MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada "Yerel seçimlerde ittifak arayışımız yok. Kendi yolumuzu artık kendimiz çizeceğiz." dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

AK Parti ile mutabık kalınan Cumhur İttifakı’nın yerel seçimlerde devam ettirilmesi konusunda açıklama yapan Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak bundan böyle kendi göbek bağımızı kendimiz kesmeye hazırız, kararlıyız" ifadelerinde bulundu.

Bahçeli, "Hiçbir ittifak bir tarafın reddedilmesiyle, geri adıma zorlanmasıyla, yok sayılmasıyla, tez ve önermelerinin görmezden gelinmesiyle ayakta kalamayacaktır. Hiçbir ittifak diğer tarafın tahakküm ve dayatmayasıyla, üstten bakmasıyla, parmak sallamasıyla yaşayamayacaktır. Hiçbir ittifak pozisyon hatırlatmasıyla, devamlı çatladı çatlıyor ihbarlarıyla, zamana oynamayla, şartların kollanmasıyla varlığını devam ve idame ettiremeyecektir. Samimiyet, safiyet, fedakarlık ve dürüstlük olmadan eşitler arası ilişki sürdürülemeyecektir. AK Parti içinde ittifak çabalarını dinamitlemek için sürekli faaliyet içinde olanlar sevinç taklaları atabilirler, heyetler görüştü görüşmedi, oldu olmadı, yasal zemin vardı yoktu tartışmalarına son vermenin vakti gelmiştir. Bu kronikleşmiş süreci uzatmanın anlamı ve alemi yoktur. Parti olarak 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine yönelik herhangi bir ittifak beklentimiz, ittifak arayışımız, ittifak niyetimiz geldiğimiz bu aşamada artık kalmamıştır. İşin tadı kaçtığından zoraki görüşmelerle bir yere varmanın imkanı olmayacaktır. Oyalanmaya, milleti aldatmaya, sabırları sınamaya, umutlarla oynamaya lüzum da yoktur. 29-30 Eylül 2018’de Kızılcahamam’da düzenlediğimiz Milletvekilleri ve MYK üyeleri ortak toplantımızla birlikte, 20 Ekim 2018’de yaptığımız İl Başkanları toplantımızda aldığımız kararlar gereğince kendi yolumuzu sadece kendimiz çizeceğiz" şeklinde konuştu.

Bahçeli, 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine kendi adaylarıyla, kendi amblemiyle katılıp, Türkiye’nin her seçim bölgesinde demokratik mücadeleyi yapacaklarını kaydetti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kaşıkçı cinayetinin sır perdesi kesinlikle aralanmalıdır. Katillerin, azmettiricilerin, Türkiye üzerindeki hesapların, bölgesel ve küresel bağlantıların netlik kazanması mecburiyettir. Kim dost, kim düşman bilelim." dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türklüğü etnik kimliğe indirgemenin, Türkçülüğü ayıplayıp hakir görmenin "Türk milletine sıçratılmış zillet çamuru, sürülmüş zehirli leke" olduğunu ifade etti.

"Elbette Türk'üz, Türkçüyüz, Türk milletinin ebedi sevdalılarıyız." diyen Bahçeli, andın, Türk milletinin ruh kökünden doğduğunu, gelecek kuşakları aynı hissiyat, aynı heves, aynı hedef etrafında buluşturmayı baz ve esas aldığını söyledi.

Danıştay 8. Dairesinin "çözülme sürecinin kötü bir hatırasını söküp attığını" dile getiren Bahçeli, bunu takdir ve tasvip ettiklerini kaydetti. Bahçeli, şöyle devam etti:

"Malum şahıslar diyor ki 'Öğrenci Andının okutulması veya okutulmaması yargının değil, yasama veya yürütmenin işidir.' Tamam da yargıya intikal etmiş bir konunun vuzuha erdirilmesi yanlış mıdır? Kusurlu mudur? Diyorlar ki 'Danıştay 8. Dairesi anayasa ve yasalara aykırı karar vermiştir.' Bu nasıl bir saptırmadır? Nasıl bir şuur kaybıdır? Hukukun keyfi yorum ve değerlendirmelerine alışmış olanlar, işlerine gelmediği zaman neden rahatsız ve huzursuz oluyorlar? Diyorlar ki 'yargı denetimi idari eylem ve işlemin hukuka uygunluğu ile sınırlıdır.' İyi ya, Danıştay 8. Dairesi önüne gelen bir müracaata bakmış, hukuka aykırılığı tespit etmiş, temyiz yolu açık olmak şartıyla kararını vermiştir. Bu hazımsızlığın maksadını nasıl yorumlayalım? Neymiş, Danıştay 8. Dairesi hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış. Kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış, dahası takdir hakkını bizzat kullanmış. Bunların hepsi zırvadır, uydurmadır, temelsizdir.

