Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Olcay Kılavuz ve teşkilatın Türkiye'nin 81 ilinden gelen mensupları, "Doğumunun 100. yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3. Türk Gençlik Çalıştayı ve Kurultayı" kapsamında Alparslan Türkeş'in kabrini ve Anıtkabir'i ziyaret etti. 

Kılavuz, teşkilat mensuplarını Türkeş'in Beştepe'deki kabrine gelişlerinde karşıladı. 

Kılavuz ve beraberindekiler, Türkeş'in kabri başında dua ederek, kabre karanfil bıraktı.

Daha sonra Kılavuz ve 81 ilden gelen teşkilatı mensuplarınca, Alparslan Türkeş Meydanı'ndan Anıtkabir'e "Türk Gençlik Yürüyüşü" düzenlendi. 

Anıtkabir'in avlusunda toplanan Kılavuz ve beraberindekiler, merdivenleri "bozkurt" işareti yaparak çıktı. Heyet, Atatürk'ün mozolesi başında saygı duruşunda bulunarak, karanfil bıraktı.

Ardından Kılavuz ve beraberindekiler kurultayın yapılacağı Ankara Arena'ya yürüyüşe geçti.

-Olcay Kılavuz’dan 3. Türk Gençlik Çalıştayı ve Kurultay Bildirgesi

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfınca düzenlenen, "Doğumunun 100. Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3. Türk Gençlik Çalıştayı ve Kurultayı"nın sonuç bildirgesi, Vakıf Başkanı Olcay Kılavuz tarafından açıklandı.

Kılavuz, MHP Genel Merkezi Gün Sazak Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen kurultayda, sosyal medyanın milli kültürün karşısında ve ona tehdit olarak, bir alt kültür yaratma eğiliminde olduğunun tespit edildiğini belirtti.

Alparslan Türkeş'in Türk siyasi hayatına damga vurduğunu, Türk milliyetçiliğinin Türkiye'ye ve Türk dünyasının dört bir yanına ulaşmasını sağladığını söyleyen Kılavuz, "Bugün ülkesine ve milletine hizmet eden çok sayıda kişinin Ülkü Ocaklarından yetiştiği, bu noktada Ülkü Ocaklarınca düzenlenen seminer, konferans ve çalıştayların, milli şuura sahip gençliğin yetişmesinde önemli rol oynadığı tespit edildi, çalışmaların devamlılığının zorunlu olduğu saptandı." dedi. 

Kılavuz, Türkeş'in fikirlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için enstitülerin, araştırma merkezlerinin kurulması gerektiğini, şartlar olgunlaştığında da Türkeş adına bir üniversitenin yapılabileceğini dile getirdi. 

Etkinlikte, Türk dünyasının yeterince tanıtılmamasının yarattığı eksiklik üzerinde durulduğunu bildiren Kılavuz, Türk kimliği üzerinde yoğunlaşılarak, farklılıkların zenginlik olarak adlandırılmasının gerekli olduğunu söyledi.

Kılavuz, Türk kadınlarının ve gençliğinin siyasi arenada daha aktif olmalarına yönelik çalışmaların başlatılması konusunda fikir birliğine vardıklarını ifade ederek, "Sosyal medya ve kitle iletişim araçlarının gençler üzerinde sağlıksız bir yönde olduğu, sosyal medyanın milli kültürümüzün karşısında ve ona tehdit olarak, bir alt kültür yaratma eğiliminde olduğu tespit edilmiştir." diye konuştu.

Toplumun sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korunması ve kitle iletişim araçlarının faydalı hale getirilmesi için çözüm önerilerini değerlendirdiklerini dile getiren Kılavuz, gençlerde madde bağımlılığı konusunun da ele alındığını, bunun azaltılması için çalışmalar yapılmasının zorunlu olduğunu kaydetti. 

Kılavuz, eğitim sisteminin bir siyasi araç olarak görülerek, siyasi denkleme göre değişikliğe uğraması, eğitimcilerin ve öğrencilerin niteliklerinde düşüş, yabancı dil öğretimindeki başarısızlıklar, üniversitelerin öğretim politikalarında denetleme ve disiplin eksikliklerinin olması ve milli eğitim ideolojisinin bulunmamasının tespit edilen sorunlar olduğunu bildirdi.

