Sevgili okurlar,
Öyle bir renkliliktir ki yaşadığım şu günlerde, sizlerle paylaşmak istiyorum. Kimi zaman kelimelerle ifade etmek gerçekten de zor olabiliyor. Çevremdeki sevdiklerimin yaşadıklarından öğrenmek, onların yaşadıklarına kimi zaman sempati kimi zaman da empati kurabilmek bizlere ne çok şey öğretebiliyor. Öyle dersler alıyoruz ki her deneyim ile, harikulade bir şekilde gelişiyoruz. Yaratımımız artık olağanüstü derecede hızlı oluyor, düşündüklerimizi kısa bir süre içinde yaratmış oluyoruz….. Son günlerde ise, karşıma çıkan noktalardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum…

Öncelikle en önemli nokta, ‘teslimiyet’. Evreninin, sistemin ve hayatın akışına güvenebilmek… Bizler, egolarımızla, bir başka değişle, istek ve ihtiyaçlarımızla hareket ettiğimizde yoğun bir şekilde odağımızı tek bir noktaya yönlendirip, sadece ve sadece isteğimiz yönünde ısrarcı oluyoruz. Kimi zaman istediğimiz konu ile ilgili olarak kapsamlı bir bilgi sahibi olmadan, bütünün hayrını düşünmeden sadece kendi çıkarlarımız doğrultusunda isteklerde bulunuyoruz.

‘Bırakabilmek’ …. Bir başka değişle de, niyetimizi ortaya koyup, elimizden geleni yapıp daha sonrasında ise, teslim olarak evrenle beraber hareket edebilmek! İşte bunu başarabildiğimizde ise, bir tüy gibi hafif ve güvenli oluyor, bir nevi hayatla dans ediyoruz, denizin üzerindeki dalgaları yok etmeye çalışmadan, dalgaların üzerine sörf edebiliyoruz. Olan her şeyin bizim hayrımız için olduğunu bilip, sakin ve sevgi dolu, umut dolu hayatımıza devam edebilmek! İsteğimiz şeyin olmaması karşısında ya da olayların istediğimiz şekilde gitmemesinden dolayı üzülmeden sadece izleyici olabilmek! İşte büyük huzur, işte büyük başarı! Öyle deneyimler yaratıyoruz ki bizler, bu duyguyu ister istemez yaşamayı öğreniyoruz!

Bir başka ders niteliğindeki nokta ise, ‘odağımızı’ nereye yönlendirdiğimiz konusunda!
“Odağımızı nereye yönlendiriyoruz? Odağınıza bakın, neresi orası? Ne görüyorsunuz baktığınızda ? Kendinizimi ? yoksa dışınızı mı ?
Neye odaklanıyorsunuz yaşarken korkuyamı ? sevgiyemi ? ; zihninizin kalıplarına mı ? ruhunuzun özgürlüğüne mi ?”
“Odağınızı nereye yöneltirseniz enerjiyi orada var edersiniz ve tezahür nedenidir.
Gerçek kimin gerçeği ? doğru kimin doğrusu ? Tek bir gerçek, tek bir doğru varmıdır ? Algılarınızı kişiselliğinizden çıkarın, bütünün içine alın. Algılarken dışarıya çıkın, dışardan bütünsel bakın , olanın içindeki ilişkilendirmeyi , iletişimi görün. Yansımaları farkedin, yansımanızı görün. Görün ki nötr algılamanıza yardımcı olsun.”


Gerçekten de odak noktamızı kaydırdığımız ne kadar önemli! Bu noktada, ele aldığımız ya da almadığımız sorumluluğumuz devreye giriyor! Bizler, kendi odağımızı başka yönlere çekebilme gücüne sahibiz! Kendi gücümüzü hiç kimseye teslim etmeden, çevremizde olan bitenlere, dışarıdaki olaylar her ne kadar üzücü, yıkıcı ya da sarsıcı olursa olsun, kendi odak noktamızı
istediğimiz olumlu bir yere çevirmek bizim elimizde değil mi? Bu noktada elbette ki, yanlış bir anlaşılmaya fırsat vermemek için şunu da eklemek istiyorum. Elbette, bu çevremizde olanlara kayıtsız kalmak anlamında asla değil, sadece olan olumsuz olayların içine çok fazla girmemeye çalışmak ve sürekli olarak bu konular hakkında düşünüp, kelime olarak ifade etmek, canlı tutmak anlamına geliyor.

Sevgili okurlar, gelin bu konular üzerinde biraz düşünelim ve kendimizi gözden geçirelim. Kendimiz ve hayatımızla ilgili farkındalığa ulaşabilmek için kendimize şöyle bir bakalım :-)