TBMM - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Hedefimiz, çıban başı olarak gördüğümüz Kandil'i, yeni Kandil olma yolunda ilerleyen Sincar'ı bölücü terör örgütünden tamamen temizlemektir." dedi.

Erdoğan, 27. Dönem 2. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda milletvekillerine hitap etti.

Başkan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, yasama, yürütme ve yargı organlarının görev alanlarını daha net bir şekilde belirleyerek, demokrasiyi güçlendirdiğini ve milletin karşısında yürütmenin tek muhatabının Cumhurbaşkanı olduğunu söyledi.

Milli iradenin önünde engel oluşturan sistem içindeki tüm vesayet mekanizmalarının artık ortadan kalktığına dikkati çeken Erdoğan, "Böylece milletimiz, yetkiyi kime verdiğini ve gerektiğinde kimden hesap soracağını, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bilmektedir. 24 Haziran seçimlerinde şahsımı Cumhurbaşkanı seçen milletimize karşı görevlerimizi layıkıyla yerine getirmenin gayreti içindeyiz." ifadesini kullandı.

- "Hızlı ve etkili bir icraat gerçekleştiriyoruz"

Erdoğan, bakanların atamasının yapıldığını ve kabinenin oluşturulduğunu anımsatarak, "Anayasa ve yasalardan aldığımız yetkiler çerçevesinde yayımladığımız Cumhurbaşkanlığı Kararları ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri vasıtasıyla, milletimize söz verdiğimiz gibi, hızlı ve etkili bir icraat gerçekleştiriyoruz." dedi.

Elbette her geçiş dönemi gibi bu süreçte de birtakım sıkıntıların yaşanabileceğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Tespit ettiğimiz her sıkıntıya anında müdahale ediyor ve hemen hal yoluna koyuyoruz. Ancak, ekonomide, asla hak etmediğimiz ve ülkemizin gerçek durumunu kesinlikle yansıtmayan dalgalanma, bu tür sıkıntıların daha çok göze batmasına yol açıyor. Aldığımız tedbirler, yaptığımız görüşmeler ve geliştirdiğimiz programlarla ekonomimizi yeniden dengeye kavuşturmaya başladık. Gerek milletimizden gerek kurumlarımızdan aldığımız geri bildirimlere göre, hem yaptığımız çalışmaları gözden geçiriyor, hem de kendimize yeni hedefler belirliyoruz."

- "Layüsel olduğumuz düşüncesine asla kapılmadık"

Başkan Erdoğan, siyasi hayatlarının hiçbir döneminde olduğu gibi yeni yönetim sisteminde de layüsel oldukları düşüncesine asla kapılmadıklarını bildirdi. Erdoğan, "Yetkiyi milletimizden alarak attığımız her adımımızda, yine milletimize hesap vermek mecburiyetinde olduğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. 2002 yılı Kasım ayından beri ülkemizin yönetimini bize emanet eden milletimize zaten çok büyük bir borcumuz vardı. 15 Temmuz'da, milletimize olan vefa borcumuza, can borcu da eklendi. Milletimizin itimadına, teveccühüne ve desteğine layık olabilmek için gece gündüz çalışıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Kararı seviyesindeki işleri zaten yürütüyoruz. Ancak bazı konular, kanuni düzenleme gerektiriyor." diye konuştu.

Yeni yönetim sistemde Cumhurbaşkanının, Meclise bütçe dışında kanun teklifi veya tasarısı sunma imkanının bulunmadığına işaret eden Erdoğan, "Kanunlar ancak, sizlerin teklifiyle Meclis gündemine gelebiliyor. Meclisimizin açılmasıyla birlikte gerek AK Parti Grubundaki, gerekse diğer partilere mensup milletvekillerimizin kanun teklifleriyle, ülkemize çok önemli hizmetler yapacaklarına inanıyorum." ifadesini kullandı.

