LONDRA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'deki boşluktan istifadeyle sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturmaya çalışan PYD/YPG teröristlerine karşı mücadelemizde karşımıza güya müttefikimiz, güya terör karşıtı ülkeler çıkıyor. Buna rağmen Zeytin Dalı Harekatı'yla Afrin bölgesinden bu teröristleri temizledik, temizliyoruz. Şimdi sıra diğer bölgelerdedir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düşünce kuruluşu Chatham House'da yaptığı konuşmaya, katılımcıları selamlayarak başladı. 

Ziyaret vesilesiyle katılımcılarla birlikte olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti aktaran Erdoğan, kendilerine bu imkanı sağlayan Chatham House yöneticilerine teşekkür etti.

Erdoğan, düşüncelerini "Türkiye'nin Bölgesel ve Küresel Vizyonu" başlığı çerçevesinde paylaştı.

"Shekaspeare eğer bugün hayatta olsa ve 'Hamlet' adlı eserini tekrar yazsaydı, inanıyorum ki Prens Hamlet'e yine aynı şeyi söyletirdi, (Dünyanın çivisi çıkmış.)" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Suriye'de yıllardır gözlerinin önünde çocukları katledilen annelere, ebeveynlerinin ölümünü izleyen çocuklara bakıp da başka bir şey söyleyebilmek mümkün değildir. Filistin'de sadece son birkaç haftada yaklaşık 50 kişinin keskin nişancılar tarafından özellikle hedef alınarak öldürüldüğünü, evlerine geri dönmekten başka talebi olmayan bin civarında insanın kasten vurulduğunu görüp de başka bir şey söyleyebilmek mümkün değildir."  

Erdoğan, yaklaşık 3,5 milyonu Türkiye'de misafir edilen mültecilerin trajedilerine bakıp da "Dünyanın çivisi çıkmış." demekten başka bir söz edilemeyeceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Afrika'da günde 1 doların altında para kazanıp ailesini doyurmaya çalışan bir babaya sorun bakalım o başka bir şey söyleyebilecek mi? Somali'deki, Yemen'deki, Afganistan'daki milyonlarca insan için ülkelerindeki içler acısı durumu anlatma konusunda kelimeler kifayetsiz kalıyor. Bu sorunların çözümüne öncülük etmekle sorumlu uluslararası toplum ise henüz terörizmle mücadelede ortak bir paydada buluşmayı dahi başaramadı. 'Senin teröristin kötü benim teröristim iyi.' mantığıyla bırakınız sorunların çözümünü yeni sorunlar ortaya çıkartılıyor." 

Türkiye'nin Suriye'de yaşadığı sıkıntının tam da bu olduğunu vurgulayan Erdoğan, DEAŞ'la mücadelede en etkin operasyonu dünyada Türkiye'nin yaptığına dikkati çekti. Fırat Kalkanı Harekatı'nda 3 bin DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirerek bu örgüte Suriye'de en büyük darbeyi Türkiye'nin vurduğuna işaret eden Erdoğan, "Bununla da kalmadık, DEAŞ bağlantılı 63 binden fazla kişiye ülkemize giriş yasağı koyduk. Terör örgütleriyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen ve yasa dışı yollarla ülkemize giriş yapan yaklaşık 6 bin 200 şahsı sınır dışı ettik. DEAŞ ve El Kaide mensubu 11 binden fazla kişiyi gözaltına alarak bunlardan 3 bin 563'ünü tutukladık." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını gerçekleştirirken bazı Türk vatandaşları Chatham House'nin dışında Erdoğan'a sevgi gösterisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin PKK/PYD/YPG terör örgütüyle mücadelesine de değinerek, "Suriye'deki boşluktan istifadeyle sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturmaya çalışan PYD/YPG teröristlerine karşı mücadelemizde karşımıza güya müttefikimiz, güya terör karşıtı ülkeler çıkıyor. Buna rağmen Zeytin Dalı Harekatı'yla Afrin bölgesinden bu teröristleri temizledik, temizliyoruz. Şimdi sıra diğer bölgelerdedir. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği konusunda en samimi ülkedir. Çünkü hala sınırlarımız içinde yaşayan 3,5 milyon Suriyeli sığınmacının kendi evlerine dönebilmelerinin yolu bu ülkenin yeniden güvenli hale gelmesidir." ifadesini kullandı. 

