DENİZ FENERİ savcıları hakkında dava açıldı. Niye bu konuda yazmıyorsun? Bazı okurlarımdan böyle mail’ler alıyorum.

Kamuoyunda bu dava üzerine de kutuplaşma var: Bir kesim bu davayı düzmece sayıyor; davayı açan savcıları eleştiriyor... Öbür kesim tam tersi, davayı açan savcıları savunuyor, onlar hakkında dava açılmasını iktidarın etkisine bağlıyor.
Siyasi tercihimize göre taraflardan birinin tezini doğru bulabiliriz.
Fakat bir hukukçu siyasi genellemelerden sakınarak dosyanın içeriğine bakmalıdır.
Dosyaya bakmak
Deniz Feneri davasını açan üç savcı hakkındaki suçlama “görevi kötüye kullanma” ve “resmi evrakta sahtecilik”tir.
İktidar HSYK’yı etkileyerek savcılar hakkında bu yönde müfettiş göndertmiş olabilir... Müfettiş, iktidarın etkisiyle bu yönde rapor yazmış olabilir... Savcılar hakkında iddianame yazan savcıyı ve iddianameye bakacak olan Sincan Mahkemesi’ni de aynı şekilde görebilirsiniz... Eski YARSAV yeni Yargı-Sen Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu böyle yapıyor; hepsini iktidar etkisine bağlıyor.
Değerli bir hukukçu olan Rıza Türmen de bu davayı “iktidarın yargı üzerinde kurduğu kontrol”ün örneği olarak gösteriyor.
Peki, öte yanda, dosya içeriğinde, “görevi kötüye kullanma” ve “evrakta sahtecilik” şüphesi uyandıracak şeyler varsa, HSYK bunu görmezden mi gelmeliydi?! Böyle bir şüphe sebebi varsa dava açılmamalı mıydı?..
O da olabilir, bu da olabilir?! Peki doğrusunu nasıl anlayacağız?
Dosyaya bakarak tabii...
Siyasi genellemeler yanlıştır
Deniz Feneri savcıları hakkında dava açılmasının sebebi şudur: Kanuna göre dolandırıcılık gibi suçlarda sanıkların mallarına, banka hesaplarına ve çeşitli şirketlerde hisseleri varsa hisselerine, dikkat, şirketlere değil, şirketlerdeki hisselerine el konulabilir. (CMK. Md. 128)
Deniz Feneri savcıları, sanıkların malvarlığına el konulmasına ilişkin mahkeme kararında, hisselere el konulmasını hükme bağlayan bölümün üzerini kapatmışlar ve şirketlere de el konulmasını sağlamışlar... Haklarındaki şikâyet bu.
Peki, bu, normal bir beşeri yanılma mıdır? Sadece disiplin cezası gerektirecek ufak bir kusur mudur? Yoksa şu veya bu sebeple kasten yapılmış bir eylem midir?!
Hukuka saygılı bir hukukçu, bu aşamada “Şudur!” diye konuşamaz ve yazamaz. Evvela, fikir yürütmek için dosyadaki bütün belgeleri, iddia ve savunmaları, yazışmaları, itiraz ve kararları okumuş olmak lazımdır! Ben okumadım, konuşanlar da okumadılar, çünkü henüz dosya kamuoyuna açıklanmadı... İkincisi, görülmekte olan davadaki usul hataları, delillerin sağlıklı veya sağlıksız olması gibi konular her zaman tartışılabilir ama dosya ortaya çıkmadan, sırf siyasi genellemelerle hüküm vermek yanlıştır...
Yargıtay’da aydınlanacak
Savcılar hakkındaki iddianameyi Sincan Ağır Ceza Mahkemesi kabul veya reddedecek. Reddederse itiraz yolu açık. Kabul ederse Yargıtay’a gidecek.
Dünkü Cumhuriyet’te okudum, savcılar Deniz Feneri soruşturması sürecinde “alışık olunmayan müdahaleler”le karşılaştıklarını Yargıtay duruşmalarında anlatacaklarmış; çok güzel... Hem dosyanın içeriği hem savcıların maruz kaldıkları “müdahaleler” neyse onlar gün ışığına çıkacak.
Ancak o zaman “esas”a ilişkin bir şeyler yazılabilir.
Şimdilik şunu belirteyim: Dün adaletin bir kesimden, bugün öbür kesimden yana taraflı olduğu kuşkusu vardır. Bunu gidermek öncelikle adalet dağıtanların görevidir. Yargı tarafsız olduğu nispette adil olabilir.

(Hürriyet)