AK Parti Grubu'nun hiç şüphesiz, yürütme olarak ihtiyaç duydukları alanlardaki kanun teklifleriyle yasama faaliyetlerine daha çok katkıda bulunacağını dile getiren Erdoğan, diğer partilere mensup milletvekillerinden de yürütme organı olarak kendilerine destek olacak, yollarını açacak kanun tekliflerini beklediklerini belirtti.

Türkiye'nin önündeki sıkıntıları, ancak hep birlikte çalışılıp, omuz omuza verilirse aşılabileceğini vurgulayan Erdoğan, "Yeni dönemin ruhu, birlikte çalışmayı, birlikte inşayı, birlikte başarmayı gerektiriyor. Gelin Türkiye'yi birlikte hedeflerine ulaştıralım. Gelin demokrasimizi birlikte güçlendirelim. Gelin ekonomimizi birlikte büyütelim. Gelin milletimize birlikte hizmet edelim. Bu yöndeki gayretleriniz için şimdiden sizlere teşekkür ediyorum." dedi.

Türkiye'nin dünyanın en çalkantılı bölgesinde, demokrasisi ve ekonomisiyle, gerçek anlamda bir küresel güç olma yolunda ilerlediğine değinen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yakın çevremizdeki güvenlik krizleri ve insani trajediler ile bundan beslenen terör eylemleri, ülkemizi hedeflerinden uzaklaştırmamış, tam tersine bu yöndeki kararlılığını daha da güçlendirmiştir. Irak'ta ve Suriye'de ciddi etkinlik kazanan terör örgütleri, her geçen gün mevzi kaybetmektedir. Her ne kadar bu ülkeler kendi iç istikrarlarını sağlamakta zorlansalar da terör örgütlerinin yeşermesine zemin hazırlayan şartlar büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.

Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin kaotik bağımsızlık çıkışı, Türkiye'nin de net tavır koymasıyla, boşa çıkartılmıştır. DEAŞ'ın işgal ettiği topraklarda yeniden merkezi yönetimin hakim olmasıyla. Irak büyük bir sorundan kurtulmuştur. Temennimiz, ülkedeki PKK varlığının da aynı şekilde ortadan kaldırılmasıdır. Türkiye olarak, PKK'nın Irak'ta faaliyet gösterdiği yerlerin önemli bir bölümünü kontrol altına aldık. Hedefimiz, çıban başı olarak gördüğümüz Kandil'i ve yeni Kandil olma yolunda ilerleyen Sincar'ı bölücü terör örgütünden tamamen temizlemektir. Irak'ın, mezhepçilik hastalığından bir an önce kurtularak, kendi halkı ve tüm bölge için güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir ülke haline gelmesini istiyoruz. Bu doğrultuda yapılan tüm çalışmalara destek olmayı, gerektiğinde öncülük etmeyi sürdüreceğiz."

Suriye'deki durumun çok daha acı, çok daha vahim olduğunu dile getiren Erdoğan, Suriye'nin yedinci yılını geride bırakan bir iç savaşın pençesinde kıvrandığını bildirdi. Erdoğan, bugüne kadar yaklaşık 1 milyon Suriyelinin hayatını kaybettiğini, 12 milyon Suriyelinin de evini, barkını terk etmek zorunda kaldığını hatırlattı.

Erdoğan, "Rejimin kendi halkına yönelik kanlı saldırıları yetmiyormuş gibi, bir de DEAŞ ve PYD-YPG denilen alçak örgütler, Suriye halkına musallat olmuştur. Ülkedeki istikrarsızlığı fırsat bulan güçler de vekalet savaşları yoluyla Suriye'yi parsellemek için adeta yarışa girmişlerdir." diye konuştu.

Erdoğan, hiçbir meşruiyet zemini kalmayan rejimle, kimi terör örgütleriyle iş tutan bu güçlerin, Suriye halkının kanı ve gözyaşı pahasına kendi projelerini hayata geçirmeye çalıştığını belirtti.