- "Mesele Kürt meselesi değil, terörizm meselesidir"

Türkiye'nin bugüne kadar sığınmacılar için 31 milyar dolar harcamasına rağmen Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer ülkelerden ve kurumlardan ciddi bir destek alamadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suriye topraklarında Türkiye'nin güvenli hale getirdiği yerlere yüzbinlerce insan geri dönüp yerleşirken halen müttefiklerimizin desteklediği terör örgütlerinin kontrolü altındaki yerlere geri dönen kimse yoktur. İnsanlar karşılarındakilerin tıpkı DEAŞ'lılar gibi eli kanlı teröristler olduğunu biliyor. Kendilerini güvende hissetmedikleri için de geri dönmüyor. Siz bakmayın bu terör örgütünün Kürt kimliğini istismar ettiğine, bu terör örgütünün içerisinde Batı'nın birçok ülkesinden insanlar var ama adını 'Kürtçülük' veya 'Kürt'lerle kamufle etmek suretiyle dünyayı aldatmanın gayreti içerisindeler. 

Ayn el Arab veya Kobani denen bölge PYD/YPG teröristlerinin kontrolünde. İsmi üzerinde Ayn el Arab bir Kürt bölgesi değildir, aslında Ayn el Arab 'Arap'ın gözü', yani Arapların aslında kendi yerleşim bölgesidir ama bu bölgenin halkı ülkemizde şu anda Şanlıurfa vilayetimizde yaşıyor. Eğer burada gerçekten Kürtlerin hakkı ve hukuku gözetilseydi bu insanlar Şanlıurfa'da değil sınırın karşı tarafında, kendi evlerinde yaşıyor olacaktı. Demek ki mesele Kürt meselesi değil, terörizm meselesidir. Biz terör örgütleriyle mücadelemizi ilkeli bir şekilde sonuna kadar sürdüreceğiz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İç siyasi hesaplarla üç semavi dinin de kutsalı olan Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik adımlar, uluslar arası toplumun tüm itirazlarına rağmen bugün hayata geçiriliyor. Bu tablo karşısında kendimizi 2. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde hissetmekten alıkoyamıyoruz. Gerçekten de 'insan insanın kurdudur' sözünü haklı çıkartmaya çalışan bir tabloyla karşı karşıyayız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düşünce kuruluşu Chatham House'daki konuşmasında, Türkiye'de teröre karşı sürdürülen kararlı ve özverili mücadelenin hedeflerinden birinin de FETÖ terör örgütü olduğunu belirtti.

Başta 15 Temmuz darbe girişimi olmak üzere FETÖ'nün işlediği suçların adeta buz dağının görünen yüzü niteliğinde olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu örgütün ihtirasları tüm dünyayı tehdit edecek sapkınlıklara sahiptir. Ülkemizde bu örgütle ilgili kapsamlı davalar açılmış, adli takipler başlatılmıştır. İngiltere dahil tüm ülkelerden bu örgüte karşı adım atmalarını, sınırları içerisindeki örgüt mensuplarının ülkemize iadesini bekliyoruz." diye konuştu.

Avrupa'nın göbeğinde insanların inançları, dinleri, kültürleri, hayat biçimleri üzerinden ötekileştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"İnanca ve kültüre dayalı ayrımcılık yanında insanlığın ortak geleceğini tehdit eden daha başka sorunlar var. Küresel ısınma konusunda hala küresel bir eylem planı ortaya konulamadı. Bu sorunun ana müsebbibi bazı ülkeler daha da bencilleşerek, küresel ekonomiyi korumacılık savaşlarının tehdidi altına soktular. Kitle imha silahlarının yayılmasının önüne geçme konusunda büyük emeklerle elde edilen diplomatik başarılar, tek taraflı tasarruflarla göz göre göre heba ediliyor."

ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yine iç siyasi hesaplarla üç semavi dinin de kutsalı olan Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik adımlar, uluslar arası toplumun tüm itirazlarına rağmen bugün hayata geçiriliyor. Bu tablo karşısında kendimizi 2. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde hissetmekten alıkoyamıyoruz. Gerçekten de 'insan insanın kurdudur' sözünü haklı çıkartmaya çalışan bir tabloyla karşı karşıyayız. Halbuki biz insanı yaratılmışların en şereflisi olarak gören anlayışa sahip bir milletiz. Böyle olduğu için de bize ve tüm insanlığa dayatılmaya çalışılan bu tabloya biz itiraz ediyoruz. Dünya beşten büyüktür haykırışımızın gerisinde küresel güvenliğin sağlanması konusundaki işte bu haksızlıklara, adaletsizliklere, çifte standartlara, kayıtsızlıklara yönelik eleştirilerimiz bulunuyor."

- "Türkiye olarak açık ara dünyanın en cömert ülkesiyiz"

Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimi üyeyle dünyayı yönetmesini asla kabullenemediklerini belirterek, "(Birleşmiş Milletlerin 196 üyesi de dönerli bir şekilde daimi üye olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde görev almalıdır) diyoruz. Eğer adaleti arıyorsak ve Birleşmiş Milletler adalet üzere tesis edilmişse bunun gereğini yapmalıyız. Susmak yerine, 'bana ne' demek yerine, dayatmaları kabul etmek yerine mücadeleyi tercih ediyoruz. Dünyanın çivisi çıktıysa o çiviyi yerine sokacak olan sert bir çekiç darbesi değildir, işleri düzeltecek olan umuttur, diyalogdur, zulme karşı ortak mücadele yürütmektir, paylaşmaktır. İşte bu noktada bir seçim yapmak gerekiyor, ya birbirimizin kurdu olup birbirimizi yiyip tüketeceğiz ya da dertlerimize birlikte derman bulacağız." ifadelerini kullandı. 

Geçen hafta açıkladığı seçim manifestosunun kilit kavramlarını erdem, irade ve cesaret olarak ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu kavramlar 16 yıllık iktidarımızın hem iç politika hem de dış politika vizyonumuzun temellerini oluşturmaktadır. Önümüzdeki tüm milli, bölgesel ve küresel meselelerin çözümünde erdem, irade ve cesaretle hareket etme sözünü milletimize vermiştik. Burada sizlerin vasıtasıyla aynı ahdi tüm insanlığa da ifade ediyoruz."

Türkiye'nin girişimci ve vicdani bir dış politika izlediğini, insani yardım konusunda da dünyada en ön sıralarda yer aldığını vurgulayan Erdoğan, "Bildiğiniz gibi dünyada insani yardım konusunda Amerika birinci sırada, biz ikinci sıradayız, İngiltere üçüncü sırada. Milli gelire oranla baktığımızda Türkiye birinci sırada, Amerika ikinci sırada, İngiltere daha sonra. İnsani yardımın milli gelire oranında Türkiye olarak açık ara dünyanın en cömert ülkesiyiz." dedi.

- "Sivillere asla zarar vermeyecek şekilde operasyonlarımızı yürütüyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bölgesel ve küresel vizyonunun özünde herkes için barış, herkes için güvenlik, herkes için refah ilkelerinin olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Çok taraflı iş birliği bu bakımdan önemlidir. Türkiye olarak hem bölgemizde hem de dünyada dostluklarımızı 'kazan kazan' anlayışı etrafından kurmaya ve yükseltmeye çalışıyoruz. Bu vesileyle kadim medeniyetlerin beşiği olan Ortadoğu bölgesindeki durum üzerinde biraz daha ayrıntılı olarak durmak istiyorum. Sekizinci yılına giren Suriye ihtilafı siyasi, insani, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir yıkıma yol açmıştır. En başından itibaren Suriye ihtilafının çözümü yolundaki gayretlere biz dahil olduk. Cenevre sürecine aktif katkıda bulunduk. Muhalefetin garantörü sıfatıyla Cenevre'nin tamamlayıcı unsuru olarak gördüğümüz Astana toplantılarından somut sonuçlar çıkması için büyük gayret sarf ettik. Sahada gerginliklerin azaltılması için gözlem noktaları tesisinden gerektiğinde terör örgütlerine fiili müdahaleye kadar her türlü inisiyatifi üstlendik."

Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla toplamda 4 bin kilometrekarelik alanı teröristlerden temizlediğini bildiren Erdoğan, İdlib bölgesinin güvenliği için Rusya ve İran ile başlatılan çalışmaların önemli bir noktaya getirildiğini söyledi.

Doğu Guta ve özellikle Duma'da yaşanan vahşete engel olamamanın derin üzüntüsü içerisinde olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle dedi:

"Türkiye, Suriye'de yürüttüğü operasyonlarda rejim başta olmak üzere diğer herkesten farklı bir yöntem kullanıyor. Biz sivillere asla zarar vermeyecek şekilde operasyonlarımızı yürütüyoruz. Sivilleri kendilerine kalkan yapan teröristler karşısında gerektiğinde biz kayıp vermeyi göze alıyoruz ama sivillere kesinlikle zarar vermiyoruz. Buna karşılık Suriye'nin her yerinde hem rejim güçleri hem teröristler hem de rejimle ve teröristlerle birlikte hareket eden ülkelerin güçleri kesinlikle böyle bir hassasiyete sahip değildir. Bunun için ülkede çoğunluğu çocuk, kadın, yaşlı olmak üzere 1 milyona yakın insan hayatını kaybetmiş, tarihi şehirler yerle bir edilmiştir."

BBC'YE KONUŞTU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesiyle ilgili olarak, "Obama ile İran arasında atılan o adım, bana göre olumlu bir adımdı, bir barış adımıydı. Ama şimdi bu barış ortadan kaldırılmak suretiyle yeniden bölgede bir sıkıntılı süreç başlayacak." dedi.

İngiliz kamu yayın kuruluşu BBC'deki Hard Talk programına konuşan Erdoğan, ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesini doğru bulmadığını yineleyerek, "Bir defa devletler arasında devamlılık esastır, hele hele anlaşmalar, uluslararası bir devamlılığın teminatıdır. Amerika, İran ve bunun yanında diğer 5 ülke, anlaşmalar yapıldı, imzalar atıldı. Dolayısıyla buradaki atılan imzalarla da ortaya bir ortak eylem planı çıktı. Bu ortak eylem planının korunması gerekir." diye konuştu.

ABD'nin kararının, bölgede bir silahlanma yarışı başlatıp başlatmayacağı ile ilgili bir soru üzerine Erdoğan, "Bakın Amerika, 5 bin tır Suriye'ye silah gönderdi, 2 bin kargo uçağı silah gönderdi. Bu silahlar buraya niye geldi? Zaten bölgede böyle bir silahlanma yarışı şu anda Amerika tarafından sürdürülüyor ve bu, Amerika'nın silahlanma yarışı içerisinde 20 tane hassasiyeti göz ardı etmesi anlamına geliyor."  yanıtını verdi. 

"Obama ile İran arasında atılan o adım, bana göre olumlu bir adımdı" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bir barış adımıydı, ama şimdi bu barış ortadan kaldırılmak suretiyle yeniden bölgede bir sıkıntılı süreç başlayacak. Biz artık bunun endişesini taşıyoruz ve bu atılan adımı da doğrusu biz onaylamıyoruz, doğru da bulmuyoruz." şeklinde konuştu. 

ABD Başkanı Donald Trump'ın bu kararı almasının, kendisinde hayal kırıklığı oluşturup oluşturmadığı şeklindeki soruya karşılık Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu anda bu atılan adımı doğru bulmadığımız için tabii ki bu bizde bir hayal kırıklığı meydana getiriyor. Çünkü biz bölge barışından yanayız. Bölgede barışı tehdit eden her adımı biz tehlikeli buluyoruz. Ve şu anda da bölgedeki barışı tehdit eden bu yaklaşımı, bizim tasvip etmemiz asla mümkün değil."

- İsrail

İsrail ve İran arasındaki gerilimin kontrolden çıkması ihtimalinin sorulması üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Şu anda kontrolden çıkmasından endişeleniyor musunuz sorusu, bana göre eksik olur. Şu anda İsrail bugün Suriye topraklarına 50 civarında füze atmışsa, bu nedir? Bu adeta bölgede bir savaşı tahriktir, tetiklemektir. Ve İsrail zaten buralarda, bu bölgede sürekli olarak terör estiriyor. Şimdi atılan bu adım da yine teröre yönelik bir adımdır. Bunları hoş görüyle karşılamak mümkün değil. Niçin bu füzeler atılır, neden atılır, ne yapılmak isteniyor?" 

