Avrupa'da internet ve mobil cihazların güvenli ve sorumlu kullanımını amaçlayan INSAFE adlı kuruluşun yayınladığı yeni raporda, Türkiye'de hayata geçirilen uygulamadan övgüyle bahsedildiğini belirten Şen, güvenli internet uygulaması için 4,5 yıl boyunca çalıştıklarını 15 milyona yakın broşür dağıttıklarını ve binlerce toplantı yaptıklarını belirtti.


Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından Bursa Gönlüferah Otel'de düzenlenen 'Yeni Medya Düzeni, Haklar ve Sorumluluklar' toplantısının ikinci oturumunda konuşan BTK-TİB internet Dairesi Başkanı Osman Nihat Şen, 'Güvenli İnternet Günü(GİG)'nün INSAFE tarafından her yılın şubat ayında düzenlendiğini kaydetti.


GİG'in özellikle tüm dünyadaki çocuklar ve gençler arasındaki çevrimiçi ve mobil İnternet teknolojisini daha güvenli ve sorumlu bir şekilde kullanımını destekleme amacında olduğunu anlatan Şen, "GİG, internet güvenlik takviminde simgesel etkinlik haline geldi. AB Güvenli Sınırlar Projesi'nin girişimi ile 2004'te başladı ve 2005 yılında INSAFE ağı tarafından devam aktivitelerinden birisi olarak devralındı. GİG, coğrafi bölgelerinin ötesinde genişledi ve şimdi dünyada 70'den fazla ülkede dünyanın 7 kıtasında kutlanıyor. Ülkemizde, 2010 yılından bu yana kutlanan günün, bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilmekte." diye konuştu.


7 Şubat'ta başlayacak etkinlikler çerçevesinde yıl boyunca tüm Türkiye'de seminerler yapılacağını bildiren Şen, "Avrupa merkezli ve devlet kuruluşu olmamasına rağmen alanında etkili olan INSAFE, yeni yayınladığı raporunda, Türkiye'de Kasım ayında hayata geçirdiğimiz güvenli internetten övgüyle bahsetti. Biz bu çalışma için 4,5 yıl çalışma yaptık, 15 milyon broşür dağıttık. Binlerce toplantı düzenledik. Okullarda binlerce çocuğa ulaştık." şeklinde konuştu.


"MEDYA ÖLÜMÜN MAHRAMİYETİNE SAYGI GÖSTERMİYOR"


Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Temiztürk ise 'Türk Medyasında Acı Olayların Haberleştirilmesine Etik Bağlamda Eleştirel Bir Yaklaşım' konulu konuşmasında, medyanın acı olayları dramatize ettiğini öne sürdü.


Gazeteciliğin olağan dışı olayları haberleştirmek, birtakım yasal ve yasal olmayan sınırlamalar sebebiyle birçok zorluğu göze almayı gerektirdiğine işaret eden Temiztürk, "Türkiye, deprem, sel gibi felaketler ile terör saldırıları ve benzeri olağan dışı şartların sıkça yaşandığı bir ülke. Olağan dışı şartlar, habercilerin haber alma ve haber verme özgürlüğünü kısıtlama gerekçesi olarak kullanılmakta. Bu, konunun haberciden kaynaklanmayan yönüdür. Habercinin kendisiyle ilgili kısmında ise medya etiği bağlamında bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Deprem, sel, yangın gibi felaketlerin sebep olduğu acılar ve ölümler ile terör mağdurlarının haber konusu edildiği durumlarda, ölümün mahremiyetine saygı gösterilmediği, acıların istismar edildiği, olayların bağlamından koparılarak haberlerin çok farklı bir kalıba sokulduğu gözlenmektedir.

Habercinin zamanla ve rakipleriyle yarışmak zorunda olduğu için, olayların bütün yönlerinin ortaya çıkarılmamış olduğu durumlarda da haberini hazırlama zorunluluğu, istismar ve suiistimallerin yanı sıra birtakım mağduriyetlere de yol açmaktadır. Her şeye rağmen, haberciden beklenen, insanların en hassas oldukları anların haberleştirildiği durumlarda, dikkatli olması, etik sınırları zorlamadan ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesidir." dedi.