Eğitimde rehberlik merkezlerinin sayısının artırılması, üniversitelerin açılmasının bir plan ve program dahilinde yapılması ve teknik eğitim için fiziki eğitim sağlanmasının gerekli olduğunu söyleyen Kılavuz, ayrıca devletin burs programlarını güçlendirmesi gerektiğini belirtti.

Kılavuz'un konuşmasının ardından katılımcılara plaket verildi.

- MHP Genel Başkanı Bahçeli: Liderler vardır, yaşadıkları zamanın dışına taşarlar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Liderler vardır, yaşadıkları zamanın dışına taşarlar. Liderler vardır, yaşanan destanları bizzat yazarlar. Yine liderler vardır, dünya döndükçe, insanlık var oldukça unutulmazlar, tarihteki muhkem ve mutlak yerlerini alırlar. İşte Başbuğ Alparslan Türkeş Bey böyle bir liderdir." dedi.

Bahçeli, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi'nce Ankara Spor Salonu'nda düzenlenen "Doğumunun 100. Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3. Türk Gençlik Çalıştayı ve Kurultayı"nda konuştu. 

Sözlerine, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Gafil hangi üç asır, hangi on asır? Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarihler söylememiş bunu, kalkıyor örtüler, örtülen doğacak. Dinleyin sesini doğan tarihin, aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak, Yalan tarihi gömüp doğru tarihe gidin. Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları, doğudan çıkan biz, batıda yine biz. Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz." dizeleriyle başlayan Bahçeli, Doğuya hükmetmiş, Batıya kükremiş, kendini bilmiş, çağları geçmiş, kahramanlık pınarından kana kana içmiş büyük bir ceddin ahfadı olanlarla iftihar ettiğini söyledi.

Bu toplantının gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Bahçeli, alnı, aklı açık, başı dik, ahlakı yüksek, milli ve manevi mensubiyeti her daim övülecek Türk gençliğini hasretle, muhabbetle kucakladığın ifade etti.

Türkeş'in doğumunun 100. yılında muhteşem hatırasını, muazzez anılarını saygıyla, şükranla, rahmetle yad ettiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

"Yeni kuşaklar, geçmişi unutacak kadar hafızasız, geleceği tasavvur edemeyecek kadar hayalsiz olursa, imha ve iflas kaçınılmazdır. Geçmişi unutmamız halinde geleceği koruyamaz, kurgulayamayız. Koruyamadığımız bir gelecek üzerinde ise söz sahibi olamayız. Söz sahibi olamadığımız yerde de ya uydu, ya uyuşuk, ya da ucuz ve tutsak bir hayata mahkum kalırız. Bu nedenle nereden gelip nereye gideceğimizin farkında olmalıyız. İrademizle hadiselere yön verecek, zamanlar üstü hedefler belirleyecek müessir bir vasfa kavuşabilmeliyiz. Tarihsel yolculuğumuzda inançlarımız kaynak, ülkülerimiz kuvvettir. İmanımız güç, ifade hakkımız, irade haysiyetimiz kudrettir. Fütüvvetiz fütuhat, fütuhatsız mürüvvet olmayacaktır. Fedakarlık yapmadan fenalıkların üstesinden de gelinemeyecektir. Türk milleti fedakarlık numunesi, fikir ve aksiyon hamulesi büyük liderlere çok şey borçludur. Hamd olsun Türk tarihi bu kapsamda çok zengindir."

Bahçeli, büyük liderlerin mücadelenin rehberi, büyük fikirlerin uyanışın, toparlanışın, birlik ve beraberliğin harcı ve haddi olduğunu dile getirerek, "Liderler vardır, yaşadıkları zamanın dışına taşarlar. Liderler vardır, yaşanan destanları bizzat yazarlar. Yine liderler vardır, dünya döndükçe, insanlık var oldukça unutulmazlar, tarihteki muhkem ve mutlak yerlerini alırlar. İşte Başbuğ Alparslan Türkeş Bey böyle bir liderdir." dedi.