- "Halen 3,5 milyon Suriyeli, ülkemizde hayatını sürdürüyor"

Başkan Erdoğan, şunları aktardı:

"Suriye'deki bu gelişmelere, pek çok sebepten dolayı bizim seyirci kalmamız söz konusu olamazdı. Her şeyden önce, bu coğrafya halkıyla bin yılı aşkın müşterek geçmişe, ortak medeniyet ve kültür değerlerine sahibiz. Bunun için hayatlarını kurtarmak için yaşadıkları yerlerden kaçmak zorunda kalan milyonlarca Suriyeliye kapılarımızı ve gönlümüzü açtık. Halen 3,5 milyon Suriyeli, ülkemizde hayatını sürdürüyor. Suriye içinde yaşanan her çatışma, bizim için yeni kitlesel göç dalgalarının habercisidir.

Sınırlarımızın hemen yanı başındaki kaos ortamı, ülkemize yönelik terör tehditlerinin en önemli beslenme kaynağı haline gelmiştir. Bu tehlikeli gidişin önüne geçmek amacıyla, 2016 yılından itibaren, Suriye içinde güvenli bölgeler oluşturmak üzere harekete geçtik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla, 4 bin metrekarelik bir alanı DEAŞ'lı ve PYD/YPG'li teröristlerden temizledik. Bu bölgelere, şu ana kadar 260 bin Suriyeli kardeşimiz geri döndü. Her platformda, ülkede Suriye halkının tamamının kabul edebileceği bir çözüm bulunması için çaba gösterdik."

Cenevre Süreci'nin tıkanması üzerine Astana'da yeni bir çözüm zemini oluşturulmasına öncülük ettiklerini anlatan Erdoğan, Astana'da varılan mutabakatların rejim tarafından ihlali üzerine, Rusya ile yeni arayışlara girdiklerine işaret etti.

Çabalarının nihayet sonuç verdiğini ve Soçi'de Rusya ile İdlib Çatışmasızlık Bölgesi'ndeki 3,5 milyon insanın hayatını doğrudan ilgilendiren bir mutabakata, muhtıraya imza attıklarını hatırlatan Erdoğan, "Dünyada çok büyük takdirle karşılanan bu mutabakat, aynı zamanda Suriye'de yeni anayasa ve özgür seçimler esasına dayalı bir çözüm için de umutların canlanmasına vesile olmuştur. Böylece Türkiye, en büyük yükünü kendisinin çektiği Suriye krizinde, doğrudan sahada inisiyatif alan ve söz söyleyen bir ülke durumuna gelmiştir." diye konuştu.

Erdoğan, İdlib'te Türkiye'nin güvenliğini sağlamayı garanti ettiği bölgeye de şimdiden 60 binin üzerinde Suriyelinin geri döndüğünü belirterek, şunları kaydetti:

"Suriye'de güvenli hale getirdiğimiz bölgeleri genişlettikçe ve huzuru sürekli hale getirdikçe, ülkemizdeki misafirlerimizin kendi topraklarına dönüşlerinin hızlanacağına inanıyoruz. Bundan sonraki hedefimiz, Münbiç ve Fırat'ın doğusundaki bölgelerin, buraları işgal eden terör örgütünden temizlenerek güvenli hale getirilmesidir. İnşallah en yakın zamanda bunu da sağlayacağız."

Başkan Erdoğan, her devlet gibi Türkiye'nin de kimi ülkeler ve uluslararası kurumlarla ilişkilerinde inişler çıkışlar yaşanabildiğini dile getirdi.