İsrail'in İran Devrim Muhafızları'na yaptığı saldırıyı, Golan Tepeleri'ndeki İsrail pozisyonlarına saldırı üzerine gerçekleştirdiği yönündeki haberleri de değerlendiren Erdoğan, "Bu haberin ne denli sağlıklı olduğu bir defa şu anda belirsiz, İran böyle bir şeyi kabul etmiyor. İran böyle bir şeyi kabul etmediğine göre, buna tek taraflı bir yorum getirmek yanlış olur." diye konuştu.

Konuyla ilgili olarak İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüştüğünü belirten Erdoğan, "Onlar böyle bir şeyi kabul etmiyorlar. Ve bu gidiş de iyi bir gidiş değil. Dolayısıyla bir an önce barışa yönelik adımları atmak gerekir. Eğer barışa yönelik adımlar atılmazsa, Ortadoğu'nun geleceği ciddi sıkıntılara gebe." ifadelerini kullandı.

Batılı ülkelerin bu konudaki yaklaşımlarını gözden geçirmeleri gerektiğini ifade eden Erdoğan, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin Suriye'deki operasyonlarının, daha olumsuz sonuçlar doğurmasından endişe ettiğini söyledi.

İran nükleer anlaşmasının kurtarılma ihtimali olup olmadığı şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Amerika'nın takındığı tavrı diğer ülkeler kabul etmiyor. Biz diyorlar, Amerika'nın takındığı bu tavrı kabul etmiyoruz, biz ona da uymayacağız, bu kadar açık net ortada. Amerika'da şu andaki nükleer silahların sayısı ne kadar, Fransa'da nükleer silahların sayısı ne kadar, bütün hepsinde nükleer silah var. Bütün bunlar nükleer silahlarla dünyayı tehdit ederken, başkalarının nükleer silah edinmesini ise tehdit olarak kabul ediyorlar. Bunları anlamak mümkün değil ve biz asıl dünya barışının tehdidini burada görüyoruz."

- Rusya ve İran ile işbirliği

Türkiye'nin Suriye'de rejime destek veren Rusya ve İran ile işbirliğini neden tercih ettiği sorusuna da Erdoğan, "Ben Beşar Esed'e bugün de karşıyım, Beşar Esed'in yanında değilim. Fakat gerek Rusya'yla, gerekse İran'la üçlü olarak attığımız bu adımlar, Suriye'deki halkın barışına yönelik bir adımdır ve buna yönelik bir adımı atıyoruz." yanıtını verdi.

"Eğer biz Amerika, İngiltere, Fransa, onlarla beraber bu işleri yürütebilseydik, bugün belki onlarla beraber bu süreci işletirdik" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama onlarla beraber bu süreci işletemedik. Örneğin bir Rakka operasyonunda Amerika, terör örgütleriyle beraber hareket etti. Beraber yapalım bu işi dedik, bizimle beraber yapmadı. Bizimle beraber yapmayınca, biz terörle mücadelede orada bizimle beraber hareket etmeye karar veren Rusya'yla bu adımı atmış olduk ve şu anda da biz, kuzey Suriye'deki bu operasyonlarımızda Rusya'yla beraber süreci işletiyoruz." 

Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'de şu ana kadar PYD-YPG gibi terör örgütlerini çökertmeye dönük çaba sarf ettiğini belirterek, "Bizim Kürt vatandaşlarımızla da, Suriye'deki Kürtlerle de münasebetlerimiz hiç olmadığı kadar iyi. Ama bir de orada terör örgütü olanlar var, birisi bunların PYD'dir, öbürü YPG'dir." diye konuştu.

Türkiye'nin bu terör örgütleriyle orada bir terör koridoru oluşturulmasına müsaade etmediğini ve etmeyeceğini belirten Erdoğan, "Mücadeleyi Afrin'de de öyle verdik, Cerablus'ta da öyle verdik, öyle vermeye de devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.