- "Türkeş Türklüğün vicdanında doğdu"

Türkeş'in, tam bir asır önce, 25 Kasım 1917'de Lefkoşe'de başlayan kutlu ömrünün 80 yılı devirerek 4 Nisan 1997'de Ankara'da son bulduğunu anımsatan Bahçeli, Türkeş'in Türklüğün vicdanında doğduğunu, İslam'ın sancağından tuttuğunu ifade etti.

Türkeş'in araladığı yolun, açtığı ülkücü çığırın Türk milletinin özünü kavradığını, milli ömürleri kapsadığını, milli heyecan ve arzuları bir şuurda topladığını belirten Bahçeli, şunları söyledi:

"Bu şuur ki Bilge Kağan'dan Alparslan'a ulaşan dik duruş, Osman Gazi'den Fatih'e ulaşan kutlu diriliş, Kanuni'den Mustafa Kemal'e ulaşan kalıcı silkiniş, Tonyukuk'tan Uluğ Bey'e ulaşan kişilikli uyanış, Farabi'den İbn-i Sina'ya ulaşan ilkeli tırmanış, Kaşgarlı Mahmut'tan Ali Şir Nevai'ye ulaşan iffetli kanatlanış, Yusuf Has Hacip'ten Şeyh Edebali'ye ulaşan ülfetli şahlanış, Pir-i Türkistan'ndan Hacı Bektaş'a ulaşan ihlaslı ayaklanış, Fuzuli'den Aşık Veysel'e ulaşan kendine dönüş, Mevlana'dan Yunus'a ulaşan öze dokunuş, Dedem Korkut'tan Karacaoğlan'a ulaşan satır satır oluş, Vahapzade'den Şehriyar'a ulaşan dize dize büyüyüş, Nene Hatun'dan Seyit Onbaşı'ya ulaşan kademe kademe yürüyüştür. Bu şuur ki İsmail Gaspıralı'dan Yusuf Akçura'ya, Mehmet Akif'ten Ziya Gökalp'e, Mümtaz Turhan'dan Erol Güngör'e, Hüseyin Nihal Atsız'dan Ahmet Arvasi'ye, Arif Nihat Asya'dan Galip Erdem'e kadar dalga dalga yükselen doğruluş, Dündar Taşer'den Mehmet Eröz'e, Osman Turan'dan Necmettin Hacıeminoğlu'na, Osman Yüksel Serdengeçti'den Halide Nusret Hanım'a, Ömer Seyfettin'den İbrahim Kafesoğlu'na kadar yayından ok gibi fırlayan okuyuş, düşünüş, kavrayış ve kucaklayıştır."

Devlet Bahçeli, bu şuurun, Türk ile İslamı fikir ve eylemde yoğunlaştırdığını, hayal ve hedefte yoğurduğunu, arşın çatısına, alemlerin bağrına, beşeriyetin alnına ülkücüyü asla silinmeyecek şekilde kazıdığını dile getirerek, "Kahraman bir nesil özellikle 12 Eylül öncesi bu şuuru yaşatmak için şehadet şerbetinden içmiştir. Şehitler önümüze düştü, Başbuğumuz ömür verdi, ecdadımız özümüze girdi, tarihimiz gücümüze güç ekledi, çok şükür bugünlere gelebildik." diye konuştu.

- "Milliyetçi-ülkücü hareket asildir"

Başbuğ Türkeş'in "Fikir, ülkü ve dava bakımından en güçlüyüz. En asil fikirler bizim fikirlerimizdir. En meşru, en haklı dava bizim davamızdır." dediğini aktaran Bahçeli, şunları ifade etti:

