Davutoğlu, Kanal 7'de katıldığı "İskele Sancak" isimli programda gündeme dair soruları yanıtladı.

Yurt dışı seyahatleri sonrasında jetlag olup olmadığı sorusuna Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığından beri tempolu bir hayatın içinde bulunduğunu, vücudunun da zaten o duruma intibak ettiğini söyledi.

Amerika'da 6 gün boyunca yoğun bir tempoda 40 ikili görüşme, 20 çok taraflı zirve ve toplantıya katıldıklarını, günde takriben 10 zirve ve ikili görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Davutoğlu, Türkiye'ye geldikten sonra da Meclis oturumuna katıldığını, AK Parti seçim beyannamesiyle ilgili çalışmalar yaptıklarını ve jetlag olmaya dahi vaktinin bulunmadığını ifade etti.

Pazar günü açıklanacak AK Parti seçim beyannamesinde 7 Haziran öncesine göre daha somut vaatlerin bulunup, bulunmadığı sorusuna ilişkin Davutoğlu, Pazar günü açıklayacağı beyannameyi şimdi paylaşırsa bunun doğru olmadığını vurguladı.

Davutoğlu, yarın Almanya'ya gideceğini bildirerek, döndükten sonra da verdiği talimatlar doğrultusunda seçim beyannamesinin son halini alacağını dile getirdi.

"Şimdiden söylersek Pazar gününü şimdiden öne almış oluruz, anlamı kalmaz" diyen Davutoğlu, "Başlık olarak yeni unsurlar olacak. Zaten dikkat ederseniz 7 Haziran'dan itibaren en çok önem verdiğim husus, AK Parti içinde istişareye önem verdik. 7 Haziran mesajını almaya çalıştık. Bu seçim beyannamesini biz yapmayacağız, halkla yazacağız. O sebeple halk nezdinde de çok kapsamlı anketler yaptık. Bizden beklenti nedir? Nerelerde beklentileri karşılayamadık ya da algı bozukluğu varsa bunu düzeltmek için neler yapmalıyız? Halkı dinleyen, halka kulak veren, halkın içinden gelen, halkla kopmayan hareketler başarılı olur. O bakımdan halka sorduk, halkla beraber bu anlamda fikir oluşturma süreci yaşadık. Eminim halkımızın değişik kesimlerini tatmin eden unsurlar olacak" ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, 2 Kasım sabahı iktidar olması neredeyse kesin olan partinin AK Parti olduğunun altını çizdi.

Bugünkü siyasi tabloya ve anketlere bakıldığında AK Parti'nin olmadığı bir hükümetin imkansız olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "İnşallah tek başına hükümet olacağız ama başka bir ihtimal olsa da AK Parti mutlaka lokomotif olacak. Şu andaki bütün veriler tek başına iktidarımıza işaret ediyor. Tabii rehavet göstermemiz mümkün değil. Dolayısıyla bizim vadederken diğerlerinden farkımız şu: Diğerleri sorumluluk taşımadıkları bir gün için vadediyorlar. Biz ise 2 Kasım'da yapacağımız şeyi vaat etmek zorundayız. Biz yapmadığımız zaman bizden hesap sorulur ama iktidar olamayacak birine, olmamış olan birine 'niye bu vaadi verdin' diye hesap sorulmaz" diye konuştu.

- "Biraz fazla abartılmış olduğunu düşünüyorum"

Bu seferki CHP ve HDP'nin seçim vaatlerini nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"Biraz fazla abartılmış olduğunu düşünüyorum. Eğer bir etkisi olmuş olsaydı Cumhuriyet Halk Partisi herhalde yüzde 25'lerde daha önceki bulunduğu oranlara takriben kalmazdı. Yani çok büyük bir etkisi kitlesel düzeyde olmuş olsaydı, vaatler önemlidir ama halkımız oy verirken sadece vaatlere bakmaz, güven ve istikrara bakar. 

