Allah kimseyi Ertuğrul Özkök'ün düştüğü duruma düşürmesin.

Hürriyet Gazetesi'nin başında 20 yıl yöneticilik yapan ve bir fenomene dönüşen Ertuğrul Özkök, 28 Şubat gözaltı dalgalarının başlamasından sonra ne yapacağını, kendisini hangi şekle sokacağını, hangi renge boyayacağını şaşırdı.

411 El Kaosa Kalktı manşetinin mucidi, mümkün olsa şimdi o 411 eli öpmek, yetmez ise ayaklarına kapanmak meylinde görünüyor.

Bir ara Ahmet Hakan ile Umre Show yapmıştı. Daha sonra Cemaat-Camia-Hizmet dolaylarında görüldü. Aslında kendisinin Fethullah Hocaefendi'yi ne kadar sevip, koruyup kollama gayretlerini anlattı. Kesmedi, Said Nursi'den pasajlar taşıdı nehir kenarındaki yazı dükkanına.

Dün ise eşi Tansu Hanım'ın doğmadan önce beşiğinin başucuna asılan Mushaf fotoğrafını yayınlayarak, İsmet Özel'in "İşte budur bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku" mısraının mücessem naziresi haline dönüştü.

Üstelik şu cümleyi de kurarak:

"Tanıdığım babam, bugün yaşasaydı, büyük bir ihtimalle Ak Parti'ye oy verirdi."

Korku nelere kadir!

Okurlarımız hatırlayacaklardır;

Hüseyin Kocabıyık Pusula'da yayınlanan sohbetinde, Ertuğrul Özkök gibi kendisini 28 Şubat Süreci'nde Post-Modern Darbe'nin silahı olarak kullandıran medya yöneticilerinin neler yaptığını anlatmıştı.

Ve bir fotoğraftan bahsetmişti.

Tansu Hanım'ın fotoğrafından.

Hayır, Ertuğrul Özkök'ün eşi Tansu Hanım değil; 28 Şubat zihniyetinin yıktığı Refah-Yol hükümetinde Başbakan Yardımcısı olan Tansu Hanım'dan söz ediyorum. Tansu Çiller'den.

Kocabıyık; Emin Çölaşan'ın kitabında yazdığı bir fotoğrafın hikayesini anlatmıştı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in bir şekilde ele geçirilmiş çıplak fotoğrafının Ertuğrul Özkök ve şürekası tarafından nasıl birbirlerine ikram edildiğini ve şantaj aracı olarak kullanıldığını söylemişti.

Ve kıyamet kopmuştu.

Tansu Çiller'e istifayı düşündüren o Çıplak Fotoğraf ile Özkök'ün kendi eşi Tansu Hanım'ın beşiğine asılan Mushaflı Fotoğrafı lütfen bir an düşünün.

Kader-i İlahi mi dersiniz?

Takdir-i İlahi mi dersiniz?

Tekdir-i İlahi mi dersiniz?

Dün bir Çıplak Fotoğraf ile hükümet yıkmak teşebbüsünde bulunmuş kişi, dünkü kurbanıyla aynı adı taşıyan eşinin Mushaflı Fotoğrafı'na sığınarak muhtemel ve müstakbel bir cezadan kendisini kurtarmaya çalışıyor.

411 El Neye Kalkmıştı?

Kaosa değil mi?

Asıl kaos bu değil midir? Bu şaşkınlık, bu şekilsiz, biçimsiz, ne idüğü belirsiz ruh hali değil midir? Bu korkaklık, bu kaypaklık, bu ufunet!

Elden ele sırıtarak gezdirilen, "Durun durun ben iyi göremedim bir daha bakayım" kahkahalı Çıplak Fotoğraf mı daha iyi yansıtır bu kaotik ruh halini yoksa boş beşiğin baş ucuna asılmış Mushaf mı?

Herkes bilir ki din ilahidir. İlahi olan ise kaosu değil kozmosu yani "dengeyi" işaret eder.

411 El Kaosa Kalktı manşetinin yansıttığı zihniyet dengeye karşı karmaşayı tercih eden bir zihniyet idi.

Şimdi bir Mushaflı Fotoğraf üzerinden denge arayışı, hatta çağrısı yapıyor.

"Mushaflı Eşim" diyor...

"Hacı Dedem" diyor...

"Muhafazakar Babam" diyor...

Ama Hakkı Bulut'un o sembol şarkısını söyler gibi dahi olsa "Ben buyum" diyemiyor.

Peki siz ne dersiniz buna?

Allah müstehakını versin demekten başka!

(Pusula gazetesinden alınmıştır)