“Tek dileğimdir, hiçbir erkeğin hayalinde olmayan bir hanımefendi olmak. Sadece sevdiğim insanın (eşimin) hayalinde ve dünyasında olabilmek. Bunu başardığım an, başarılıyımdır.” dedi ve devam etti hikâyesine. “Kadının düşmanı kadın iken, erkeğin düşmanı da erkektir.” Şaşkınlıkla izliyordum dudaklarının arasındaki o cümleleri... Hatta pür dikkat dinliyor, bekliyordum sıradaki diyeceklerini... Birden patlama oldu sandım. Sıçradım. Koltuğumun bacağı kırılmıştı, uykudaki ben uyanmış, benimle konuşan güzeli hatırlamaya çalışıyordum. Ses tanıdıktı, daha önce duymuştum sanki. Belki de bildiğim biriydi. Emin olamadım. Kimle konuşmuştum ki ?... Kimdi o? Sonra kalktım yüzümü yıkadım. Rüyanın etkisindeki beni uyandırmadan elime kağıt kalem aldım, hatıramdakileri bir bir yazdım... Gerçek gibiydi her şey, gerçek gibi... Kahve yaptım ve olmayan balkonuma çıkıp temiz hava aldım. Biraz mavilerle konuştum. Havayı içime huzuru çeker gibi çektim, sonra tebessümle yazıma devam için masama geçtim... Tanımadığım Vezir’in kalpli uçan balonuna gülerken, toplumun bazı bireylerinin acınacak halde olduklarını anladım... Bu tebessümüm, kahkaha dolu olan bu tebessümüm, acının çığlıklarıydı. Bir başka insanın hayatı diğerine ne kadar değersiz gelebilirdi ki... Üzüldüm. Sonra rüyam aklıma geldi. En büyük mutluluk ‘Başkalarının hayalinde gezmeyen hanımefendi’ olabilmekti... Haklıydı. Evet, rüyam haklıydı...Duşumu aldım; sonra mutfağa geçtim, iki yumurta kırdım, öğlen için ekmek arası hazırladım. Hazırlandım; arabamın anahtarını aldım ve evden çıktım.

Acı acı yangın alarmı çalıyordu. Hem de uzun uzun; susmayan. Anladım ki gerçek uykudan asıl şimdi uyanıyordum. Kerem’im geldi, yorganın üstünden bana doğru eğilmiş ‘Anne anne, anneeee!’ diyordu. Eli omuzumdaydı. Evet bir yangın alarmıydı. Pijamalarımla fırladım kapıya. Kerem de arkamdan. Yan komşum kapısını açmış, elindeki küçük havluyu havaya sallıyordu. Sözde havadaki dumanı dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Göz göze geldik. Yarı gülümseme karışık ifadeyle, ‘Tost makinasına ekmek koymuştum biraz fazla kızarmışlar, malum alarm da çok hassas, lütfen kusura bakmayın’ deyiverdi. Nasıl koştuğumu hatırlamıyorum. Saat sabahın beşi idi ve ben uyuyalı sadece iki saat olmuştu. Uykum gelmedi. Tost makinasına ekmek koydum, balı çıkardım. Çay yaptım. Makinanın başından ayrılmadım. O hafta komşum alarmını söktü, ben de tost makinası hediye ettim.

Bir haftadır da biz yemek yiyemiyoruz. Zamanımızı çalan internetteki sosyal medyaya ara verdik. Telefonlarımıza sadece arayanlar olunca bakıyoruz biz de. Ne demişler, “Gülme komşuna, gelir başına!” Haydi alemlerin güzeli, ey insan ‘gir içeri’.

İÇERİ

Hak yarattı sür alemi
Aşıkların hepsi dem-i
Döner durur bu alemi
Hak eyle ahu çevremi

Hak yarattı halim beni
Vuslatına al sar beni
Dünyana alim koy beni
Hür eyle asil bünyemi

Hak yarattı var alemi
İçinde her türlü gemi
Yedi cihan da böyle mi
Gir bak gönülden içeri


Hülya Kars