Sözlükteki tanımıyla gaf, “genel olarak kabul görmüş toplumsal kuralların ihlali. Yersiz ve zamansız söz” olarak tanımlanıyor.
Gaf kültürden kültüre değişiklik gösterir. Yakından bildiğim bir örnek.

Dünyada pek çok ülkede anne ve babalara “sen” denir. Özbeklerde bu büyük bir ayıptır.
Söylenince de gaftır.
Dil sürçmesi ise hiç amaçlamadığınız ve istemediğiniz halde ağızdan yanlış söz çıkması, sürçülisan.
Seçim sürecinde politikacıların konuşmalarına daha çok büyüteç tutuluyor.
Doğal olarak bazı sözler irkiltiyor, alaycı eleştirilere hedef oluyor ya
da sinirlendiriyor.
Ancak medya bu sözlerin hepsini “gaf” başlığı altında, toptancı bir anlayışla genelliyor. Oysa bazıları dil
sürçmesi ya da bilgisizlik olarak nitelenmeli.
Misal Kemal Kılıçdaroğlu’nun gaf, dil sürçmesi konusunda gösterdiği performans, danışmanlarının katkısından olsa gerek bazen de “bilgisizlik”le taçlanıyor.
Gafları:
“Cezaevlerindeki çocuklara tecavüzü biz kaldırdık.”
Bu lafı der demez CNN moderatörü Şirin Payzın reklama gitmek zorunda kaldı.
“Mersin Güneydoğu'nun incisi oldu. Sahiller temizlendi."
“Lefter çok iyi bir kaleciydi, ondan etkilenip Fenerbahçeli oldum.”
Bir gün, “Ben anketlere inanmıyorum”, ertesi gün “Anketler bizi önde gösteriyor.”
Dil sürçmesi:
"Sayın Başbakan gibi söz verip sözünün arkasında duran bir insan değiliz biz."
 “İkametimi Kağıttepe’ye aldırdım.”
“Başkan Aziz Kocaoğlu Haliç’i temizleyecek, İzmirliler de Haliç’te yüzecek.”
Bilgisizlik:
Geçenlerde Sakarya'da:
"Bu meydanın altına çok büyük bir otopark yapacağız."
AK Partili belediye başkanı o meydanın altına 2007 yılında otopark yaptırmıştı.
İstanbul belediye başkan adaylığı sırasında:
“İstanbul’da ekmeği 40 kuruşa satacağız.”
Ekmek o sırada İstanbul’da zaten 40 kuruştu.
Tayyip Erdoğan'ın da iki üç yıl önce bir TV canlı yayınında "Afedersiniz bana Rum bile dediler" lafı
bir gaf. Bu sözle Başbakan aklından geçirmemesine rağmen alışkanlıkla
bir başka etnik grubu üzmüş oldu. Üstelik azınlık mallarının iadesi
konuşuluyordu o sırada.
Ama Başbakan’ın bir başka konuşmasında Haram ile Helal’in cümle içinde yer değiştirmesi dil sürçmesi.
Dediğim gibi gaf kültürden kültüre farklılık gösteriyor. Başbakan’ın “İmamlar da nikâh kıysın” lafını “gaf” olarak niteleyen Milliyet gazetesi aslında gaf yapıyor,
çünkü Türkiye’de imama nikâh kıydırmayan zaten yok. Başbakan bunu
resmileştirmekten söz ediyor sadece. Gazetenin kendi kültürüne uzaklığı
buna sebep.
Aslında günümüz liderlerinden hiçbiri Tansu Çiller’in eline su dökemez bu konuda. Tansu Çiller’le rakip olmaya aday tek isim Kemal Kılıçdaroğlu’ydu şimdiye kadar ama Mustafa Sarıgül kısa sürede arayı kapattı.
Zaten geçen gün az sayıda korumayla gezme gerekçesini açıklarken “Her sabah amenel kürsü’yü
okuyarak evden çıkıyorum, o beni koruyor” dediğinde geçen yıllarda
gazeteci Nuriye Akman’ın onunla yaptığı röportaj akıllara geldi. O
konuşmada “Mekruh”a “Metruk”, “Namahrem”e “Namehram”, “Arife tarif gerekmez” deyimi için “Alime tarif gerekmez” diyerek bizi bizden almıştı.
Şimdi de kendi yardımcısına kürsüden bağırıyor:
“Saksı gibi dikilip durma orda, ya alkışla ya da kaybol!”
“Halkın yüzde 50’sini kucaklamak istiyorum.”
“Şişli’de 360 park yaptım.”
Oysa Şişli’de refüj ve yol kenarları dahil yeşil alan sayısı 210.
Şiddet eğilimi de var malûm.
CHP Genel Başkanlığına aday olduğu kongrede Ateş Ünal Erzen’i kıyasıya yumruklamıştı. Bu alışkanlığı devam ediyor. Geçenlerde bir vatandaşı yumrukladı, üç gün sonra da korumasını tartakladı.
Hülasa dil sürçmesinin ve gafın bir nebze kabul edilebilirliği ve “masumiyeti” var ama bilgisizliğin izahı zor. Hele şiddetin hiç. Dolayısıyla da liderlerin hayli dikkatli olmaları gerek.
GÜLÜMSEYELİM: TANSU ÇİLLER
“Cenab-ı Allah’ı size emanet ediyorum!”
İstikrarsızdır demek isterken:
“Mesut Yılmaz iktidarsızdır.”
Maocu yerine.
“Taocu muhalefet.”
Halka seslenip oy istiyor:
- Kırat'ın yemini verecek misiniz?
- Vereceğiz.
- Biz de sizin yeminizi vereceğiz!
Postacıları selamlıyor
“Merhaba asker!”
Ezan’ı kastediyor.
“Bu Ramazan sesleri semalarımızdan hiç gitmesin diye bize oy verin!

(Türkiye'den)