"Kesinlikle biz Esed'in yerinde kalmasını tasvip etmiyoruz, istemiyoruz" diyen Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye'de Duma'daki saldırıda kullanılan kimyasal nükleer özellikli malzemeleri, bu ülkede bu silahların varlığının bilinmesi için bazı ülkelere de ilettiğini söyledi. 

"Bunu dostlarımıza da anlattık, hala da anlatıyoruz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bu konuyla ilgili olarak da bir defa Esed'in, yeri geldiği zaman nükleer silahları kullandığının bilinmesi lazım. Ve şu anda da bunu aslında bu ülkeler kabul ediyorlar da, ama daha önce yaptıkları açıklamalara ters düşmek istemiyorlar, sıkıntı orada." değerlendirmesini yaptı.

- Siyasi çözüm

Türkiye'nin Suriye'de siyasi çözümden yana olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu siyasi çözümde de iki süreç var. Bunun bir tanesi malum Cenevre'dir, bir tanesi Astana sürecidir. Cenevre bu işi çözememiştir ve Astana süreci başlamıştır. Ve Astana'da atılan adımlar, Cenevre'yi kaldırmaya yönelik değildir. Sadece Cenevre'nin tamamlayıcı bir cüzüdür. Bunun yanında bir adım daha attık, birisi Soçi'dir. Soçi'den sonra Ankara görüşmelerini yaptık. Şimdi Ankara görüşmelerinden sonra da Tahran görüşmelerini yapacağız. Bütün buradaki hedefimiz; Suriye halkının içinde bulunduğu bu sıkıntıları atlatmasıdır."

Suriye'deki rejimi "terör rejimi" diye nitelendiren Erdoğan, "Babadan kalan rejim, bütün ihanetiyle devam etmektedir ve bir terör devleti Suriye'de şu anda vardır. Bu terör devletinden tamamen Suriye'nin kurtulması lazım." diye konuştu.

- S-400 füzeleri

Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 füzelerinin, NATO ile uyumlu olmadığı iddialarıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu yaklaşım tarzınızı ben doğru bulmuyorum. Zira Stoltenberg, NATO Genel Sekreteri çok açık net açıklama yaptı; üyelerimiz istedikleri ülkeden istedikleri gibi silahları alabilirler. Eğer ben Türkiye olarak Amerika'dan istediğim silahı alamıyorsam veya bir başka NATO ülkesinden alamıyorsam, bu silahı nereden buluyorsam oradan alırım. Ve biz Rusya'dan ortak üretim yapmak kaydıyla böyle bir anlaşmayı yaptık ve Rusya'dan da bu S-400'leri alıyoruz." 

Füze sistemi ile ilgili olarak ABD Başkanı Trump ile de görüştüğünü anlatan Erdoğan, "Dedim ki siz bize verdiniz de biz sizden almadık mı? Vermediniz. Şimdi ise S-400'leri biz Rusya ile gayet iyi şartlarla alıyoruz ve alacağız, anlaşmalarımızı da imzaladık. Ve bu konuda bizim yani 'alalım mı almayalım mı', böyle bir endişemiz artık yok, onlar geride kaldı. Biz işi bitirdik, imzalarımızı attık." diye konuştu.

- Abdüllatif Şener

Başbakan eski yardımcısı Abdüllatif Şener'in, hükümete yönelttiği eleştirilerle ilgili bir soru üzerine Erdoğan, "Bana öyle bir referans gösterin ki gösterdiğiniz bu referansı biz adam yerine koyalım. Bu referansın siyasette kıymeti harbiyesi yok." yanıtını verdi.

Şener'in referans alınmasını eleştiren Erdoğan, "Partimizden ayrıldıktan sonra parti kurdu sıfırlandı, başkalarına yanaştı sıfırlandı. Yatıyor kalkıyor, şu anda Türkiye'nin 11,5 yıl Başbakanlığını yapmış, 4 yıl Cumhurbaşkanlığını yapmış Tayyip Erdoğan'a ileri geri konuşmak suretiyle oradan rant elde etmeye çalışıyor" diye konuştu.