"Haklı olan Hakk'ın yolundadır. Hakk'ın safında duran, halkın yanında olandır. Milliyetçi-ülkücü hareket asildir, hak davasının, milli ülkülerin, millet varlığının teslim olmayacak, teslim alınamayacak sancaktarıdır. Bu nedenle davamız dosdoğrudur. Davamız tertemizdir. Davamız Türklüğün, Türk-İslam ruhunun gelecek ümididir. Şayet bugün varsak, şayet bugün nefes alıyorsak, şayet bugün vatan, millet, mukaddesat ve mukadderatımız için gözümüzü daldan budaktan esirgemeyecek bir kararlılığa sahipsek bunun temelinde şehidin şühedanın payı, elbette Başbuğ Türkeş Bey'in üstün, sabırlı, inançlı, akıl ve mücadele dolu hayatının derin iz ve akisleri vardır. Vefatının üzerinden 20 yıl, doğumunun üzerinden de bir asır geçmesine rağmen, Türkeş Bey'e sevgimiz, bağlılığımız hiç azalmadı. Gelişmeler onu hep haklı çıkardı. Vizyonu her zaman hayranlık uyandırdı. Onda geniş bir ufuk vardı. İleriyi görme kabiliyeti şahsında temerküz etmişti. Türkiye'nin umutsuzluğa kapıldığı bir dönemde, 9 Işık doktriniyle karanlığı yardı, karamsarlığı aştı, siyasi ve fikri düzeydeki karaborsa mantığını, karambolden beslenen kirli emelleri yıktı geçti."

Türkeş'in, "Milliyetçisiyiz, Türkçüsüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk milletidir." dediğini anımsatan Bahçeli, "Herkes duysun ve şahit olsun ki Türküz, Türkçüyüz, Türk milliyetçisiyiz. Ülkücüyüz, son nefesimize kadar da turancıyız." ifadesini kullandı.

Bahçeli, tarihin milletlerin ortak hafızası, geçmişten geleceğe akan zamanın hülasası olduğunu vurgulayarak, "Gerçek anlamda büyük liderler; tarihin akışını etkilerler, tarihi önceden okurlar ve görürler, tarihe damgasını vururlar. Türkeş Bey, emsalsiz bir tarih şuuruna, ufkun ötesine bakma ve görme meziyetine sahipti. Onu gerçek manada anmak, hatırasını yad etmek, Onu doğru anlamaktan, ülküsünü, ideallerini ve fikirlerini bütünüyle korumaktan, eserlerine ve emanetine yüksek bir şuurla sahip çıkmaktan geçer." diye konuştu.

- "Türk milliyetçiliğinin kaderi değişti"

Bunun için ilk önce, yarım asrı aşkın destansı Türk milliyetçiliği mücadelesinin her aşamasında hakim olan ortama, imkan ve şartlara bakmak gerektiğine işaret eden Bahçeli, Türkeş'in Türk milliyetçiliği bayrağını, milliyetçiliğin tehlikeli bir akım olarak görülüp dışlandığı bir dönemde açtığını hatırlattı.

Bahçeli, 1944'de tabutluklara sokulan, vatan hainliği ve ırkçılık olarak mahkum edilen Türk milliyetçiliğinin kaderinin Başbuğ Türkeş'le değiştiğini belirterek, "Türk milliyetçiliği ülküsünü sistemleştirerek aksiyon haline getirmiş, fikir sahasından siyaset sahnesine taşımış ve Türk milliyetçiliği Milliyetçi Hareket Partisi'yle, tarihte ilk defa bir partinin programı ve dünya görüşü olmuştur. Hücrelerde, demir parmaklıklar arkasında unutturulmaya ve sindirilmeye çalışılan bu dava, TBMM'ye ve hükümet ortaklıklarıyla Türkiye'nin yönetimine taşınmıştır." dedi.

Türkeş'in, uzun yolculukta, Türklüğü ve Müslümanlığı Anadolu'ya yayan Horasan erenleri gibi, Türk milliyetçiliği ülküsünün Anadolu'da kök salması için adeta insanüstü bir gayretle çalıştığını aktaran Bahçeli, Türk milliyetçiliğinin, tüm yurt köşelerine bu sayede yayıldığını, Türk gençlerinin vicdanında ilmek ilmek işlenerek kök saldığını söyledi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizzat kendi ifadesiyle 'Milliyetçi-Ülkücü Hareket, büyük ve güçlü Türkiye'nin mimarı olarak doğmuş ve gelişmiştir.' Tarih birçok konuda Başbuğ Türkeş Bey'i haklı çıkarmıştır. Buna, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan'da, merhum Ebulfeyz Elçibey'le birlikte kürsüde Bozkurt işaretiyle selamladıkları, Azatlık Meydanı'nda bağımsızlık coşkusu yaşayan yüzbinler şahittir. Buna, bağımsız devletler olarak tarih sahnesine çıkan Türk Cumhuriyetleri şahittir. Tanrı Dağı, Ötüken, Orhun Irmağı, Issık Gölü, Türkistan ovaları, Ural-Altay dağları, Başbuğun öngördüğü bu tarihi dönüşümün sessiz şahitleridir. Buna İran Azerbaycan'ında, Kerkük, Musul, Tuzhurmatu ve Telafer'de soydaşlarımız şahit olmuşlardır. Balkanlarda bağımsız devletlerini kuran Makedonya ve Kosova'daki Türklük heyecanı şahitlik etmiştir. Başbuğ Türkeş'in Türk dünyasında estirdiği umut rüzgarları, Semerkant, Horasan, Kazan, Tebriz, Üsküp, Kerkük, Bayırbucak, Kırım, Kosova, Hocalı, Saraybosna ve Kafkaslar'da hala hissedilmektedir. Diyorum ki, Allah ondan razı olsun, mekanı da cennet olsun."

