Başlığa taşıdığım bu kesik cümleler, Gladio Savcısı İtalyan Felice Casson’un konuştuğu toplantıda çuvallayan eğitimli çevirmen kızlarımızdan birine ait.. Asıl çuvallayan ise başından seksene yakın reform geçmiş olan çok kocalı eğitim sistemimizin ta kendisi..

Yaptıkları son “eğitim reformunu” Meclis Komisyonu’ndan bilek gücüyle, tekme tokat geçirenlerin dikkatine..

İtalyan savcı Felice Casson’un Ankara’daki basın toplantısı; reforma doyamayan eğitim sistemimizin verimi açısından dikkat çekici bir örnektir..

Bütün Cumhuriyet Hükümetleri’ne hayırlı olsun.. Yeni reformlara vesile olsun..

Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, İtalyan Dili ve Edebiyatı bölümünden iki kız öğrenci “eğitim olayımıza” noktayı koydu..

Kızlardan biri hukuki terimlerin geçtiği konuşmayı çeviremeyip “Ay! Sinirlerim bozuldu.. Yapamayacağım..” diye konuşmanın arasına girdi..

Çevirmenlerin (!) arasındaki diyalogdan adının “Nagehan” olduğunu keşfettiğimiz ise konuşmayıp, suratını döktü..

Herkes gibi ben de ekrana aval aval baktım..

***

Yer, payitahtımız Ankara..

Sebep, hukukçularımıza verilen meslek içi eğitim..

Konuşmacı ise “Gladio Savcısı” olarak ünlenen İtalyan hukuk adamı Felice Casson.. Doğal olarak konuşmayı kendi lisanında yapıyor..

Hukuk adamlarımızın çoğu, yabancı lisaniyat bakımından Cafer-i Sadık’ta “Türkçeden başka dil bilmez..” olarak takdim edilen Hazreti Adem’den faksız olduğundan tercümana ihtiyaç duyuluyor..

Bir de bakılıyor ki seksen küsur senedir reform üzerine reform yapan eğitim sistemimizin ürettiği “hukuki literatüre vakıf” topu topu sekiz tercüman var..

Onların cümlesi de başka bir etkinlik yüzünden yurt dışında..

Varsın olsun..

Atatürk bu memlekette üniversite kuramadan göçüp gitti ama onun ardından memleketin ikinci üniversitesini Ankara’da kuran İsmet Paşamız’ın emekleri var olsun..

SONSUZ KAYIT

Koskoca Dil Tarih Coğrafya fakültemizin İtalyan Dili ve Edebiyatı Bölümü bu günler için değil mi?

Çağırırız oradan iki şampiyon öğrenciyi.. Çeviri sorununu onlar hallederler..

Çağırmışlar.. Kızlarımız hazırlanmış, süslenmiş gelmiş.. Hatta kızlardan adının “Nagehan” olduğunu öğrendiğimiz görevinin önemine binaen kendine “gelin başı” bile yaptırmış..

Bundan sonrası internette kayıtlı..

Bu zamanın bir rezilliği de bu.. Bir iş yapıyorsun, bir şekilde kayda geçip internete düştü mü bittin! Onun izini öldür Allah, yok edemezsin..

Bilgisayardan silersin, sitelerden silersin, bloglardan silersin.. Lakin işin aslı “Networks” denilen güzellikler âleminde kayıtlı kalır..

Bulutların arkasında bir yerde durur..

Akla düşüldükçe, işgüzarın biri vazife edinir.. O görüntüleri illa ki bulup yeniden yeryüzüne indirir.. Savcı Felice Casson’un basın toplantısında çuvallayan çevirmen kızımız ile gelin başlı Nagehan’ın akıbeti de budur..

Medyanın CSI-K elemanı olarak vukuat anına dönüyoruz.. O tarihi günde neler yaşandığına yeniden bakıyoruz..

(CSI-K’nin açılımı şöyle: Olay Yeri İnceleme - Köşecisi)

Gladio Savcısı Felice Casson konuşmacı olarak geçmişte yaşadıklarını anlatıyor.. Anlatırken de kendi tecrübelerinden örnekler veriyor..

Lakin bizim çevirmen kızların “İtalyan Dili ve Edebiyatı” eğitimi ancak iyi spagetti restoranlarının adresini vermeye yetiyor..

Bu sebepten çoğu hukuki kavramı anlamıyorlar bile..

Savcı “Aşırı sağ” derken konuşmasında İtalyan faşistlerini adres gösteriyor, bizim kız “Belediye’nin sağı..” diye çevirip, dinleyenlere iPad üzerinden Roma’nın Corsa caddesinde adres aratıyor..

***

Eğitimin gücü de bir yere kadar..

Sonunda kızcağız savcının sözleri ile kendi çevirisinin birbirini tutmadığını salondaki gülüşmelerden anlıyor..

“O laf neydi..” deyip arada bir gelin başlı Nagehan’a danışıyor ama arkadaşında surat duvar..

Nagehan olayı erken çözdüğünden yüzünü dökmüş, yan toplara çıkmıyor..

“Ay yapamayacağım.. Sinirlerim bozuldu..” cümlesi bu sırada kayıtlara geçiyor.. Kızcağız ağlamasının tam yeri olduğunu biliyor aslında ama İtalyan savcıya ayıp olmasın diye sinirli sinirli gülermiş gibi yapıyor..

Su bardağına sarılıyor..

GİTME NAGEHAN

“Avrupa Birliği’ne girmeye tam olarak hazırız..” özgüvenindeki bir ülkede yaşadıkları Savcı’nın yabancısı değil..

Yoksulluk sınırı altındaki kimi Afrika ülkelerinde benzerini görmüş biri..

Kızları cesaretlendirmek için çevirmeni alkışlamaya başlıyor.. O sırada çevirmen arkadaşına eğilip bir şeyler söylüyor.. Acaba sen mi devam et, dedi?

Nagehan taş duvar gibi cevap veriyor:

“Ben gidiyorum..”

“Nagehan gitme.. Beni bırakma Nagehan..”

Nagehan dinlemiyor, çekip gidiyor.. Kankasını cephede tek başına bırakıyor.. Görüşmelere de yeni bir “ehil tercüman” aranması için ara veriliyor..

Dakikalar sonra iyi Fransızca bilen bir tercüman getiriliyor, meslek içi eğitim kaldığı yerden devam ediyor.. Savcı Casson’un da her gittiği yerde, ömür boyu anlatacağı bir anısı oluyor..

Tıpkı şu malzm Gece Yarısı Ekspresi filmi gibi.. Ebedi bir aşağılanma vesilesi..

Dört yıl dil eğitimi verdiği bir fakülteden, içinde biraz hukuki terim geçen bir konuşmayı çevirebilecek mezun üretemeyen Milli Eğitim sistemimizin başarısıdır (!) bu sonuç..

***

Cumhuriyet döneminin bütün hükümetlerinin bunda dahli vardır.. Sonuncular sadece, birikmiş öbeğe kendi tüylerini dikti..

Tabii daha halledemedikleri şeyler var..

Mesela “gizli ajanda..” denilen bir yerlerde kayıtlı.. Şu Fransız Okulları’nın hakkından bir türlü gelemediler..

Var güçleriyle ona çalışıyorlar.. O okulları da kendilerininkine benzetecekler, reform hamleleri dört dörtlük olacak..

Bu arada Savcı Casson’un konuşmasını, hedefteki o okulların birinden geldiği için dört dörtlük Fransızca konuşan bir çevirmen hanım kurtardı..

Bunun da altını çizelim..

“Yazı bitti Nagehan.. Ben gidiyorum..”

(VATAN)