- Seçim süreci

"Türkiye bir hukuk devletidir, bu hukuk devletinin içerisinde her şey işler" diyen Erdoğan, 24 Haziran seçimiyle ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yaptı:

"17 ay öne çekmek suretiyle ana muhalefetin bize meydan okumasına karşı 'Haydi buyurun' dedik, onları meydana çağırdık; yaptığımız iş budur. Ve Türkiye bu hukuk devleti içerisinde de yine aynı şekilde erken seçime gitme noktasında, anayasa değişikliğini muhalefetle beraber yaptık ve hep birlikte bu demokratik kararı aldık ve şimdi de 24 Haziran'da seçime gidiyoruz; olay bu." 

Seçim sürecine ilişkin dile getirilen kaygıların sorulması üzerine Erdoğan, "Türkiye'de sandık var ve bu sandığa AGİT de geliyor, farklı ülkelerden de davetler yapıyoruz ve hepsinin huzurunda oylar kullanılıyor. Ve bu oylar kullanıldığı zaman kim kazanır ortaya çıkacak. Biz tekrar kazanıyorsak herkes buna saygı duyacak. Kazanamazsak, biz kim kazanırsa ona saygı duyarız; olay bu kadar basittir." yanıtını verdi.

AK Parti'nin ve kendisinin, seçimleri kazanamama ihtimaliyle ilgili soruyu ise Erdoğan, "Bu soruyu bize niye sordunuz? Daha iyi işte, eğer kazanmama durumumuz söz konusuysa, kazanacak olanlar zil takıp oynarlar, rahat olun. Batı'da siz de rahat olun, hele hele BBC çok rahat olsun." şeklinde yanıtladı.

"Tabii ki kazanmak için çaba göstereceğiz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bütün ekibimizle, bütün gayretimizle kazanmak için bu çabamızı göstereceğiz. Çünkü bizim bütün hedefimiz Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmaktır ve bunun için de ilk 10'a Türkiye'yi dünya ekonomisi içinde sokmaktır." diye konuştu.

Emeklilere iki ikramiye verilmesi kararının sorulması üzerine Erdoğan, "Şimdi bu bizim dini bayramlarımız, işçiler ikramiye alır, memurlar almadığı için rahatsız. Bundan dolayı biz bu seçimde memurlar için de böyle bir adımı attık, böyle bir kararı aldık. Ana muhalefet bunu söylediği zaman kimse rahatsız olmuyordu, biz bunu söyleyince rahatsız oldular, niye rahatsız oluyorlar? Paramız var ki biz böyle bir ikramiyeyi memurlarımıza da veriyoruz." şeklinde konuştu.

Yaşlılara verilen 250 liranın da 500 liraya çıkarıldığını belirten Erdoğan, "Yaşlılar, bunlar bizim büyüklerimiz. Ama siz niye rahatsız oluyorsunuz, ben ondan özellikle yani şu anda rahatsız oluyorum." dedi.

- İngiltere ziyareti

Seçim süreci içinde İngiltere'ye yaptığı resmi ziyaretin sorulması üzerine Erdoğan, "Söz verdim, seçim kampanyası olduğu halde iptal etme yoluna gitmedim, çünkü gerek Kraliçe ile gerek May ile gerek Johnson ile, hepsiyle görüşmeleri yapacağız, orada başka görüşmelerimiz de olacak. Ve bunun yanında Türkiye-İngiltere arasındaki ikili ekonomik ilişkiler, bunları gözden geçireceğiz." şeklinde konuştu.  

Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilere değinen Erdoğan, "Şu anda 17 milyar dolar civarında olan aramızdaki ticaret hacmini daha da arttırmanın gayreti içerisinde olacağız. Bunun yanında, yine biliyorsunuz, bizim şu anda savunma sanayinde İngiltere ile Türkiye arasında ilişkilerimiz var, bunları geliştirmenin gayreti içerisinde olacağız." değerlendirmesinde bulundu.  

Brexit'ten sonra Türkiye ile İngiltere arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek için büyük fırsatlar olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu konuda da Türkiye ve İngiltere arasında liderler olarak bir hazırlığın içerisindeyiz. Temenni ediyorum başarılı bir ziyaret olacak." dedi.