- "Birlik ve beraberlik aşığıydı"

Türkeş'in, Türklüğe yürekten inandığını gönülden bağlandığını, İslam'ın feyziyle bereketlenip, ruhen billurlaştığını anlatan Bahçeli, Türkeş'in ülküleri uğruna, ülkesi ve ilkeleri adına her türlü meşakkati göze aldığını söyledi.

Çelikten bir iradesi olan Türkeş'in, sarsılmaz bir azmiyle önündeki tüm engelleri birer birer aşarak Türk milliyetçiliğini siyasal zemine indirdiğini, Anadolu'nun tozlu yollarına bir sevdayla düştüğünü ifade eden Bahçeli, "Yetiştirip emanet ettiği ülkücü gençlik için son anına kadar emek verdi, geleceğin ülkücü ömürleri için çaba sarfetti. Türklüğün muzafferliğine umut bağladı. Ahlaki çizgisini hiç bozmadı. Mücadelesini hiç gevşetmedi, yılgınlığa hiç kapılmadı. Bin yıllık kardeşliğe inandı, bunun için savaştı. Her neviden saldırıları göğüsledi, iftira ve isnatlara boyun eğmedi. Ülkücü yaşadı, ülkücü kaldı, ülküleriyle ebediyete irtihal etti." şeklinde konuştu. Bahçeli, şunları kaydetti:

"Doğduğunda parçalanan, her yerinden sökülen, her tarafından paylaşılan bir imparatorluk vardı. Vefatında ise bağımsız bir Türk devletinin, güçlü ve kaderine bizzat kendi yön veren Türkiye Cumhuriyeti'nin onuru maneviyatına hakimdi. Devlet ve siyaset hayatında ilkelerinden ve inançlarından ödün vermedi. Ne mutlu ona ki, Türk-İslam ülküsünün mektebi olan Ülkü Ocakları ve milleti için her görev ve fedakarlığa hazır Milliyetçi Hareket Partisi onun ölmez eserleri arasındadır. Başbuğ Türkeş Bey, tabutluklara sığmayan inançtı. Zulme başkaldıran cesaretti. Zindanlara dar gelmiş ferasetti. Hainlere meydan okuyan şerefti. Fikri ve siyasi tutarlılığını hiç kaybetmemiş istikrardı. Ülkücülere evlatlarım diyen müşfik bir şahsiyetti. 'Doğru bir fikri yenecek hiçbir kuvvet yoktur.' diyen bir bilgeydi. 'Türkiye'de Türkiye halkları yoktur; yalnız ve yalnız ebedi büyük Türk milleti vardır.' diyen birlik ve beraberlik aşığıydı. 'Bu devletin ülkesini ve milletini bölmeye kalkışanlar, bunu vadedenler kahrolacak, bunların kafaları ezilecek.' diyen kahramanlıktı. 'İnsan sevgisine, insan haysiyetine sonsuz saygı duyan' vicdan sahibiydi."

Türkeş'in, milleti sınıflara bölen, bir avuç azınlığa hak tanıyıp, büyük millet çoğunluğunu ezen, sömüren bir imtiyazlar rejimine karşı çıkan gerçekçi bir demokrasi tutkunu olduğunu belirten Bahçeli, "Milli demokraside efendi olarak millet vardır" sözüyle mazlumların, gariplerin, sessiz kitlelerin umudu olduğunu söyledi.

