Ankara’dan İstanbul’a geldiğimiz günlerde bana dediler ki “İstanbul’da piyasanın göstergesi Tahtakale’dir. Tahtakale’ye gidince de Kurukahveci Mehmet Efendi’nin dükkanı ile Namlı Pastırmacı’nın dükkanının durumuna bakacaksın. Bunların önünde kuyruk var ise İstanbul’da orta sınıfın durumu iyidir...”
Bu anlatımın etkisinde kalığımdan mıdır, yoksa Tahtakale’yi sevdiğimden midir bilemem, fırsat buldukça Mısır Çarşısı’nın hemen yanından Hasırcılar Caddesi’ne girerim. Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin ve Namlı Pastırmacı’nın dükkanlarına uğrar, yolun sonundaki tahtacıların, hasırcıların, sobacıların bulunduğu bölgeye kadar yürürüm.
Hasırcılar Caddesi’ndeki Namlı Pastırmacı’nın şimdilerde İstanbul’un değişik semtlerinde gıda marketleri açan Namlı Market zinciri ile ilgisi, ilişkisi yok.
Namlı Pastırmacı 1929 yılından bu yana müşterilere hizmet veriyor. 80 yılı aşkın müşterilerine gıda maddesi satan bu işyerini Naim Mepa kurmuş. İkinci kuşak olarak 1952 yılında Emin ve Necdet Mepa işi devralmış. 1968 yılında da işi üçüncü kuşak olarak Esen, Emel ve Engin Mepa devralmış.

Namlı Pastırma
Namlı Pastırma’nın dükkanı, klasik bir Tahtakale işyeri. Önünde kapısı, cemekanı yok. Kaldırıma dizilmiş turşu   tezgahının yanından, turşucu Köksal Büyüktanır’a merhaba diyerek dükkana giriyorsunuz. İçerisi, düzgün, tertemiz, pırıl pırıl.
Sağda makinede pastırma kesen Adem Koçak “hoş geldiniz” diyerek bir dilim makinede kestığı pastırmayı ikram ediyor. Karşıda sandviç tezgahının arkasında Celil Özgür, “Size bir sandviç yapayım mı? Çay söyleyeyeyim mi?” diye soruyor. Namlı’nın kavurmalı duble sandviçi 15 TL. (Eskiden evlerde kullanılan kavurma eti Namlı’da satılıyor. Kilosu 62 TL.)
Beyaz iş gömleği ile ortalıkta dolanan, müşterilerle ilgilenen Zeki Bostancı, “Ne emriniz var?” dedikden sonra  yeni gelen ürünleri sıralıyor.
Namlı’ya gidince ben, doğruca kesme pastırmanın satıldığı köşeye yönelirim. Ben Namlı’nın kesme pastırmasının üzerine pastırma bilmiyorum. Belki alıştım da ondan. Mümin Düngel 17 yıldır aynı tezgahın arkasında pastırma doğruyor. Müşterilerini artık tanıdığı için o müşterisinin sevdiği tür pastırmayı seçer, müşterisinin isteyeceği kadar doğrar, paketler.

Eski bir gıda pazarı
Peynir tezgahında Sezgin Öcal, değişik peynir çeşitlerinin özelliğini anlatır. Onun yanındaki zeytin tezgahında Adnan Mecit zeytin önerir. Müdür Zeki Bostancı 23 yıldır Namlı’da. Kasadaki Sennur Aktaş 12 yıldır Namlı’da. Diğer çalışanlar da benzer sürede hizmet veriyor. Müşterilerin çoğu çevre çarşıların esnafı. Genelde müşteriler de çalışanlar da birbirini tanıyor.
(Bilgi için: Namlı’nın sahiplerini tanıyamadım. Ama çalışanlarının hepsini tanırım.)
Namlı’ya gideceklere önerilerim var. Her şeyden önce pastırma ve sucuk alınız. Namlı’nın pastırma ve sucukları özel olarak Kayseri’de ürettiriliyor. Makinede kesilen pastırmanın kilosu 67, kesmenin kilosu 97 TL. Sucuğun kilosu 86 TL. Anadolu’nun her yanından peynir getirtiyorlar. Beyaz peyniri Ezine’de yaptırıyorlar. Ezine beyaz peynirin kilosu 29 TL, Gelibolu kaşarı 42 TL, bamya turşusunu tatmadı iseniz tadınız İzmir Kemalpaşa’da yaptırıyorlar kilosu 15 TL, Antep acur turşusu 15 TL, Ankara çubuk salatalık turşusu 10 TL, Tire’den yeni mevsim tuzsuz sele getirtmişler, kilosu 21 TL yarım kilo aldık. Pek lezzetli. Hatay’dan getirttikleri minik yeşil  zeytinler de her şarküteride bulunmayan tür bir zeytin. Şimdilerde “Kuru et” denilen, çemensiz pastırma modası var. Arnavut göçmenler dana ve sığır etini islendirerek yapıyorlarmış. Arkadaşımız Ege tavsiye etti, 100 gr. aldık kilosu 89 TL.
Hafta sonu Namlı’da çalışanlarla ve alışverişe gelen diğer müşterilerle bol bol sohbet ettik. Satılan mallardan, fiyatlardan, ekonominin ve piyasanın durumundan söz ettik. Alışverişimizi yaptık. Mısır Çarşısı’nın içinden geçerek, tramvay durağına gittik. Akbilimizi basarak tramvay ile Kabataş’a kadar geldik. Oradan finekülerle Taksim’e çıktık. Oradan da metroya binerek eve döndük.