Kocasakal, Muratpaşa Belediyesinde "Türkiye nereye gidiyor? Yalanlar ve Gerçekler" konulu konferans verdi.
Türkiye'de tam bir maskeli balo yaşandığını iddia eden Kocasakal, birçok insanın maske taktığını ve kiminin temiz yurttaşları Allah ile kiminin ise Atatürk ile kandırmaya çalıştığını öne sürdü.

Halkı Atatürk ile aldatan sahte Atatürkçülerin maskelerini düşürmek zorunda olduklarını ifade eden Kocasakal, "Üç kez 'Atatürk' diyen kahraman oluyor. Ne dediğinden daha çok ne yaptığına ve kimlerle bağlantılı olduğuna iyi bakmak gerekiyor. Doğru teşhis konulmazsa tedavi yapılamaz. Yakın tarihimizi, Atatürk'ü ve cumhuriyeti en az bilenler Atatürkçüler ve cumhuriyetçiler." dedi.

EMPERYALİZMİ AĞZINA ALMAYAN 'HORMONLU' SOLCULAR


Türkiye'deki solcuları "organik" ve "hormonlu" olarak ikiye ayıran Kocasakal, hormonlu solcuların en önemli özelliklerinin etnik ve mezhep eksenli ayrım yaparak bunu solculuk olarak yutturmaya çalışmaları olduğunu kaydetti.

Kocasakal, bu kişilerin emperyalizmi kesinlikle ağzına almadığını hatta Amerika'nın Ortadoğu'ya özgürlük getirdiği yalanına inanıp insanları da buna inandırmaya çalıştığını dile getirdi.

Aydınları da benzer şekilde iki kategoriye ayıran Kocasakal, şunları kaydetti:
"Organik olanlar, bu toprağın değerleriyle bezeli aydınlar. Bir de hormonlu, genetiği değiştirilmiş aydınlar var. Türkiye'nin bu halde olmasının birinci sorumlusu bunlar. Hukukçu, mühendis, dekan, profesör olarak karşımıza çıkar, bu genetiği değiştirilmiş aydınlar. Türkiye bugün tarihine görmediği bir aydın ihanetini yaşıyor. Bunlar tarihçi olmadığı halde sırf Nobel almak uğruna kendi halkını katliamcı ilan edip, İngilizce düşünüp Türkçe yazmaya çalışan kişiler."  

- "Çok partili hayata erken geçildi"


Türkiye'de "karşı devrim" hazırlıklarının Cumhuriyetin ilan edildiği gün başladığını ileri süren Kocasakal, hilafet ve saltanatın kaldırılmasıyla "en yakın bazı arkadaşlarının Atatürk'ün kuyusunu kazmaya başladığını" ifade etti.

Kocasakal, Cumhuriyet devriminin Atatürk'ün ölümüyle yarıda kaldığını ve bugün sıkıntıların yaşandığını anlatarak, şöyle konuştu:
"İkinci kırılma noktası ise Türkiye'nin çok partili hayata çok erken geçmesi oldu. Tek parti iktidarı bir süre daha devam etmeliydi. En az bir kuşak geçmeliydi. Üçüncü ölümcül hata ise halk evlerinin ve köy enstitülerinin kapatılmasıdır. Dördüncü kırılma noktası Türkiye'nin NATO'ya üye olması ve son kırılma noktası da 12 Eylül askeri darbesi. Bu darbeyle Türkiye küresel siteme entegre edildi."