Sezgin Tanrıkulu, 11 Ocak’tan bu yana Diyarbakır’da tarihi yerlerden Saraykapı’da kafatası ve kemiklerin çıkmasından sonra bölgede 90’lı yıllarda yaşananları yer göstererek anlattı. Kazısı devam eden bölgede kafatasları ve kemiklerin çıkması halinde bölgenin daha fazla taranması gerektiğini dile getiren Tanrıkulu, özel yetkili savcılık tarafından yürütülen kazının da kamuya açık halde yürütülmesi gerektiğini belirtti.

Bu tür soruşturmaların bütün dünyada açık halde yürütüldüğünü ifade eden Tanrıkulu, zaman aşımı sürelerinin ceza yasasından çıkarılması gerektiğine işaret etti. Suçluların hayatları boyunca bu suçtan kaçamayacaklarının ortaya konması gerektiğini kaydeden Tanrıkulu, 90’lı yılların faillerinin 20 yıllık zaman aşımının beklendiğini ifade etti. Meclis'in zaman aşımı yasasının kaldırılması noktasında çalışma yapması gerektiğini belirten Tanrıkulu, Meclis'te kalıcı örnekleri olan komisyonların Türkiye’de de yapılması aktardı.


“10 METRELİK İKİ BİNA ARASINDA POSTA YOLUYLA YAZIŞIYORDULAR”

90’lı yıllarda yaşanan olaylardan birini paylaşan Tanrıkulu, Fikri Özgen’in sorgu merkezinde olduğunu düşündüklerinden dolayı o dönemde savcıya başvurduklarını ancak cevap alamadıklarını dile getirdi.

Savcının 10 metre uzaklıktaki bir sorgu yeriyle yazışmalar yaptığını belirten Tanrıkulu, şunları kaydetti: “Kayıp yakınlarını üzüntülerini 2000’li yılların başına kadar bu bölgede faili meçhul cinayetlerin merkezi haline gelmişti. Bir savcıyı sorgu merkezine götürmek için türlü yollar denedim. Savcılık ve sorgu merkezi arasındaki mesafe 10 metredir. Savcı sorgu merkezine posta birinin ismini öğrenmek için posta yoluyla yazışılıyordu.”

Kayıp yakınlarının her yeni kazıda bir daha yıprandığını anlatan Tanrıkulu, kayıplarla ilgili olarak her gün yeni şeyleri duymaktan rahatsızlık duyduğunu belirtti.

(Cihan)