Son yıllarda, Türkiye'ye verdiği çeşitli sözleri yerine getirmemesi ve haksız ithamlarla ülkenin üstüne gelmesi sebebiyle Avrupa Birliği ve bazı Avrupa devletleriyle gerilimler yaşandığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde ülkemize yapılan haksızlıklar ve uygulanan çifte standart karşısında elbette sessiz kalamazdık. Kimi Avrupa ülkelerinin Türkiye karşıtlığını bir iç politika malzemesi haline dönüştürmesi, sıkıntıların derinleşmesine ve yaygınlaşmasına sebep oldu. Avrupa ile yaşadığımız bu sıkıntılı süreci yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Türkiye'nin, düzensiz göçün önlenmesi başta olmak üzere Avrupa Birliğine tüm taahhütlerini, uğradığı haksızlıklara rağmen yerine getirmeye devam etmesi elimizi güçlendirdi. Ülkemize yönelik ithamların ve tutumların mesnedi kalmayınca, aklıselim galip gelmeye ve diyalog yolları yeniden açılmaya başladı."

Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı olan, 5 milyon civarında Türk kökenli insanın yaşadığı böyle bir coğrafyaya sırt dönmenin kesinlikle söz konusu olamayacağının altını çizen Erdoğan, "Bununla birlikte Avrupa'nın bize yaptığı haksızlıkları düzeltmek, oradaki kardeşlerimizin hukukunu korumak için de sonuna kadar mücadele edeceğiz." diye konuştu.

Geçen hafta Almanya'ya yaptığı devlet ziyaretinin, ilişkileri yeni ve olumlu bir yöne sevk etme iradesinin karşılıklı teyidine vesile olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Geçtiğimiz aylarda İngiltere'ye de muhataplarımızla iş birliği zeminimizi güçlendirme konusunda mutabık kaldığımız bir ziyaretimiz olmuştu. Çeşitli Avrupa ülkelerinden Türkiye ile ilişkiler konusunda yükselen olumlu sesler, önümüzdeki aydınlık günlerin müjdecisidir. İnşallah yeni dönemde Avrupa ile siyasi, ekonomik ve insani alanlarda gerçekten mesafe kat ettiğimiz bir sürece gireceğiz."

- ABD ile ilişkiler

Bir başka önemli sorun alanının ABD ile ilişkiler olduğunu aktaran Başkan Erdoğan, stratejik ortak olarak uzun bir geçmişe sahip olunan ABD'deki mevcut yönetimin, hiçbir mantıki, siyasi ve stratejik tutarlılığı olmayan bir şekilde Türkiye'yi hedef almasının kendilerini derinden üzdüğünü ifade etti.

"Ülkemizde darbe girişiminde bulunan terör örgütünün elebaşı ve pek çok mensubu, bu ülke tarafından korunup kollanmaktadır." diyen Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Suriye'de hassasiyetlerimizi ve ikazlarımızı hiçe sayarak bölücü terör örgütü ile iş birliğine giden Amerika, bu olumsuz tavrını ekonomik alana da taşımıştır. Örneğin Halkbank davası, eşi benzeri görülmemiş bir hukuksuzluk örneğidir. Terör örgütleriyle karanlık ilişkileri sebebiyle yargılanan bir rahibi bahane ederek, ülkemize yaptırımlar uygulamaya kalkan bu çarpık anlayışla, diplomasinin ve hukukun sınırları içinde mücadele etmekte kararlıyız. Türkiye'yi, demokratik bir hukuk devleti gibi değil de bir kabile toplumu gibi gören bu zihniyete karşı, ülkemizin ve milletimizin hakkını, hukukunu ve onurunu korumak bizim en başta gelen görevimizdir. Amerikan yönetiminin eninde sonunda ülkemize yönelik yanlış bakış açısını düzelteceğine inanıyorum."

Erdoğan, ABD ve Türkiye'nin karşılıklı menfaatinin, arasındaki ilişkinin, sözde değil özde stratejik ortaklık çerçevesinde güçlenerek devam etmesini gerektirdiğinin altını çizen Erdoğan, geçen hafta katıldığı New York'taki Birleşmiş Milletler toplantısı öncesinde ve toplantı günlerinde, Amerikan şirketlerinin temsilcileriyle görüşerek, bu konudaki kanaatlerini paylaştıklarını söyledi.

