Teknolojinin herşeyimizin rahatça izlenir hale gelmiş olduğundan yakındığımız bugünlere göre çok geri olduğu devirlerde izlemelerin nasıl yapıldığını hiç merak ettiniz mi? İşte, o zamanlardan kalma bir “takip tutanağı”: Kürt hareketinin 1950’li ve 60’lı yıllardaki önemli isimlerinden Ziya Nami Şerefhanoğlu hakkında Ankara Emniyeti tarafından 1959’da hazırlanmış bir “takip ve tarassut raporu”...

 

Dinlemeler, gizlice yapılmış ses kayıtları, “şok” görüntüler vesaire artık günlük hayatın ayrılmaz parçası, hattâ sıradan bir iş haline geldi... Google Earth uzaydan zaten heryeri ve herşeyi gözlüyor, Youtube elindeki görüntüleri yayınlamak isteyenin emrine âmâde, milleti akşam nerede ne yediği yahut tuvalete saat kaçta gittiği ve içeride ne kadar kaldığı gibisinden çok mühim konularda bilgilendirmek isteyenler için de Twitter hâzır ve nâzır... Teknolojinin böylesine gelişmemiş olduğu devirlerde bu işlerin nasıl yapıldığını, meselâ emniyet mensuplarının “hedef” dedikleri kişinin ne yaptığını, nelerle meşgul olduğunu öğrenebilmek için ne gibi metodlar kullandıklarını az-çok biliyorsunuzdur...

 

49’LAR TEVKİFATI

 

Adım adım takip etmek yahut duvardan yan odayı dinlemek gibisinden zorluklardan bahsediyorum... Bugün bu sayfada, artık “nostaljik” olan böyle takip metodlarından bir örnek verecek, Kürt hareketinin 1950’li senelerdeki önde gelen isimlerinden Ziya Nami Şerefhanoğlu hakkında hazırlanmış ve zamanımızın teknolojisi ile karşılaştırıldığında mizahı andıran bir takip raporundan bazı bölümler nakledeceğim... Ziya Nami Şerefhanoğlu, 16. asırda yaşayan ve konusunda hâlâ tek kaynak olan “Şerefnâme” isimli Kürt tarihinin yazarı Şeref Han’ın soyundan geliyordu. Avukattı, o dönemdeki Kürt hareketinin önde gelen ismi idi ve aralarında sonraki senelerin önemli siyasetçilerinden olan Şerafettin Elçi, Yaşar Kaya ve Musa Anter gibi kişilerin de bulunduğu 1959’daki meşhur “49’lar davası” sırasında o da tutuklanmıştı.

 

ÜÇ GÜNLÜĞÜNE ANKARA

 

Daha sonra Bitlis’ten senatör seçilen ama 22 Temmuz 1967’de Senato kararıyla senatörlükten düşürülen Ziya Nami Şerefhanoğlu, 12 Mart muhtırasından sonra Türkiye’den ayrılıp Lübnan’a gitti ve 1980’lerin başında yurt dışında vefat etti. Bu sayfada bazı bölümlerini yayınladığım “takip ve tarassut raporu”nda, Şerefhanoğlu‘nun 1959 Eylül’ünde üç günlüğüne gittiği Ankara’daki temasları anlatılıyor.

 

DEVLET ADAMININ ARŞİVİ

 

Bundan birkaç hafta önce de yazmıştım: Geçmişte uzun seneler resmî görevlerde ve önemli bakanlıklarda bulunmuş rahmetli bir devlet adamının ailesi, büyükbabaları olan bu devlet adamının kendilerinde bulunan arşivindeki bazı belgeleri bir müddet önce bana verdiler.

 

AYRINTILI RAPORLAR

 

Bu özel arşivde, 1950’ler ve 60’lar Türkiye’sinin artık tarih kitaplarına intikal etmiş olan bazı iç ve dış güvenlik konuları ile o dönemdeki Kürtçülük faaliyetleri ve sol hareketler hakkında ayrıntılı bilgilerle raporlar vardı. Bu takip raporu da sözünü ettiğim devlet adamına sunulmuştu. Ankara Emniyeti Birinci Şubesi tarafından dakika dakika yapılan takipten sonra yazılan raporun bazı bölümlerini bu sayfada okuyabilirsiniz.

 

Bu ifadeyi anlayana helâl olsun: “Hasan komünist, Kürtçü ve ileri Jöntürk’tür”

 

 İstanbul’dan 11 Eylül 1959 sabahı Ankara’ya giden Ziya Nami Şerefhanoğlu, o gün Cemali Kırlı ve Mustafa Tuncer isimli Emniyet Birinci Şube görevlileri tarafından takip edilmiş...

