Her şey insanlar için.

Bir süre önce (kendimce) ufak bir muayene için Florence Nightingale Hastanesi'ne gidince, çok değerli arkadaşım, damar cerrahisi sihirbazı Prof. Dr. Murat Kayabalı, bir an önce operasyon yapılmazsa bacağımın tehlikede olduğunu söyleyince çok şaşırdım. Ancak her şey insanlar için...

İlk haftalarda ite kaka birkaç yazı yetiştirsem de daha sonra bu olanağım da kalmadı. Ve iki haftadır okurlarımın uzağına düştüm. Umarım ameliyat yarasındaki sinsi kanama da noktalanır ve düzenli yazmaya başlayabilirim.

Kemal Gürüz

Bizim kitabımızda düşene vurmak yoktur. Bu bakımdan Sayın Kemal Gürüz'ü eleştirecek falan değilim. Fakat yetkisinin kaynağı meçhul bir YÖK başkanıyken, yaşama geçirdiği kimi uygulamaları, evrensel değerler açısından düşünmek ve düşündürmek istiyorum.

Bundan bir süre önce, Sayın Kemal Alemdaroğlu'nun rektörlüğü zamanında İstanbul Üniversite Senatosu'nun gündemi bittikten sonra Sayın Rektör, "bir dakika" demiş ve İktisat Fakültesi'ndeki bazı bölümlerle Siyasal Bilimler Fakültesi'ndeki bazı bölümlerin kapatılmasını önermiş. Ve "işlem" 5 dakikada tamam...

Kapatılan bölümlerden birinin benim de çalıştığım, "Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü" olduğunu öğrenince doğrusu beynimden vurulmuşa döndüm. Zaten bir gün sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin bazı sorunları nedeniyle Sayın Gürüz'le randevumuz olduğu için, bir gün sonra, "derdimi anlatırım" anlayışı çerçevesinde Ankara'ya gittik.

Durumu anlatınca, Sayın Gürüz, "O iş tamam" demez mi...

Bir gün önce öğlen saatinde alınan karar YÖK'e fakslanmış ve acele toplanan YÖK Genel Kurulu kararı onaylanmış. Bu "hıza" insanın aklı ermiyor.

Doğrusu çok düşündüm. Evet, YÖK başkanı yetkisini 1982 Anayasası'ndan alıyordu. Ama bu yetki böyle mi kullanılmalıydı? Bir gün bunun hesabı sorulmaz mıydı? İşte şimdi bu hesap soruluyor.

Bu durum beni memnun mu ediyor? Asla...

Uzun yıllar rektörlük ve YÖK başkanlığı yapan bir meslektaşımızın durumu beni üzüyor. Ama atalarımızın dediği gibi; "Keser döner, sap döner gün gelir hesap döner..."

Suriye ilişkileri

Her türlü uluslararası hukuk ve gelenekleri yok sayarak, silahsız ve tek dolaşan bir uçağımızı düşüren Suriye'nin bu kabul edilemez tutumunu birkaç satırla anlatmak haksızlık olur. Umarım sağlığım elverir de önümüzdeki günlerde bu konuya ayrıntılarıyla değinebilir ve amacın ne olduğunu tartışabiliriz.

Fakat şu kadarını anımsatmak isterim ki Suriye ordusu Lübnan savaşından beri Ortadoğu'da İsrail'le başa baş savaşan bir ordudur. O zamanki Sovyetler Birliği en yeni silah ve teçhizatla donatılmıştı. Şimdiki durumda da çok geride kalmış olacağını sanmıyorum.

15-20 bin ayaklanmacıya güvenerek, Suriye ordusunu "yok" saymak çok yanlış bir politika olmuştu. Zaten öyle sanıyorum ki, uçağımızın vurulması, Suriye'nin bu politikasının bir uzantısı, daha doğrusu bir tür gövde gösterisi oldu.

Neyse, bunları önümüzdeki günlerde ayrıntılarıyla değerlendirmeye çalışacağız.

PKK terörü

Mantıklı bir insan düşündüğü zaman PKK terörünün "amacının" ne olduğunun açıklanması mümkün değil. Eğer amaç sadece "tacizse" bir süre daha çekeceğiz demektir.

Ancak unutulmaması gerekir ki, bölgemizdeki dengeler çok kolay değişmektedir. Ve bugün düşman olan kimi unsurlar, kısa bir süre sonra dost olabiliyorlar. Aynı şey elbette günümüz dostları için de söz konusu. Aksi takdirde Suriye ilişkilerimizi nasıl açıklayabiliriz.
Bakalım gelen günler ne getirecek?..

(Bugün gazetesinden alınmıştır)