Türkiye'deki ilgililerin de Amerikalı muhataplarıyla temaslarında kendilerine bu konudaki görüşlerini aktardığını anlatan Erdoğan, "Henüz arzu ettiğimiz seviyeye gelmemiş olsa da, ortak bir anlayışa ulaşma yolunda ilerleme kaydetmeye başladığımızı söyleyebiliriz. İnşallah, en kısa sürede aramızdaki meseleleri çözüp, Amerika ile yeniden siyasi ve ekonomik alanlarda stratejik ortalık ruhuna uygun ilişkiler geliştirmeyi ümit ediyoruz." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı yeni yasama yılı açılış konuşmasının ardından, TBMM Başkanı Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli (solda) ile bir araya geldi.

New York'ta 3 günde 14 liderle görüşerek, ülkeler arasındaki ilişkileri ve insanlığın ortak sorunlarını değerlendirdiklerine dikkati çeken Erdoğan, "Genel Kurulda yaptığımız konuşmada da 'Dünya 5'ten büyüktür' itirazımız başta olmak üzere, Birleşmiş Milletlerin yapısı ve işleyişi ile bölgesel ve küresel gelişmelere ilişkin görüşlerimizi paylaştık." diye konuştu.

Türkiye'nin Rusya ile her alanda çok sıkı ve hızla gelişen ilişkiler içerisinde olduğunu belirten Erdoğan, Suriye politikasından turizme, savunma sanayisinden enerjiye kadar her alanda Rusya ile iki ülkenin ortak çıkarına olan projelerin hayata geçirildiğini ifade etti. Erdoğan, "Biliyorsunuz, bir dönem, Rusya ile aramızı bozmak için de pek çok provokasyon yapıldı. Karşılıklı olarak sağduyuyu ve soğukkanlılığı elden bırakmayarak, bu sıkıntıların üstesinden geldik. İnşallah, önümüzdeki dönemde Rusya ile aramızdaki bu olumlu işbirliği iklimini daha da güçlendireceğiz." diye konuştu.

İran'la da, gerek Suriye ve Irak politikalarında gerek diğer siyasi ve ekonomik konularda yakın temas halinde olunduğuna işaret eden Erdoğan, bölgenin geleceğiyle ilgili kararlarda İran'ın dışlanmamasına özel önem verdiklerini vurguladı. Erdoğan, "Bu ülkeye yönelik yaptırım tehditlerinin de adil olmadığını düşünüyoruz. Uluslararası kurumların denetimleriyle kolayca çözülebilecek sorunların, yaptırımlar gibi tüm ülke halkının cezalandırılması anlamına gelecek yollarla halledilmeye çalışılması asla doğru değildir. Bu tür adımların hiçbir fayda sağlamadığı geçmiş tecrübelerle de sabittir." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde temel ilkeleri doğrultusunda, başkalarının taleplerinden ziyade kendi menfaatlerini ve ihtiyaçlarını merkeze alarak politikalarını belirleyeceğini belirterek, Türkiye için bir başka önemli sorun alanının Doğu Akdeniz'de, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını, çıkarlarını, beklentilerini dikkate almayan yaklaşımlar olduğunu söyledi. Erdoğan, "Kıbrıs'ta ve Ege'de, Türkiye'ye rağmen hiçbir adım atılamayacağını buradan bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Bu bölgede bizi yok saymaya kalkışanlar, kendi varlıklarını da topyekun tehlikeye attıklarını çok iyi bilmelidirler. Bizim her konuda olduğu gibi Kıbrıs ve Ege konusunda da tercihimiz 'kazan-kazan' anlayışından yanadır. Hep birlikte kazanabileceğimiz yöntemler varken, işi krize ve hatta çatışmaya götürecek yollara tevessül edenler, bunun hesabını önce kendi halklarına vereceklerdir." değerlendirmelerinde bulundu.