 

Şerefhanoğlu hakkında hazırlanan ve aşağıda bazı bölümleri yeralan “takip ve tarassut raporu”nda “Kürtçü, komünist ve ileri Jöntürklerden” diye bahsedilen Hasan Akkuş da o sene Şerefhanoğlu ile beraber tulanacak, yıllar sonra zaman aşımından düşecek olan “49’lar davası”nın sanıklarından olacaktı:

 

“08.45: Anadolu Ekspresi ile İstanbul’dan geldi, 12845 numaralı taksi ile Ulus mevkiindeki Konfor Palas Oteli’ne gitti.

 

13.40: Otelden çıktı. Ulus’taki dolmuş durağından arabaya binerek Bakanlıklar otobüs durağında indi.

 

[1]13.50: Temyiz Mahkemesi (Yargıtay) binasına girdi. Burada yapmış olduğu temaslar tespit edilemedi.

 

15.10: Buradan çıkıp yaya olarak Adliye Vekâleti binasına doğru yürüdü. Yolda, İstanbul H. KT. 72677 numaralı kamyonetin içinde bulunan bir şahısla on dakika kadar samimi olarak konuştu.

 

[1]...15.45: Bu binadan çıktıkdan sonra Büyük Sinema’nın önünde bir müd det bekledi ve Büyük Pastahane’ye girerek oturdu. Sonradan isminin Hasan Akkuş olduğu öğrenilen (Kürtçü, komünist, ileri Jöntürklerden) bir şahıs ile buluşarak konuşmaya başladılar.

 

...19.10: Konuşa konuşa Atatürk Bulvarı’nı takiben Ulus istikametine yürüyerek kalmakta oldukları Konfor Palas Oteli’ne geldiler. [1]

 

...19.00: Otelde odalarında istirahata çekildiler. Öğrenildiğine göre arkadaşı Hasan Akkuş bir müddetten beri bu otelde kalmaktadır ve hedefimiz istasyondan otele gel diği zaman Hasan Akkuş’un otelde kalıp kalmadığını sormuş ve bunun üzerine kendisi ayni otelde kalmak istemiştir. [1]

 

20.30: Hedefimiz otelden 26003 numaralı telefon sahibi Binbaşı Cevat isminde bir şahısla beş dakika kadar bir konuşma yapmıştır. [1]

 

23.00: Bu saate kadar beklenmiş, yattıkları anlaşılınca tarassuta son verilmiştir. Keyfiyet bilgilerinize arzolunur.”

 

“Yediler, içtiler, sonra da ‘Komünizm lâzım’ dediler”

 

 Ankara Emniyeti’nin Birinci Şubesi, Ziya Nami Şerefhanoğlu‘nu Ankara’ya geldiğinin ertesi günü, yani 12 Eylül 1959’da da adım adım izlemiş... “Takip ve tarassut raporu”na göre bu işi Mustafa Tuncel ile Mahmut Koşal yapmışlar ve sabah saat onda başlayan takip geceyarısına kadar devam etmiş. Emniyetçiler o gün akşam saatlerinde Şerefhanoğlu ile arkadaşlarının kaldıkları otel odasının yanındaki odadan konuşmaları dinlemeye çalışmış ve işitebildiklerini raporlarına aktarmışlar.

 

DUGLAS BIYIKLI ADAM

 

Ziya Nami Şerefhanoğlu ile arkadaşlarının konuşmaları arasında geçen “Irak’ta Molla Mustafa Barzani çok muvaffak oldu, gayenin tahakkuku için komünist rejim lâzımdır” cümlesi de bir sonraki günün raporuna yazılmış. İşte, 12 Eylül 1959 tarihli takip raporunun bazı bölümleri: “ [1]

 

11.45: Ulus’ta Cihan Palas’ın altında Turan Lokantası’na girerek öğle yemeklerini yediler. [1]

 

12.20: Lokantadan ayrıldılar. [1]

 

12.30: Konfor Palas Oteli’ne geldiler. Kaldıkları 25 numaralı odadan 20740 numaralı telefona telefon etti (Öğrenildiğine göre bu numaralı telefon Saim Rogen’e ait). [1]

 

Otele 30-35 yaşlarında orta boylu, gür siyah saçlı, siyah gözlü, gür siyah kaşlı, siyah duglas bıyıklı, esmer yuvarlak yüzlü, üzerinde spor gri ceket ile lacivert pantalon bulunan siyah ayakkabılı beyaz gömlek ve kırmızı benekli kravat takan, elinde Akşam gazetesi bulunan bir şahıs gelerek Şeref Hanoğlu’nu sordu. Otel kâtibi ‘İsminizi söyleyin, bildirelim’ dedi ise de ismini vermedi. ‘Diyarbakırlı doktor geldi deyin, kâfi’ dedi. Otel kâtibinin 25 numaraya bu ziyaretçinin geldiğini bildirmesi üzerine hemen yukarıya odaya gelmesi söylendi.

