UBP kurultayı 21 Ekim’de gerçekleşti…
   Fakat genel başkanlık kavgası hâlâ bitmedi…
   Başbakan İrsen Küçük 14 oy farkı ile genel başkan seçildiğini iddia ederken, rakibi Ahmet Kaşif, parti tüzüğüne dayanarak ikinci tura gidilmesini istedi…
   İki aday arasında uzlaşma sağlanamayınca konu yargıya taşındı…
   Ahmet Kaşif, Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde açtığı ‘ara emri’ davasını kazandı ve Başbakan Küçük’ün, UBP genel başkanlığı yetkilerini dondurdu…
   Küçük, bu kararı istinafa götürdü…
   Yüksek Mahkeme, Başbakan Küçük’ün talebine ilişkin kararını bugün açıklayacak…
   Kaza Mahkemesi’nin kararı Yüksek Mahkeme’de bozulmazsa, yani Küçük’ün talebi kabul edilmezse, UBP’nin önünde üç seçenek kalır…
   Birincisi; Başbakan Küçük, rakibi Ahmet Kaşif tarafından açılan davanın esasının görüşülmesini beklemeden, ikinci tur seçim için kurultay çağrısı yapar…
   İkincisi; 27 Aralık’ta başlayacak olan davanın görüşülmesini ve sonuçlanmasını bekler…
   Sonuçta Kaşif haklı çıkarsa, ikinci tura gidilir…
   Kaşif haklı çıkmazsa, Başbakan Küçük, UBP genel başkanlığı yetkilerini kullanmaya başlar…
   Gelelim üçüncü ve son seçeneğe…
   Başbakan Küçük, bugün açıklanacak karardan memnun kalmazsa, ikinci tur seçime gitmek yerine, erken genel seçim kararı alabilir…
   Böylesi bir karar için parti meclisinde yeterli gücü olduğuna göre; Ahmet Kaşif ve o’nu destekleyenlere “Hodri meydan” diyerek, sandığın yolunu gösterebilir…
   Ne var ki; ikinci tur seçim yapılmadan alınacak böylesi bir karar, UBP’yi tahmin edilenden daha da kötü bir hezimete uğratabilir…
   UBP’nin tabanı dahi, partinin içine düştüğü durumu protesto etmek amacıyla sandığa gitmeyebilir…
   Son genel seçimlerde CTP’nin böylesi bir durumla karşılaştığını unutmamak gerekir…
   Doğru olan, UBP’nin ‘genel başkanlık’ sorununu bir şekilde çözümlemesi ve daha sonra da erken genel seçimlere gidilmesidir…
   Parti genel başkanı kim olursa olsun, ülkenin bugünkü durumu erken seçimi zorunlu kılıyor…
   Hemen her sektörde sorun yaşanıyorsa…
   Halk mutsuz ve umutsuz ise…
   İnadı bırakmak ve yeni bir umut yaratmak doğru olandır…
   Mevcut koşullarda, erken genel seçim neyi değiştirir?..
   Seçim yasası değişmezse, erken genel seçim ülkede büyük bir değişikliğe yol açmaz…
   İki veya daha çok partili koalisyon dönemi söz konusu olabilir…
   Halkın istediği değişimler gerçekleşmez…
   Öyleyse; sivil toplum örgütleri daha da geç kalmadan, ülkenin önünü açacak demokratik bir seçim yasası için siyasi partileri ve parlamentoyu zorlamalıdır…
   Herkesin sessiz ve tepkisiz kalması halinde, mevcut parlamenterlerin yarısı, tek bölge sistemini içeren bir yasa değişikliğini zor kabul eder…
   Tek bölge sistemine geçilmesi durumunda; bir önceki seçimde 3 bin oy ile parlamentoya giren adamın, bir sonraki seçimde 50 bin oy alması gerekecek…
   Değil bir dönem, yaşadığı sürece milletvekili ve bakan olmak isteyenler, hiç böylesi bir değişime onay verir mi?..
   Elbette vermezler…
   Çünkü onlar için geçerli kural ‘önce can, sonra canan’dır…
   Öyleyse; bu değişimi sağlamada, sivil toplum örgütleri ile siyasi parti liderlerine büyük görev düşüyor…
   Yıllardır denenen ve bu ülkeye sadece kaybettiren ‘hatır ve gönüle dayalı’, daha da açıkçası ‘mahalle muhabbeti’ anlamına gelen bir sistemin sürdürülemez olduğunu artık herkesin kabul etmesi gerekiyor…
   Bundan böyle “mahallemden oy alsam yeter” diyemeyeceğimiz bir sisteme geçmek gerekiyor…
   Yeni seçim yasası, yeni yüzler…
   Düzgün çalışan bir demokrasi, insan haklarına saygı, üretken bir politika…
   Başka şansımız yoktur…

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)