- "Katar'la olan yakın işbirliğimiz daha da perçinlenmiştir"

Başkan Erdoğan, geçen yıl tüm dünyayı endişeye sürükleyen Körfez'deki krizin, istenmedik sonuçlara yol açmadan durulmuş olmasından memnuniyet duyduklarını söyledi. Katar ile olan yakın işbirliğinin, Türkiye'ye çok büyük meblağlı yatırımlar yapma kararıyla daha da perçinlendiğini ifade eden Erdoğan, bölgedeki diğer devletlerle işbirliğini güçlendirmek istediklerini, kimi bölge ülkelerinin Türkiye'ye yönelik düşmanca tutumlarını bir an önce sona erdirmelerini beklediklerini, gelecek dönemde bu konularda da kayda değer ilerlemeler kaydetmeyi umduklarını söyledi.

Kuzey Afrika'nın istikrarının, hem Akdeniz'in hem Ortadoğu'nun hem de Afrika'nın geleceğiyle yakından ilişkili olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye olarak Libya başta olmak üzere, Kuzey Afrikalı kardeşlerimizin yanlarında olmayı, onlara her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz. Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz gün geçtikçe daha da ilerliyor. Kırgızistan'da katıldığımız ve Özbekistan'ın da ilk defa iştirak ettiği Türk Konseyi Zirvesi, bu bakımdan önemli bir açılım olmuştur. Azerbaycan ile ilişkilerimiz, siyasi, ekonomik ve sosyal bakımdan gerçekten çok iyi bir noktaya gelmiş durumdadır. Kazakistan'ın da Türk Dünyası'nın aksakalı olarak gördüğüm Sayın Nazarbayev'in dirayetli liderliğinde önemli hamleler yaptığına şahit oluyoruz. Özbekistan, yeni ve çok büyük bir atılımın eşiğindedir. Türkmenistan'ın istikrarına ve gelişmesine de önem veriyoruz. Orta Asya'daki kardeşlerimiz ne kadar güçlü ve müreffeh olursa Türkiye bundan o derece mutlu olur ve faydalanır. Aynı şekilde Türkiye'nin gücü ve zenginliği de Orta Asya'daki kardeşlerimiz için önemli bir güvencedir."

- "Sonuna kadar Kudüs davasının takipçisi olacağız"

Erdoğan, Balkanlarda, Bosna-Hersek, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ gibi dost ülkelerin tamamıyla yakın ilişkiler tesis etmenin gayreti içinde olunacağını belirterek, Bosna Hersek'in milletin gönlünde, hem tarihi hem insani olarak ayrı bir yeri bulunduğunu anımsattı. Erdoğan, "Geçmişte çok büyük acılar yaşayan Boşnak kardeşlerimizin yanında olmayı, merhum Aliya İzzetbegoviç'in vasiyetine sahip çıkmayı boynumuzun borcu olarak görüyoruz." diye konuştu.

Türkiye'nin, karşılık gördüğü sürece Yunanistan ve Bulgaristan ile iyi komşuluk ilişkilerini devam ettirme yönünde güçlü bir iradeye sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, Gürcistan ile de ekonomik ve sosyal ilişkilerin siyasi ilişkilerle tahkim edildiğini, Türkiye'nin Kırımlı kardeşlerinin huzuru ve esenliği için de mücadele etmeyi sürdürdüğünü ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs konusunda da "Hep söylediğim gibi, Kudüs meselesi, bizim de ümmetin de kırmızı çizgisidir. Kudüs'ün mahremiyetine halel getiren, Filistinli kardeşlerimizin temel hak ve özgürlüklerine saldırı anlamı taşıyan hiçbir davranışa, hiçbir emrivakiye müsamaha gösteremeyiz. Türkiye olarak sonuna kadar Kudüs davasının takipçisi olacağız. Görüldüğü gibi, uluslararası alanda çok önemli süreçleri aynı anda aynı hassasiyetle ve aynı kararlılıkla yürüterek ülkemizi aydınlık geleceğine hazırlıyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.