paraların ne amaçla toplandığı ama toplandıktan sonra ne amaçla harcandığı da şüpheli uygulamalardır veya usulsüzlük olduğu kesin olarak saptanan ve mahkemelere yansıyan uygulamalardır.

Bu güne kadar binde birisi hariç, dünyadaki tüm politikacılar, tüm siyasetçiler aşama, büyüme, genişleme kaydetmişlerdir. Ama nerelerde? Kibirlerinde, egolarında ve kişisel menfaatlerinde! Bunu dünyanın her tarafında görürsünüz. Ama en az Avrupa ve Kuzey Amerika Ülkelerinde görürsünüz. Kafkasya, Orta Asya ülkelerinde göze fazla batmayacak şekilde yapıldığını görürsünüz. Arap ülkelerinde, Afrika’da ve Türkiye’de ise, bu konuda bilinen ve bilinmeyen tüm soyut, somut sınırlar aşılmıştır. Kibir, ego, kişisel menfaatler, saltanat hakim olmuştur politikacının kanında, damarında, genlerinde, dokularında.

Siyasetin, politikanın, uluslararası ilişkilerin ne olması gerektiği, ne olmaması gerektiği konusunda dünyanın gerçek sanatçıları ve gerçek bilimcileri bir konsey kurmalıdırlar ve bu konsey, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği başta olmak üzere, dünyanın tüm uluslararası organizasyonları üzerinde etkili ve aktif olmalıdır.

Silah fabrikaları kesinlikle bu konsey tarafından denetim altına alınmalıdır.

Silah tüccarlarının kurdukları holding patronlarının, Nobel barış ödülü vermeleri komedisine de son verilmelidir.

Askerlerin veya politikacıların değil, sanatçıların ve bilimcilerin idare ettiği (Yönettiği demiyorum)bir dünya gerçekten yaşanılacak bir dünya olur.

Politika, siyaset okullardaki derslerden bile kaldırılmalıdır.

Demokrasi de artık masaya yatırılmalıdır. Nedir? Çoğunluğun dediği, istediği oluyor! Birincisi hadi be! İkincisi çoğunluk ne dediğini, ne istediğini biliyor mu? Sigara, alkol tüketimi, fuhuş sektörü, benzin ve mazot tüketimi, nükleer ve baz istasyonları ve cep telefonları için bir referandum yapılsa, belki de bunlara evet diyenler yüzde sekseni aşar. Neden? Çünkü sektörün tüccarları oy kullanacaklara birer bedava cep telefonu, bir aylık bedava benzin ve mazot tüketimi gibi promosyonlar sunar veya sektörlerinin kar hacminden onlara bedava hisse senedi dağıtır.

Yüz lira, elli dolar, yirmi yuro karşılığında adam dövecek, sakatlayacak, öldürecek insanların büyük bir kitle teşkil ettiği acımasız bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyada siyasetin üstün meziyetlerinden, politikacının fedakarlıklarından, demokrasinin nimetlerinden hiç kimse bahsetmesin! Bence demokrasinin tüm nimetleri siyasetçilere, politikacılara, üst düzey bürokratlara ve zenginlere doğru hareket ediyor. En acınası ve insanlık dışı durumda, bunların çanaklarını yalayan kişilerin bu kişileri; peygamberlerini, krallarını, şeyhlerini korur gibi korumalarıdır veya onların gıyabında, lehinde propaganda, kampanya yürütmeleridir. Ne için? Sadece onların artıklarından çöplenmek, çanaklarından yalanmak için!