Burada bizim de eksiklerimiz varsa zaten onu telafi etmeye çalışıyoruz. Fakat tek başına vaatler üzerinden bir sonuç alındığı doğru olmuş olsaydı Cumhuriyet Halk Partisi'nin oylarının çok daha yukarılarda olması gerekirdi. Geçmiş seçimlerde aldığı seviyenin üstüne çıkamadı. Halkı tatmin etmek için vaatler kadar o vaatlerin samimiliği, o vaatlere ulaşabilme iradesi ve gücü önem taşıyor. Bizim farkımız şu: Biz ne dersek hesap ederek söylemişizdir, dediğimiz şeyi de yapmışızdır. Eski beyannamelerin hepsini çıkartıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde de söz verdik, gözardı edilen bir vaat yok. Seçim beyannamemizde vaatler başlı başına bir bölüm olacak, reformlar, vaatler, projeler anlamında ayrı bölümler olacak." 

-"Gençlerin hızına yetişmek lazım"

Davutoğlu, "Artık eskisi kadar gençlerden oy alamıyorsunuz. Neden böyle bir noktaya geldi?" sorusunu yanıtlarken "Bunu biz de etüt ediyoruz. Açıkçası 7 Haziran seçimleri sonrasında en önemli sorulardan biri olarak bütün toplantılarda, MKYK, MYK toplantılarında gençlerle iletişim bağlamında yeni yöntemler ve yeni bir kanal oluşturmak gerektiği ve bu istatistiklerin gösterdiği hususun bu olduğunu hep vurguladım" dedi.

Seçim beyannamesinde gençlere dönük güzel bir çalışma yaptıklarını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şu gün 'genç' dediğimiz kesim, bugün itibarıyla 18 yaşı ölçü alırsak, AK Parti iktidar olduğunda 4-5 yaşındaydı. Alternatifini görmedikleri, AK Parti'de sürekli yükselen bir çıta ile taleplerin karşılandığı bir dünyada yaşadı bu gençlik. 80-100 kişilik sınıflarda okumadı, 30-40 kişilik sınıflarda okudu. Bu sefer 30 kişilik sınıf ister ya da bursların, kredilerin komik düzeyde olduğu dönemleri görmedi. 330 lira lisans bursu, 660 lira yüksek lisans bursu, 990 lira doktora bursu olduğu dönemde yaşadı bu gençler. Eskiden koğuş sistemiyle yurtlar vardı. Şimdi 2, 3, 4 kişilik yurtlarda kalıyor gençler. Dolayısıyla AK Parti döneminde yetişen gençlerin beklenti ve çıtası yükseldi.

Özgürlük alanları itibariyle 12 Eylül'ün hemen öncesindeki ve sonrasındaki acıları yaşamadı ya da 28 Şubat'taki baskıcı dönemi yaşamadı. Aynı zamanda gençlerin bu talepkar ve yüksek taleplere dayalı beklentilerini AK Parti iktidarının başarısı olarak görüyorum. Eğer AK Parti iktidarı başarısız olmuş olsaydı, şu anda gençlere verdiğimizin çok gerisindeki talepler gençleri tatmin eder, bize daha yoğun bir desteğe yönelebilirdi ama gençlerin dünyayla açılımını sağladık. Dünyayı tanıdıkça gençlerin talepleri yükseldi. Bu da bizim için yanlış bir şey değil, burada gençleri suçluyor değilim. Aksine gençlerin hızına yetişmek lazım. Onun için bu kampanya döneminde gençlerle sık sık bir araya geleceğim."

Üniversitede ders verdiği dönemde bir gün derse girmeyen bir öğrenciyi telefonla aradığını ve nerede olduğunu sorduğunu anlatan Davutoğlu, öğrencinin önce kendisini tanımadığını söyledi. Davutoğlu, "Arkadaşı zannetti önce. Sonra 'Seni özledik. Gelirsen beraber oturup sohbet edeceğiz. Gelmeyeceksen onu da bileyim de. Merak ettim, başına bir iş mi geldi' dedim. Bir sonraki derse büyük bir telaşla yetişti. Bunu şunun için zikrediyorum, gençlerle beraber yol yürünür" diye konuştu. 