- "İnşa girişimine ihtiyaç var"

Bahçeli, Türkeş'in "Milli devlet, güçlü iktidarı" gaye belirlemiş yüksek meziyetli devlet ve siyaset adamı olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ülkücü gençliğin kanun hakimiyeti içinde, meşruiyetçi yolla Türk ve Türkiye düşmanlarının oyunlarını bozacağının görevini ve güvencesini ilan eden bir liderdi. Ömrü, Türk milliyetçiliğini yükseltme yolunda, 'dik baş, tok karın mutlu yarın' hasreti ile geçmişti. Ve milletimizin şahsında taçlandırdığı 'Başbuğ' unvanı, millet, vatan ve devlet sevgisi ile özdeşleşerek adeta bayraklaşmıştı. Türk milliyetçiliğine husumet ve hıyanet dolu saldırıların olduğu bir dönemde fikri, siyasi, ahlaki ve eylem adamı vasfıyla milyonların sevgisini kazanmış, bizlerin sonuna kadar yüceltmek için mücadele edeceği bir miras bırakmıştı. Merhum Türkeş Bey'i ve eserlerini anlamının yolu, elbette tanımaktan, tanıtmaktan, yorumlamaktan geçmektedir. Bunu yapacak olan, yapması gereken kuşku yok ki ülkücü gençliktir. Türkiye'nin her açıdan, her yönden bir inşa, bir ihya girişimine şiddetle ihtiyacı vardır. Türk gençliği öncelikle şu soruların cevabını muhakkak surette arayıp bulmakla mükelleftir; Neyi inşa ve ihya edeceğiz? Nerede inşa ve ihya edeceğiz? Nasıl inşa ve ihya edeceğiz? Merhum Başbuğumuz gençlikten çok şey bekliyordu. Memleket ve millet için umut kaynağı görüyordu."

Merhum Türkeş'in "Milliyetçi Türk gençlerini yakından tanımış olduğu bir güvenle söyleyebilirim ki, onlar milletimizin her çeşit güvenine ve teveccühüne layıktırlar. Onlardaki uyanıklığı, yüksek vazife duygusunu, yüksek ahlakı gördükçe, milletimizin yarınına derin bir inançla bakmaktayız." dediğini aktaran Bahçeli, tarihte küçülmeyen, küçülme nedir bilmeyen, küçümseyenleri de yerin yedi kat dibine göndermiş Türk milletinin gençliğinin büyük, özel ve önemli olduğununu, yüzleri ağartıp, göğüsleri kabarttığına dikkati çekti.

- "Umutsuzluk aklın durma halidir"

Türk gençliğinin "Nasıl bir geçmişten süzülüp geliyorum? Nasıl bir geleceği tahayyül ve tasavvur ediyorum? Nelere sahibim, nelerden mahrumum? Önüme çıkan engelleri aşabilmek için gerekli olan maddi ve manevi imkanlarım nelerdir? Bu imkanlar eksikse nasıl tamamlarım? Fazlaysa nasıl yönlendiririm?" sorularını sormasını isteyen Bahçeli, şunları kaydetti:

"Unutmayınız, zor diye bir şey yoktur, imkansızlık sadece zaman alacaktır. Yine unutmayınız ki büyük başarılar, büyük zaferler, büyük yükselişler hiçbir zaman güllerle döşenmiş rahat ve güvenli yollardan geçilerek elde edilmemiştir. Milli Mücadele kahramanlarının, Erzurum Kongresi'nden sonra Sivas'a gitmek üzere yola çıktıklarında, lütfen dikkat ediniz, paraları yoktu. Emekli bir binbaşının emeklilik ikramiyesini borç alarak güç bela yola çıkabilmişlerdi. Sivas'tan Ankara'ya gelirken de 20 ekmek, bir okka peynir, 20 yumurtayı yolda yemek üzere borçla temin etmişlerdi. Diyeceğim odur ki umutsuzluk aklın durma halidir. Korkaklık zamanın dışına sürülme, dünyadan manen kopuş demektir."