İnsan bu. Çok malzeme de olsa konu olacak, birçoğu dile getirilemiyor ya da ifade edilemiyor. Bazı insanları çok kolay çözebilsek de, bazıları için kelimeler yetmiyor ve kör düğümlerde boğuşuyoruz çoğu zaman. Bunun sebebi, hep anlamaya çalışmak aslında, kalpte yeşeren sevgi ve hayal kırıklığı yaşama korkusu.

Hani hüzünlü geceler olur ya yoldaşımız kimi zaman, işte, bazen bir bakışımızda hissederiz hüznünü karşımızdaki insanın. Fakat elimizden hiçbir şey gelmez ve hüznünü, hüzünlenerek paylaşmakla yetinmeye çalışırız sadece. Oysaki insanlar konuşmalı değil mi? Anlatmalı tüm sırları ve paylaşmalı tüm sıkıntılarını değer verdiği dostları ile. Hayat, o zaman daha güzel ve anlamlı olmaz mı?

Hayır. Birileri, kendini sıkıntılarına teslim ederek acı çekmeli, birileri de, kendini çaresiz hissedişleriyle üzülmeli. Hem kendini, hem de karşısındakini üzmeli insan. Dedim ya, insan bu işte. Hep kaçamadığı uzaklara diker gözünü ve kendini acıtması yetmiyormuş gibi, acıtır canını sevenlerinin.

Bazen, yaşanmaması gereken şeylerin de yaşanması gerekirmiş. Hızla geçen bir ömür varken önümüzde ve ne kadar kaldığını da bilme konusunda acizken, hayata küser bazı insanlar zaman zaman.  Dünyayla tüm ilişkisini kesmese de, keser bazı ilişkilerini, bıçağın ekmeği kestiği gibi. Daha az konuşur, daha az güler ve daha az mutlu olur. Sonra da mutsuz eder.

Ne kadar çırpınsanız da bu insan için, nafile kalır çabalarınız umuda yol almak için. Anlamazsınız aslında onu tam anlamıyla. Anlayamazsınız. Sonra da, anlamadığınız için kahredersiniz. Yaklaşmak, mutlu etmek için attığınız her bir adıma karşı ağır darbeler alır, olduğunuz yerde kalmanız gerektiğini anlarsınız sonunda.

Atılan her bir adımın, sizi daha da uzaklaştırdığını görür ama anladığınız şeyi de uygulayamazsınız bir türlü. Yine devam edersiniz gitmeye, yine devam edersiniz üzülmeye. Beyninizde oluşan soru işaretleriyle, çatallaşan ruh halinize bir kimlik arayışına düşersiniz. Sebep ve nedenleri sorgularsınız kendi içinizde. Başka da çare bulamazsınız zaten. Çünkü sorduğunuz her sorunun cevabının, yüzünüze kapanan kapılar ardında kaldığı gerçeğiyle karşılaşırsınız her defasında.

Sevgi gösterilerinizin, karşı tarafta ne anlama geldiğini asla bilemez ve düşüncelerinize, usulca yenik düşersiniz. Ne intikam almak, ne de hayatın anlamını bulmak istersiniz. Biraz biraz, o insana benzersiniz siz de belki ama bu sadece, umutsuzca umutlanmaktır aslında. Ne siz ona benzersiniz gerçekte,  ne de o size.

Karşınızdaki insanın, bunalımına sürüklendiği dertlerinin, bilinçsizce derdine düşersiniz. Zaman gelir ki, ondan daha fazla susar ve daha az gülersiniz.

Ama siz mutsuz etmezsiniz.

Çünkü sizi o insandan ayıran tek sermayeniz, sevginizdir, hiç tükenmeyen…