Birçok dersi dışarıda yürürken verdiğini aktaran Davutoğlu, eğitimin sınıfların ya da kapalı salonların içine hapsedilmemesi, gençlerle kütüphanelerde, müzelerde ders yapılması gerektiğini dile getirdi.

"Eğer ikna etmeye veya empoze etmeye kalkarsanız gençlerin ruhunda direniş vardır" diyen Davutoğlu, daha önce bir toplantıda gençlere "Türkiye'de yanlış gördüğünüz şeyler varsa sesinizi yükseltin. Adaletsizliğe karşı hiçbir zaman sizin sesinizin kısılmasını istemem. Biz de kısmadık sesimizi. Bugün buralardaysak gençlik yıllarında adaletsizliğe, eşitsizliğe, baskıya karşı susmadığımız için. Adaletsizliğe karşı dünyada isyan gerekiyorsa edeceksiniz" dediğini ama ertesi gün bir gazetenin "Gerekirse bize de isyan edin" diye manşet attığını hatırlattı.

- "Gençlere 'Hadi beraber yürüyoruz' demek lazım"

Gençlikteki enerjinin biraz da hafif muhalif olmasından kaynaklandığına işaret eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"İktidarla olan ilişkisinde gençler biraz daha şüpheci. Bunu da doğru okumak, doğru anlamak lazım ve gençlerin o iradesini, enerjisini durdurmak, engellemek, frenlemek yerine, o enerjinin sizinle birlikte doğru yere kanalize edilmesini sağlamak lazım. Hepimiz gençlikte neler yaşamadık ki? Bu anlamda ben gençlere doğru yaklaşımın, onlarla birlikte hikaye yazmak, onlarla birlikte yol yürümek, onlarla birlikte sürecin içinde akmak olduğunu düşünüyorum. Yoksa 'ben gidiyorum arkamdan siz de gelin' değil de 'hadi hep beraber gidiyoruz.'"

Dışişleri Bakanlığı görevini yürütürken katıldığı bir televizyon programının ardından bir gencin kendisine "Ahmet Hoca öyle konuşuyor ki şu anda televizyondan çıksa da 'hadi gidiyoruz' dese, 'nereye?' dersem..." diye tweet attığını aktaran Davutoğlu, o genci aradığını ve konuştuğunu belirtti. Davutoğlu, "Gençlere 'Hadi beraber yürüyoruz' demek lazım. Hatta bazen 'Siz öne geçin, daha iyi yapacağınızı düşünüyorsanız, biz sizi dinlemeye hazırız' demek lazım" görüşünü kaydetti. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçim sandıklarının taşınması ile ilgili tartışmalara ilişkin "Anayasa'nın 79. maddesi ile Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) verilen net bir yetki var. Belli şartlarda YSK sandıkların nerede, hangi mekanda olacağı ile ilgili nihai yetkiye sahip" dedi. 

Eğitimdeki 4+4+4 tartışmalarına değinen Davutoğlu, muhalefetin bazı konuları farklı bir şeklide aktardığını ifade etti.

Davutoğlu, CHP ile yürütülen koalisyon müzakerelerinde nihai noktaya gelinememesinin en önemli sebeplerinden birisinin, "Eğitim ve dış politika alanlarında neredeyse her şeyin 180 derece değişmesi gerektiğinin iddia edilmesi" olduğunu aktardı. CHP ile görüşmelerde "bir onarım hükümetinin" gündeme getirildiğini ifade etti.

Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben o zaman biz böyle bir şeye 'Evet' dediğimiz zaman kendimizi reddetmiş oluruz. Biz 12-13 yılı bir başarı hikayesi olarak görüyoruz. Zaten başarı hikayesi olarak gördüğümüz için halktan tekrar teyit istiyoruz ve destek istedik. Siz bunu böyle görmemiş olabilirsiniz ama hükümet ortak hükümet olacaksa bu ortak hükümet sadece sizin görüşünüzü yansıtan bir hükümet olamaz. Bunları çok samimiyetle tartışmıştık."