 

PİKNİK LOKANTASINA GİTMİŞLER [1]

 

14.45: Otele 22-25 yaşları arasında üç genç geldi. Hedefle odada 15 dakika kadar konuştuktan sonra ayrıldılar (Takip neticesin de bunlardan birinin Tıp Fakültesi talebelerinden Şerif Akkoyunlu olduğu tesbit edildi. Diğerleri öğrenilemedi. Yalnız, Şerif Akkoyunlu’nun kaldığı evin kapıcısı Hamit’in ifadesine göre, bu sabah Tıp Fakültesi talebelerinden İsmail’in geldiğini ve ayni evde Şerif‘le beraber kalan Doktor Nafiz’le bera ber üçünün saat 12.30’da evden ayrıldıkları öğrenilmiştir. Bu iki şahsın Şerif Akkoyunlu ile beraber otele gelen şahıs - lar olması kuvvetle muhtemeldir). [1]

 

l5.20: Hedef, Hasan Akkuş, Diyarbakırlı doktor otelden çıktılar. Yayan olarak Sanayi Caddesi’nde Demir işhanında birinci katta daire 6’da Avukat Muammer Obuz’un yazıhanesine geldiler. Bu şahsı bulamadıklarından geri döndüler. [1]

 

Saat 18.30: Piknik Lokantası’na geldiler, içeri girdiler, oturarak yemekle beraber içki içtiler.

 

BU KADARINI DUYDULAR [1]

 

20.00: Lokantadan kalktılar, yayan olarak Konfor Palas Oteli’ne geldi ler. Bundan sonra dışarıya çıkmadılar. Hedef dışarıda gezerken otele Avukat Ali Karahan gelmiş, Şeref Hanoğlu’nu aramış, olmadığını öğrenince geldiğinde 33350 (numaralı) tele fona telefon etmesini otel kâtibine tenbih ettikten sonra git miş. [1] 20.10: Hedef, kaldığı 25 numaralı odadan telefonla 33350 numarayı ara dı ve Ali Karahan’ı otele davet etti. Bunun üzerine Ali Karahan ‘Şimdi geliyorum’ dedi. [1] 20.20: Ali Karahan otele gelerek hedefin kaldığı 25 numaralı odaya çıktı ve Ali Karahan’ın iştiraki ile 25 numaralı odada hedef, Diyarba kırlı doktor ve Hasan Akkuş’un konuşma yaptıkları anlaşıldı. Bunun üzerine 25 numaralı odanın yanındaki 26 numaraya geçile rek imkân nisbetinde konuşmaların duyulmasına çalışıldı. Yapılan konuşmalardan şunlar öğrenilebilmiştir: ‘Türkiye’de birbuçuk milyon veya bir milyon 750 bin Kürt bulunduğu ve bunların Kürtçe konuştukları bu millet için gerekli teşebbüslerin yapılmasının elzem olduğu, Avrupa’da Kürtler için broşürler, gazeteler çıkarıldığı, bizde ise Kürtçe konuş mak dahi yasak ediliyor.

 

KÜRTÇE İÇİN İLK TALEP

 

Başvekil, Türkiye’de Kürtçe konuşan olmadığını konuşanların ise Kürtçe’yi sonradan öğrendiklerini söylemiş, bu birbuçuk milyon Kürt’ün hepsi Kürtçe’yi pekalâ bilirler. Şiirlerini Kürtçe söylerler, türkülerini Kürtçe söylerler, birbirleri ile Kürtçe konuşurlar. ...Bizim de resmen müracaatta bulunmamızın artık vakti gelmiştir. Şayet bu teşebbüsümüz için bize müsaade etmezlerse ilerisi için bu müracaatımız bizlerin elinde bir koz olur. Hakkımızı arayacak yeri biliyoruz. Bütün Avrupa’ya gayemizi bildiririz...’

 

BİLGİLERİNİZE ARZ OLUNUR!

 

Bu konuşmaların Şeref Hanoğlu ile Ali Karahan arasında geçtiği tahmin edilmektedir. Bu sırada Hasan Akkuş’un: ‘Evet, sonra bizleri öne sürüp de sizler çekilmeyin. Çünkü iki niz de avukatsınız ve Demokrat Parti’ye de mensupsunuz. Muvaffak olunmadığında bizlere gülmeyiniz. Faaliyetlerimiz için broşür ler hazırlatıp dağıtmalıyız. Size güvenilmez, seçimlerde rey leri denize nasıl döktünüz’ sözü üzerine odada bulunanların kahkahalarla güldükleri duyuldu. Bu sırada Hasan Akkuş’un ‘Bu hususları Musa ile de konuşalım’ dediği işitildi. Ali Karahan’ın ‘Kararımız tamdır’ dediği duyuldu. [1]

 

22.45: Ali Karahan ile doktor otelden ayrıldılar. Doktorun takip edilmesine imkân sağlanamadı. Hedef ile Hasan Akkuş saat 24’e kadar beraber kaldılar. Konuşmaları dinlenmek istendi ise de duyulamadı. [1]

 

24.00: Odalarına çekilerek yattılar. Keyfiyet bilgilerinize saygı ile arzolunur.”

(Haber Türk gazetesinden alınmıştır)