Papaz kararına ses çıkaramayanlar, Andımızın okunacağını duyunca ayağa kalkmışlar, kanundan, hukuktan bahsetmeye başlamışlardır. Üstelik milli kimliğin kapsayıcı ve kuşatıcı olmasına, kimseyi dışlamaması gerektiğine sanki aksi bir durum varmış gibi vurgu yapmışlardır. Bu tespiti yapanların milli kimlikten ne anladıkları şaibelidir.

Andımız etnik bir ifade değil, milli kültür ve milli kimliğin inkar edilemez duyuşu, duruşu ve dile gelişidir. Türk'üm demek ayıp mıdır? Doğruyum demek yanlış mıdır? Çalışkanım demek çarpıklık mıdır? Milli kimliği çayın içinde erimiş şeker diye yutturmaya kalkışan, bize kırmızı çizgi hatırlatması yapan, içindeki MHP husumetini saklayamayan gafiller unutmasınlar ki MHP'nin kıpkırmızı çizgisi Türklüğün varlığı ve bekasıdır.

Türklükle İslam'ı karşı karşıya getirmek kelimenin tam manasıyla vatana ve millete ihanettir. 2. Abdülhamit Oğuz soyludur, Türk'tür, Türk milletinin iftiharıdır, kendisine yakışanı yapmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk'tür, 'Ne Mutlu Türk'üm diyene' sözünü bayraklaştıran, Türk milletinin gür, güçlü ve kahraman sesidir. Türk milleti bu hürmet ve rahmetle andığımız büyüklerimiz sayesinde var olmuştur, bundan sonra da onların ahfadı tarafından geleceğe bağımsızlık ve milli kimlikle taşınacaktır."

- "Kaşıkçı alenen ve adice katledilmiştir"

Devlet Bahçeli, günlerdir Suudi Arabistan kökenli gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın konuşulduğunu anımsatarak, "Ortada bir vahşet, karşımızda resmen bir cinayet vardır. Nitekim gazeteci Cemal Kaşıkçı alenen ve adice katledilmiştir." dedi.

Kaşıkçı'nın kim ya da kimlerin emriyle öldürüldüğünün henüz net olmadığını ifade eden Bahçeli, ancak tüm okların Veliaht Prensi işaret ettiğini söyledi.

"Kaşıkçı’nın talep ettiği evlilik belgesinin Vaşington'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği tarafından verilmeyip İstanbul Başkonsolosluğuna yönlendirilmesi hangi karanlık akla, hangi gayrimeşru emele hizmettir?" sorusunu yönelten Bahçeli, "Bütün şüphelerin merkezindeki Başkonsolos, tıpkı papaz gibi elini kolunu sallayarak ülkesine nasıl dönebilmiştir? Çok ciddi suçlamalara maruz kalmış bir diplomatın 1963 Tarihli Viyana Sözleşmesi'ne sığınarak kaçması, bunun da seyredilmesi yanlıştır, skandaldır." diye konuştu.

Suç mahallinin Türkiye olduğunu, yargı sahasının da Türkiye olacağını belirten Bahçeli, "Suçlular mutlaka hakim karşısına çıkarılmalıdır. Diplomatik misyonların hangi hallerde, hangi kısımlarının dokunulmazlık zırhından istifade edecekleri bellidir, bilinmektedir. Kaşıkçı cinayetinin sır perdesi kesinlikle aralanmalıdır. Katillerin, azmettiricilerin, Türkiye üzerindeki hesapların, bölgesel ve küresel bağlantıların netlik kazanması mecburiyettir. Kim dost, kim düşman bilelim." değerlendirmesini yaptı.