Her yaş diliminin bir psikolojisi olduğunu ve bu yaş diliminin psikolojisine uygun eğitim tasnifi yapmanın çağdaş eğitimin esası olduğuna işaret eden Davutoğlu, özel yeteneklere sahip çocukların keşfedilip, onlara ayrı bir eğitim uygulanması gerektiğini işaret etti. 

Eğitimde "bölünmez" anlamının, "Andı ezberleyeceksin, şunları yapacaksın" diye dikte eden, eleştirel bakmayan, tartışmayan ve dayatmalı bir eğitim anlayışına bürüneceğini ifade eden Davutoğlu, "28 Şubat'ta böyle denilmişti, 'Eğitim bölünmez, tek tip olacak, kesintisiz eğitim 12 yıl ve hiçbir farklılığa işaret edilmeyecek'. Halbuki bunun zararını gördük" dedi.

Meslek liselerinin 28 Şubat'ta bir dumura uğratıldığını, insanların üniversiteye kadar neredeyse hiçbir alternatif yola giremediğini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"4+4+4 bir ihtiyaçtan çıktı, bir gün ortaya çıkan bir tablo değil. Bu da daha çocukluk dönemini yaşayan ilk 4 yıl, nihayet tam ergenlik dönemine geçmeden yaşanan çocuk o psikolojiyle bunların meziyetlerinin, bilgi ve becerilerinin keşfedilmesine de dayalı bir dönem. Sonra ikinci 4 yıl daha sonraki eğitim açısından tercihlerin şekillenmeye başladığı bir dönem. Son 4 yıl da meslek ve tercihi ve üniversiteye doğru gidiş için tercihlere yönelen bir yıl. Bunlar son derece doğru tasniflerdir."

CHP'nin "İmam hatipleri kapatmayacağız" açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise Başbakan Davutoğlu, "(Kapatmayacağız) diyor da (Son 4 yıla bırakacağız) diyor, nihayet 28 Şubat zihniyetin bir sonucu olmuş oluyor. Meselenin kaynağı 12 Mart'ta da 'Kapatmadık' diyerek orta bölümünü kapattılar, 28 Şubat'ta aynı şeyler yaşandı" diye konuştu. 

İmam hatip liselerinin diğer okullar gibi bu ülkenin çocuklarının okuduğu okullar olduğunu söyleyen Davutoğlu, diğer okullar ile imam hatipler arasında bir fark, ayrımcılık ya da imtiyaz olmadığını vurguladı. 

Davutoğlu, tüm okullardaki çocukların kıymetli olduğunu belirtti. 

- "YSK'nın yetkisi var"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçim sandıklarının birleştirilmesi ile ilgili tartışmalara da değindi.

Konuyla ilgili doğru boyutun tartışılmadığını ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"Yasal gereklilik, söz konusu olan husus, sandıkların içindeki seçmenlerin bulundukları sandıkları bir anda birleştirip, karıştırarak daha karma listelerle başka bir yerde oyunun kullanılmasını sağlamak, bunda yasal gereklilik var. Bugün tartışılan husus bu değil. Bir kere neyin tartışıldığını, neyin üzerinde durulduğunu veya ilçe seçim kurullarına gelen talebi doğru okumak lazım. Olan husus şu: Anayasa'nın 79. maddesi ile YSK'ya verilen net bir yetki var. Belli şartlarda YSK sandıkların nerede, hangi mekanda olacağı ile ilgili nihai yetkiye sahip. Yani şu: Bu da tamamıyla seçim güvenliğiyle ilgili Yüksek Seçim Kuruluna verilen bir yetki."

İlçe seçim kurulunun şu ya da bu gerekçe ile terörle mücadele dahil olmak üzere birçok güvenliği etkileyebilecek hususları ve kendisine gelen talepleri göz önüne alarak, "Şuralarda oy kullanılsın" diyebildiğini anlatan Davutoğlu, bu durumda sandıkların içindeki seçmen listesinin değişmediğini, sandıklarla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunulmadığını vurguladı. 

