Şırnak'ta KCK soruşturmasında gözaltına alınan ve Diyarbakır'da Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkeme sevkedilen Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal, Silopi Belediye Başkaı Emin Toğurlu, İdil Belediye Başkanı Resil Sadak, Silopi BDP İlçe Başkanı Bahattin Alkış, tutuklandı. 

MİLLETVEKİLİ TUĞLUK VE KAPLAN'DAN TEPKİ

BDP'li başkanların tutuklanmasından önce Diyarbakır Adliyesi'ne giderek Cumhuriyet Başsavcısı İlker Çetin ile görüşen BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ile Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, yaşananlara tepki gösterdi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı İlker Çetin ile görüştükten sonra adliye önünde gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Van Milletvekili Aysel Tuğluk, siyasi bir operasyonla karşı karşı bulunduklarını belirterek, hükümet tarafından bizzat 1500 kişilik bir listenin açıklanarak, bu operasyonların yapılacağının ifade edildiğini söyledi. Tuğluk, kamuoyunun bu duruma hazırlanmaya çalışıldığını ve şimdi de hayata geçirilmeye başlandığını savundu. Demokratik, legal siyaset yapanların önünün kapatılmaya çalışıldığını ileri süren Tuğluk, "Kürtlerin demokratik siyaset yapmasının öne kapatılmak isteniyor. Demokratik siyaset yapmasının önünün kapatılması, son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. Demokratik siyasetin önünün kapatırsanız, şiddetin daha radikal eylemlerin güçlenmesine neden olursunuz. Bu konuya özellikel dikkat çekmek istiyorum" dedi.

Özellikle Türkiye kamuoyuna seslenmek istediğini söyleyen Tuğluk, şunları söyledi: "Kürtler demokratik siyaset yapmasınlar da ne yapsınlar? Kürtler, demokratik mücadele yürütmesinler de ne yapsınlar? Kürtlerin demokrasisinden, demokratik çalışmalarından neden bu kadar korkuluyor? Hükümet bu konuda yanlış bir hesap içerisinde. Bakın Haziran 2011 seçimlerinden önce aynı şekilde operasyonlar yapıldı. Parti yöneticileri çalışanları tutuklandı. 3500'e yakın tutuklama gerçekleştirildi. 12 Haziran seçimlerinde ne oldu? BDP, daha başarılı bir sonuç aldı. Yani tutuklamalarla, yasaklamalarla, siyaset yapmasının önünü kapatmakla hiç bir şekilde zayıflama yaşanmıyor. Aksine daha da büyüyen, daha da güçlenen bir Kürt demokratik siyaset söz konusudur. Yani bu yöntemler hiç bir şekilde öyle umut ettikleri gibi bir sinmeye, hizaya çekilmeye ya da demokratik mücadele alanlarını terk etmeye yol açmıyor. Geçmişteki operasyonlar nasıl sonuç almadıysa, budan sonra da bu operasyonlardan sonuç alınmayacaktır. Ama bir şey var, örneğin gözaltında olan arkadaşlarımız belediye başkanlarımız. Belediye başkanlarımız halkın iradesiyle seçildiler. On binlerce insan bu belediye başkanlarını kendi iradesini temsil etmek üzere seçti. Bu operasyonlar aynı zamanda halkın iradesine saygısızlık ifade ediyor. Halk iradesini tanımamayı ifade ediyor. Yapılmak istenen şayet bir biçimde sindirme operasyonuysa, hizaye getirme operasyonuysa, hedef buysa, bundan sonuç alınamayacaktır. Çünkü bizler mücadele eden bir halk gerçekliğinden geliyoruz. Haklı ve meşru zeminde siyaset yürütüyoruz. Dolayısıyla ne kadar terörize ederlerse etsinler, ne kadar illegalize ederlerse etsinler, biz meşru ve demokratik zeminde siyaset yapmaya devam edeceğiz"

Tuğluk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürtlere dönük siyasetinin iki şeyin üzerine kurulu olduğunu söyleyerek, şöyle dedi: "Ya teslim olacaksınız diyor ya da gereken yapılacaktır deniyor. Başbakan'ın teslim olmayan Kürtlere, yani demokratik ve meşru mücadele yürüten Kürtlere dönük politikasi teslim olmuyorlarsa ya tutuklamaktır, bir şekilde etkisizleştirmektir. Şimdi burada nasıl hukutan ve demokrasiden bahsedebiliriz. Başbakan diyor ki, herşel hukuk ve demokrasi içerisinde olacak. Lütfen, gerçekten belediye başkanlarımıza, sayın savcının sorduğu sorulara, dayanıklarını incelemenizi rica ediyoruz. Nevruz kutlamalarına katılmak suç kapsamına alınmış, taziyeye gitmek suç kapsamına alınmış, bir toplantı yapmak bütün legal grupların bir araya gelip bir toplantı yapması suç kapsamına içerisine sokulmuş. Gerçekten Türkiye kamuoyuna sesleniyorum. Bunları, bu demokratik çalışmaları yapmayalım da biz ne yapalım? Buna yanıt arıyoruz biz gerçekten. Bu politikalar yanlış politikalardır. Başbakan'ın etrafındakiler bu politikalarla, yani siyasi ve askeri operasyonlarla bir sonuç alınabileceği konusunda Başbakan'ı yanıltıyorlar. Bu politikalardan sonuç alınamayacaktır. Biz Türkiye'nin tüm yapısal sorunlarının, Kürt sorunu da dahil olmak üzere tom sorunlarının diyalogla ve müzakere ile çözülebileceğine inanıyoruz. Ama insaf diyoruz, birazcık hukuk diyoruz, birazcık demokrasi diyoruz. Hiç bir şekilde hukuk uygulanmazsa, hiç bir şekilde bu halkın haklı ve meşru talepleri görülmezse ve siyaset yapanlar, demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütenler, bu şekilde perfazsızca bir yönelimin içerisine alınırsa ve tahammüller hepimiz açısından bu kadar zorlanırsa, bizde buna karşı bir tutum almak durumunda kalırız. Biz bütün bu gelişmeleri seçilmiş arkadaşlarımızla, tekrar yeniden bir değerlendireceğiz. Önümüzdeki günlerde çok net bir tutum içerisinde olacağız. Çünkü artık hiç bir sınırın tanınmadığını görüyoruz. Yani mevcut yeni yasalar bile uygulanmıyor. Kürt'e hukuk yok, açıkca bizim bu tutuklamalardan çıkardığımız sonuç budur"

BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Şırnak'ın plakasının 73 olduğun ve 73 kişinin gözaltına alınarak plakasına gelindiğini söyledi. Kaplan, demokratik siyaset yapanların, milletin iradesini temsil edenlerin Şırnak'ta hepsinin gözaltına alındığını ve tutuklandığını söyledi. Başbakan'ın iyi niyetli davranmayacağını söylediğini belirten Kaplan, şöyle dedi: "Kötü niyet tezahur etmiştir. Şimdi demokratik siyaseti bu şikilde boğup, Şırnak'taki demokratik siyaseti terörize eden bu merkezi yapıya şunu söylemek istiyorum. Ben 30 yıllık ceza avukatıyım. 12 Eylül'de bunu görmedim. Bu zulüm 12 Eylül'de yoktu. Çok açık söylüyorum, ikincisi çok açık bir şey daha söylüyorum. Bize 1 Ekim'de Meclis'e gelin diyen zihniyete buradan şunu ifade etmek istiyorum. Bu şekilde siz demokratik siyasete, seçilmişlere, sandığa milletin iradesine saldırarak mı? 1 Ekim'de gelin Meclis'e diyorsunuz. Ve bir şey daha söylemek istiyorum. Şırnak'ın nüfusu 550 bin. Sayın Başbakan 73 yetmez, 500 bin kişiyi Şırnak'ta içeri alman lazım ki, itaat ettirebileceğin 50 bin kişi elinde kalabilsin. Çok açık söylüyoruz, bu kaygılarımızı, bu hukuksuzluğu, bu meşru olmayan saldırıyı, bu Ortaçağ zihniyeti kollektif saldırı ve cezalandırma karşısındaki kaygılarımız bugun Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştük ve kendisine bu kaygılarımızı ilettik. Böyle merkezi operasyonlarla ve daha sadece dinleme kaydıyla, bir tek dosyada bakın yüzlerce klasör, bu hareket bu hazırlık tam 1.5 sene önce başlamış. Bütün klasörlerin üzerinde emniyet etiketleri var. Savcıların bile haberi yok. Bunların içinde bir tek eylem yok, bir çakı yok. bir mağdur yok, bir müşteki yok. Demokratik ifadeleri ifade hürriyeti kapsamında olan yasal faaliyetler terörize edilmek isteniyor. Demokratik siyasiti asla ve asla bu saldırılar karşısında mevzilerimiz terk etmeyeceğiz. İnadına direneceğiz, inadına demokratik siyaset diyeceğiz, inadına milletin iradesi diyeceğiz. Milletin iradesine saygısızlık gösterenlere karşı da her seferinde hesaplayacağız. Bunu da çok açık buradan ifade ediyorum."

Başbakan ve hükümete seslendiğini söyleyen Kaplan, şöyle dedi: "Yardımcıları açıkladılar, Hitler'in hayat alanı teorisini uygulama alışkanlığını bıraksınlar. Çok açık söylüyorum, Şırnak hayat alanı uygulayacakları bir yer değil. Bu konuda çok net olarak söylüyorum ve dün Bülent Arınç'ın Avrupa Karma Parlamento Eş Başkanı'na söylediklerini de bir daha hatırlatmak istiyorum. Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal'ın bir basın açıklamasına 8.5 yıl yemesine, ceza verilmesine bir defada tepkisini dile getiriyor sayın Arınç. Sayın Arınç demek ki hükümetin 8.5 yılı az gördü, üstüne de bir örgüt davası operasonu başlattı diyorum. Yani bumudur sizin az gördüğünüz oransız ceza dediğiniz. Biz konuda Şırnak halkı olarak, yarın birheyette Şırnak'taki bütün ilimizi ilçemizi gezeceğiz ve halkımızla beraber olacağız. İstiyorlarsa 73 değil, 7 bin 773'de değil Şırnak'ın nüfusu 500 bin, bir şansı var hükümetimiz susturabilmesi için için 500 binlik bir cezaevi yapsın, başka türlü bizi susturamaz."

 

Milliyet