8 yıl önce 'Haziran Gecesi' dizisiyle yıldızı parlayan Naz Elmas eğitimli bir tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu.

10 seneye çok sayıda tiyatro oyunu, 3 sinema filmi ve 10 dizi sığdıran genç oyuncu, çok yakında gösterime girecek 'Ustura Kemal' isimli iddialı yapımda bir Rum kızını canlandıracak. Naz Elmas ile hayatı ve çok sevdiği mesleğini konuştuk.

- Hayırlı olsun, 'Ustura Kemal' dizisiyle setlere dönüyorsunuz, nasıl bir rol sizinki?

Şimdiye kadar oynadığım karakterlerden farklı bir roldeyim. Bir Rum kızını oynuyorum. İsmi, Angelie. Bir dönem dizisinde oynamayı çok istiyordum, oldu. Biraz çatışmaların dengesini kurmaya çalışan ama o dengeyi tutturamayan, 'Ustura Kemal'e sevdalı olan bir Rum kadınını oynuyorum.

- Rolünüze nasıl hazırlandınız?

Rolüme önce Rumca öğrenerek hazırlandım. Adadaki evimizin sahibi Rum asıllı Destin Hanım'la oturup, konuşup, sohbet ederek onun lisanını sökmeye çalıştım. Rumca öğrenmek ilk işimdi yani.

 - 'Nefes' ve 'Ay Tutulması' adlı dizileriniz yayından kaldırıldı. Bu bir şansızlık mı?

'Nefes'te konsept gereği bir problem yaşadık. Önce konuşulan konuyla, sonradan istenilen konseptin farklı oluşu diziyi bitirdi.

'Ay Tutulması' bana iyi giden bir işin de bitebileceğini gösterdi. Reytingleri iyi olan, izlenen bir dizinin de bitebileceğini gösterdi. Çünkü kanal el değiştirdi, bir takım politikalar yüzünden bitti bizim dizimiz.

ARTIK FATURA OYUNCULARA KESİLMİYOR

- Faturayı başrol oyuncularına kesmiyorlar mı?

Artık fatura oyunculara kesilmiyor. Eskisi gibi değil, tek başrol işlerin bittiğini düşünüyorum. Farkındaysanız, birçok dizide birçok isim beraber çalışıyor. Bizim dizimizde de Oktay Kaynarca, Emre Kınay oynuyor. Bu yüzden bütün yükün bir oyuncunun sırtında olduğunu düşünmüyorum

- Peki bir gün şöhret elinizden uçup gitse nasıl bir ruh haline bürünürsünüz?

Ben oyuncu olduğumu düşünüyorum. Şöhretli olduğumu düşünmüyorum. Ben mesleğimi yapıyorum, oyunculuk yapıyorum, bu işi yaptığınız zaman da tanınarak yaşıyoruz.

Şöhretli olmak başka bir şey, oyuncu olmak başka bir şey. Ben oyunculuğum yüzünden tanındığımı düşünüyorum. Mesleğimi yaptığım sürece de bu böyle oluyor. Evet, bundan çok büyük bir keyif almıyorum ama bu da bizim işimizin bir parçası.

O yüzden benim hayatımda şöhret idare etmeye çalıştığım bir şey. Bu yüzden benim için, olabildiğince normal ve sıradan insanlar gibi yaşamak önemli.

NEBOŞ BENİ ÇOK SEVER

- Setlerde, yaşları büyük oyuncular, siz gençlerle çalışırken size destek oluyorlar mı?

Çok yakın davranıyorlar. Çok samimiler, çok sıcaklar. Çok şey öğreniyorsunuz onlardan. Örneğin Nebahat Çehre; yani 'Neboş', beni çok sever. Ben onu çok severim.

- Mesela ne paylaşırsınız Nebahat Çehre'yle?

Her şeyi sorarım, her şeyi anlatırım Neboş'a. O da beni dinler ve merak ettiğim her şeyi söyler, izah eder.

- Dizi setinde sabahlara kadar çalışıyorsunuz bana içinde bulunduğunuz psikolojiyi anlatır mısınız?

Evet, bugün mesela yine sabahlayacağım. Dün sabah sete  6'da geldim, ekip 4'te gelmişti gün gitmemesi gerekiyordu. Bugün de gece sahnelerini çekeceğiz, yarın işe devam edeceğiz. Sette gece bir saatten sonra ansızın uyku bastırıyor. Elma ve su çok güzel uyku açıyor. Uyumamak için elma yiyorum, bol bol su içiyorum.  

Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Hala ailemle yaşıyorum. Çok mutlu bir evim var. Setten sonra koşarak evime gidiyorum. Üç tane köpeğim var. Hala evin içinde çocuk gibiyim

- Oyunculuk damarlarınızda ne zaman akmaya başladı?

Çocukluğumdan beri, bayağı sosyal bir çocuktum. Evin içinde kalpli gözlükler takardım, kostümler giyerdim. Anneme sosyal bir çocuk olduğumu belli etmişim. Ama tam, "Bu işi yapacağım" dediğimde lisedeydim.

Dizide bir sürü şey süslenebiliyor. Bir oyuncunun dublajı yapılabiliyor. Başka bir açıdan çekilebiliyor. O öyle de kurtarılabiliniyor. Ama tiyatroda öyle değil, başlı başına siz oluyorsunuz. O an o iş başlıyor ve siz orada yalnız başınıza kalıyorsunuz. Bire bir bir performans sergiliyorsunuz. Onun yerini hiçbir şeyin tutabileceğine inanmıyorum.

(Şebnem ÖZCAN - BUGÜN Gazetesi)