Daha önce 5 okulda kullanılan oyun, bir okula toplanıp, güvenlik tedbirleri içerisinde daha kolay yapılmasının sağlandığına işaret eden Davutoğlu, "Bazı vatandaşlarımız biraz fazla yol katedecek, oy kullanacak, bazıları için daha kolay olacak. Onu bilemeyiz ama nihayetinde son derece doğru, son derece iyi niyetli atılan bir adım. Bu konuda yetki YSK'da" diye konuştu. 

Davutoğlu, bu konuda AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in de bu doğrultuda açılamada bulunduğunu ifade etti. 

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik'in de bu konuda açıklama yaptığını hatırlatan Davutoğlu, "AK Parti'nin görüşü açık ve nettir. YSK, Anayasa'nın kendisine 79. madde ile verilen yetkiyi -değerlendirmelerini yapar ve- kullanır. Bunun siyasi yönü yoktur, bunun hukuki bir yönü vardır. Hukuki yetkiyi de kullanmaya haiz" dedi. 

Davutoğlu, "Oy kullanamadım, oyum iptal olur" gibi tartışmaların da yersiz olduğunu, sandıkların yerinin yeni tespit edildiğini kaydetti. Avrupa'daki vatandaşların 15-16 yerdeki sandıkta oy kullandıklarını hatırlatan Davutoğlu, oradaki insanların, "Benim mahallemde sandık olmadıkça oy kullanamıyorum" gibi açıklamalarda bulunmadıklarını ifade etti. 

 - "YSK, hiçbir partinin organı değil"

Davutoğlu, "Şartlar neyi gerektiriyorsa ona karar veriliyor. Türkiye'de de şu anki şartlar neyi gerektiriyorsa ona karar verilir. Buna YSK karar verir. Biz AK Parti olarak YSK'nin verdiği kararı hukuken de doğru buluruz, o kararın gereğini de yaparız" diye konuştu. AK Parti istediği için YSK'nın böyle bir karar vermediğine işaret eden Davutoğlu, kararın tamamen YSK'ya ait olduğunu belirtti. 

Bir hükümet kurulmuş olsaydı Seçim Kanunu'nda yapılacak değişikliklerden birinin de bu olduğunu anlatan ve bu konuda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile de görüştüğünü söyleyen Davutoğlu, "Çok az insan yaşayan yerler var, oralarda görüyorsunuz. Yüzde yüz bir partiye oy çıkıyor, demek ki bir baskı var. Bazen de fazla katılım oluyor. Demek ki orada baskı var, bir şey var, demek ki. Bu baskı ortamını gözardı edenler, Yüksek Seçim Kurulunun yetkisini tartışmaya açıyor" diye konuştu.

YSK'nın güvenlik şartları gereği ya da başka gerekçe ile Anayasa'nın 79. maddesindeki yetkiyi kullanarak, "Şu tedbiri alıyorum" dediğinde kimsenin bunu tartışmaya açmaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"YSK, hükümetin, hele hele AK Parti'nin veya herhangi bir partinin organı değil. YSK, Türkiye'de 1950'den bu yana yapılan bütün seçimlerde seçimlerin objektif yapılmasını sağladı. Ayrıca YSK, AK Parti'nin talebini de kabul ediyor değil."

Tunceli'de şehrin içinde, Valiliğe yakın bir alanda miting yapmak istediklerini ancak İlçe Seçim Kurulunun bunu uygun görmediğini anlatan Davutoğlu, kendilerinin ise bunu kabul ettiklerini, herhangi bir "özgürlüğümüz yok sayıldı" gibi propagandaya girişmediklerini kaydetti. 

Başbakan Davutoğlu, YSK'nın şimdiye kadar çok iyi sınav verdiğini, hiçbir seçimde objektifliğinin, tarafsızlığının tartışma konusu olmadığını ifade etti.